İnsanların kendi kafalarında yarattığı tanrılar çıldırmışlardı ve bu tanrılar hep birbirlerine savaş açıyorlardı. Kanı hep dökülenler de piyonlar oluyordu. Kutsal metinlerle kaplanmış satranç tahtasının üzerinde masum ve mazlum piyonlar kanı birikiyordu. Piyonlar birbirlerinin cesedine basa basa savaşıyorlardı. Hepsi de kutsal değerler adına savaştığını söylüyordu ama onları savaşlara sürenler şahların ve şaha bağlı vezir, kale, fil ve atların ajandalarında başka şeyler vardı.
İnsanlığın satranç tarihinde devletleri şahlar, hükümetleri vezirler, emniyet ve asayiş güçlerini kaleler, filler ve atlar temsil etmektedir. Her şahın tek bir amacı vardır: Ne pahasına olursa olsun kendini (kendi devletini) korumak. Şahları ayakta tutan piyonların çokluğu ve sorgusuz sualsiz şaha inanmalarıdır. Vezirlerin asıl işi de budur: Şaha körü körüne bağlı olan piyonların sayısını artırmak, inançlarını kuvvetlendirmek. Bunun için en elverişli malzeme hep din olmuştur tarih boyunca. Vezirler (devleti) şahı hem içten hem de dıştan gelecek saldırılardan korumak için dini özenle kullanırlar. Bunun için piyonlar gözünü kırpmadan hayatlarını şahları için feda etmelilerdir, piyonlar yaşama sebebi de buna bağlıdır: Şahların varlığını korumak için yaşamak.
İnsanlık tarihi piyonlar kendilerini feda etmelerinin tarihidir. Şahlar (devletler) orada, güvenli bölgede dururlar ve emirler verirler. Bunun için hazinenin kapıları vezirler ve diğer emniyet ve asayiş güçleri için sonuna kadar açıktır. Bunun ismin “örtülü ödenek” olmasının hiçbir ehemmiyeti yoktu. Şah kendisini koruması için veziri tam yetkilendirmiştir.
En güçlü şahlar, en korkulan ve en acımasız olanlardır. Yani şah ne kadar çok sayıda piyonu gözden çıkarırsa o kadar otoriter ve güçlü, sayılan ve sevilen biri olur. Piyonlar şahlarından önce korkmalılar, sonra şahlarına gönülden bağlı olmalılar. (Makyavel’in Prens eserinde anlattığı gerçekler burada da karşımıza çıkıyor.) Korkularını kontrol edip yönlendiren şahlar tarihe damgasını vururlar. Korkularına yenilip zayıf irade gösteren şahlar (Çar II. Nikola örneğinde olduğu gibi) düşerler ve piyonların kanları içinde boğulurlar.
Vezirler her gün düzenli olarak kutsal değerlerin piyonlara (halka) sunulması gerektiğini bilirler. Piyonlara ayarlarını veren şahın en yakını olan vezirlerdir. Vezir, şahın koruma kalkanı. Vezir, şahın kara kutusu. Vezir, şahın kozmik beyni…
Kutsal metinleri değiştirmek, yorumlamak vezire bağlıdır. Vezir, şahın pozisyonunu güçlendiren dini yorumları “kutsal araç ve aracılarla!” piyonlara iletir. Piyonlar da buna göre pozisyon alırlar. Artık önce ya da sonra feda edilecek piyonlar belli olmuştur, piyonlar farkında olmasa da. Görevini en iyi yapan piyon, şahın yaşamasına en çok hizmet eden piyondur. Piyonları çekip çevirmek vezire (hükümet) ve vezire bağlı emniyet ve asayiş güçlerine (kale, at, fil) bağlıdır.
Bir ölümden gelip bir başka ölüme gidiyordur piyon. Piyon için yaşamak, yaşamın anlamı şah için hayatını feda etmek, yaşamın değeri ise kutsal metinlere göre savaşmak ve şahlarını korumaktır.
Not: Bu yazı Faik Öcal’ın Zilan Akademi’den çıkan Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi kitabından alınmıştır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın