Entelektüel, toplumun aklı, vicdanı, mantığı, merakı ve cesaretidir.
Aydınlanma ve kurtuluş hareketlerinin tohumunu entelektüel atar. Suyunu ve güneşini sağlar. Onun çabalarıyla özgürlük düşüncesi dal budak salar.
Farklı sınıflardan olanların koruyup sahiplenmesi aydının rolünü zaman zaman görünmez kılsa da, bu durum statükoyu sorgulayan ilk kişinin aydın olduğu gerçeğini değiştirmez.
Aydınlanma ve özgürleşme, birey ve ulusların kendileri olarak açıkta olması, bir başka var olan üzerinden değil, bizzat kendileri olarak varlık sahnesindeki yerini almasıdır.
Binlerce yıl insan topluluklarının yaşamını düzenleyen tanrı, din, seçkin kişi ve hanedan temelli yaklaşımlar; 17. yüzyıldan itibaren Avrupa merkezli kitlesel bir değişim evresine yerini bıraktı. Akıl merkezli toplumsal düzenlemeler arayışı gittikçe güçlendi. Önceki sistemler cesur bir şekilde eleştirildi; bireycilik, ilerleme fikri ve bilim, insanlığın kaderini belirlemeye başladı. İnsanlık bir çocukluk ve kölelik hali olan ergin olmama ve vesayet altında bulunma durumundan kurtuldu, kendi aklını başkasının kılavuzluğuna başvurmadan kullanma iradesi gösterdi. Aydınlanmanın şafağı bu şekilde attı.
Bireyin aydınlanmasından devrim ve değişimlere evirilen süreç, 1688’de İngiliz devrimiyle başlayıp 1789’da Fransız devrimiyle zirveye ulaştı. Avrupa’da yeni bir dünyanın kapıları açıldı. Aydınlanma hareketi Avrupa’yla sınırlı kalmadı, insanlığın son üç yüz yılına damgasını vurdu, önemli oranda doğu toplumlarını da etkiledi.
Ulusların siyasal, sosyal ve kültürel koşulları kendine özgü olduğundan, her toplum kendine özgü bir aydınlanma pratiği yaşadı. Bu nedenle “İngiliz Aydınlanması”, “İskoç Aydınlanması”, “Fransız Aydınlanması” ve “Alman Aydınlanması” şeklinde nitelemeler ortaya çıktı.
Avrupa’ya kıyasla geç olsa da bir “Kürt Aydınlanması”ndan bahsedebiliriz. Aydınlanma düşüncesinin genel olarak doğu ülkelerinde kısıtlı gelişimi, Kürtlerin içinde bulunduğu özel sosyal ve siyasi koşullar, bu aydınlanmanın niteliğini doğal olarak farklılaştırdı.
Kürtler dil, kültür ve kimlik bakımından bir devlet çatısından yoksun olduklarından, diğer toplumlardaki gibi modernleşme düşüncesi, bireycilik ve dinsel sorgulamalar ileri düzeyde gerçekleşmedi. Aydınlanma hamlesi daha çok Kürtlerin uyanışı, kendilik inşası için kimlik ve kökleriyle buluşma, dil ve tarih bilincinin gelişmesi ve diğer uluslarla medeniyet yarışına katılma etrafında gelişti.
Aydın ve aristokrat bir profil olan Şerefhan Bidlisi’nin 1597’de yazdığı Şerefname, Kürt ulusal aydınlanma ve özgürleşmesinde ilk momentlerden biri olarak görülebilir. Ancak meşaleyi tutuşturan ondan yüz yıl sonra gelen Xanî olacaktır.
Xanî, 1692’de yazdığı Mem û Zîn eseriyle Avrupa’dan çok önce ulusal aydınlanma ve özgürlük meşalesini tutuşturmuş, ancak bu ışığın muhataplarına ulaşması birkaç yüzyılı bulmuştur.
Günümüzde ilgililer dışında kimse Xanî döneminde kitlelere hükmeden, orduları ve kaleleri olan Kürt liderlerinin fikirlerini, hatta isimlerini bilmez. Ancak Kürdistan'ın dört bir yanında Xanî'nin adı ve ulusal kurtuluş hareketlerine öncülük eden fikirleri bilinir. Bu durum tek başına aydının Kürt ulusal kurtuluş hareketindeki rolü ve konumunu açıklar.
Yirminci yüzyıl, Kürt aydınlanma ve özgürleşme hareketinin şaha kalktığı yüzyıldır.
Yirminci yüzyıl şafağında ölümsüz Xani'nin ışığıyla aydınlanan Koyi, Piremerd, Rahmi Hakkari, Halil Hayali, Saidi Kürdi, Memduh Selim, Kemal Fevzi ve Kamuran Bedirhan'ların açtığı aydınlanma çığırı 1930'lardan sonra Celadet Ali Bedirhan öncülüğünde Osman Sabri, Cegerxwin, Kadri Can, Nureddin Zaza, Rewşen Bedirhan gibi Kürt aydınlarıyla ivme kazandı. Dr. Şivan Kırmızıtoprak, Necmettin Büyükkaya (DDKD geleneği), Orhan Kotan, İsmail Beşikçi (Rızgari geleneği), Kemal Burkay, Munzur Çem, Ferit Uzun, M. Emin Bozarslan (Özgürlük Yolu) gibi aydınlarla yeni siyasi hareketlere evrildi. Cemal Nebez, Musa Anter gibi aydınlarla daha ileriye taşındı.
Bu anlamda Kürdistan davasının tohumunu aydınlar attı, istikametini onlar belirledi. Şerefhan'dan Xanî'ye, Celadet'ten Cegerxwîn'e, Abdurrahim Rahmi'den Piremerd'e, Musa Anter'den Cemal Nebez'e Kürt aydınları Kürt hareketinin şekillenmesinde büyük rol oynadı. Bu isimleri çekip aldığınızda derin bir boşluk oluştuğu görülecektir.
Kürt aydını öncü rolünü sadece yazılı alanda sürdürmedi, sözlü kültürün baskın olduğu bir toplumda müzikle kitleleri harekete geçirmeyi başardı.
Şakiro kuşağını Şivan Perwer kuşağı takip etti. Bu aydınlar dil, kültür, toprak ve tarih bilincini aşk ve özgürlükle yoğurdu.
Bu kuşağı Kürt aydın kategorisinin dışında tutmak imkansızdır. Bu, Kürtlerin kendilerine özgü toplumsal yapısı ve şartların doğal bir sonucudur.
Kürt müzisyeni sadece şarkıcı değil, aynı zamanda topluma öncülük eden aydın ve entelektüeldir. Gittikçe fonksiyonunu yitirmiş olması, bu tarihsel gerçeği değiştirmez.
Yazılı ve görsel kültürün tüm olanaklarına rağmen günümüzde Kürtler açık ara, müziğe ilgi gösteriyor. Onu öykü, roman, şiir kategorisi takip ediyor. Bundan sonra tarih ve toplum araştırmaları geliyor. Fikir ve felsefe ise ilgi görmede son sırada yer alıyor. Bu anlamda toplum genelinde aydın/entelektüel denildiğinde en son düşünürlerin akla gelmesi, olumsuz bir tablo olarak karşımıza çıkıyor.
En az çeyrek asırdır Kürtlerde bir aydın krizinin olduğu aşikar. Bir yandan yetersiz, bireysel ihtiraslarına mahpus ve sorumluluktan kaçan okumuşlar, öte taraftan aklı, ilmi ve üretimi aşağılayan toplum yapısı bu krizi derinleştirip çürümeye dönüştürüyor.
Demagogların manipüle ettiği bir toplumda “entel dantel, felsefeyle kafayı bozmak, sık fikir değiştirmek, orta yolculuk, egolu olmak” gibi bayağı yakıştırmalarla aydınlar itibarsızlaştırılır, sanatçılar mıtırb diye aşağılanırsa o toplumun saygınlığı kalmaz, zillet ve sefalete düçar olur.
Aydın, aklı temsil eder. Tarafgirlik yapmaz, emir ve talimatla iş görmez, fanatik davranmaz. Tam da bu yüzden tüm siyasi ve toplumsal hareket ve liderler daima onun yol göstericiliğine muhtaçtır.
Başla ayakların, gözle kulakların, duyguyla düşüncelerin yer değiştirdiği bir beden sağlıklı yaşayamaz. Bu bünyenin aklı olan aydın, beden bütünlüğünü bozan değil, aksine koruyan kişidir.
Büyük badirelerden geçen, tarihin dışına atılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan, varlık-yokluk mücadelesi veren Kürtlerde sözü olan güçlü bir aydın sınıfının görünürleşmesi şart.
Aydınlar fikri merak edilen, görüşü sorulan, Kürt mücadelesinin pazarlık masasında olan –tabiri caizse- bir parti gibi ön planda olmalıdır.
Aklın kurucu işlevi ve sözün kutsiyeti bu sınıfın saygınlığını kitleler nezdinde pekiştirmeli, bir ulusun kaderi salt oportünist politikacılara, politik hareketlere ve kol gücüne bırakılmamalıdır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın