Yeni kitap: Kürt Aklı

Kürtlerde okuma denince akla daha çok roman, öykü ve şiir geliyor. Son yıllarda tarih ve dil kitapları yoğun ilgi görmeye başladı. Ancak düşünce kitapları az.

Kürt Aklı, o azlardan biri. Az yazılan türün çok okunup okunmadığını, bu esere olan ilgi belli oranda açığa çıkaracak.

Bu kitabı yazmam yıllar aldı. Uluslara özgü akıl yapıları olup olmadığını anlamak için etraflı okumalar yaptım. Gılgamış’tan Babil Yaradılış Destanı’na, Tevrat, Zebur ve İncil’den Kur'an'a, Herodot Tarihi'nden Şehname'ye, Aristo'dan Descartes'e, Hegel'den Kant'a, Rousseau'dan Gustav le Bon'a, Gadamer'den Heidegger'e, Mesudi'den Cabiri'ye geniş yelpazede yaptığım okumalar beni bazı sonuçlara ulaştırdı.

Kürt Aklı'nın görünümlerini içeriden ve dışarıdan gözlemlerle yakalayıp fotoğraflamaya çalıştım. Ulus aklının kodları olan Kürt atasözleri deryasına daldım. Dilin kılcallarında elimdeki mercekle gezdim. Kürtlüğün en eski yazılı metinlerini, Mem û Zin'i, Cizîrî divanını, Şerefname’yi, Mirname’yi, Bayezidi’yi ve tüm edebi metinleri yeniden okudum.

Kürt karakterinin dışarıdan nasıl göründüğünü anlamak için geçmiş yüzyıllarda yazılmış yüzlerce kaynağı taradım. Kürdistan’ı gezen, Kürtleri araştıran veya Kürdistan’da görev yapmış farklı milletlerden yabancıların yazdıklarını inceledim.

Ortaya çıkan akıl yapısını en yakınındakilerle, Arap, Fars ve Türklerle, bazen de Ermenilerle karşılaştırdım. Farklılıklarını ve kendine özgü niteliklerini ortaya koydum.

Cezeri özelinde Kürt bilim ve felsefe aklını, Ziryab özelinde müzik aklını, Ciziri özelinde edebiyat aklını, Eyyübi özelinde Kürt siyasal aklını, Said Nursi ile Kürt-İslam aklını anlamaya çalıştım. Din ve İslam, kitapta en fazla yer tutan konulardan biri oldu.

Kürt Aklı’nın resim, heykel, mimari, konut, giyim ve ulusal bayram gibi görünümlerini ortaya koydum. Maddi kültür öğeleriyle, numerolojiyi ve Kürt sembolizmini tartıştım.

Kadın, nitelikli bir kategori olarak ayrıntılı bir şekilde kitapta yer buldu. Kürt Aklı’nın matriyarkal niteliğini, çevre ulus kadınlarıyla karşılaştırmalı bir şekilde geçmiş yüzyıllardan günümüze, Kürt kadınının toplumsal ve siyasi rolünü anlamaya çalıştım.

1630’larda yazılan Mirname, 1650’lerde Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde ihtişamı anlatılan Abdal Han ve Kürt kaleleri üzerinden Kürt egemenlik ve devlet aklının izini sürdüm.

Kürdistan’dan Kafkasya, Anatolya ve Afrika kıtasına yayılan Kürt devletleri tarihine yer verdim.

Kürt Aklı’nın tıkalı damarlarını, bugünü ve geleceğini yarının dünyası ekseninde sorgulayarak kitabı tamamladım.

Eseri birkaç yıl bekletip, farklı zamanlarda okuyarak iyice demlendirdikten sonra yayımlama kararı aldım. Ve elimizdeki kitap ortaya çıktı.

Çok konuşuyor, her konuda fikir beyan ediyoruz. Ancak aynı oranda düşüncelerimizi sistematikleştirip yazıya dökmüyor, bilimsel olgunlukla tartışmaya sunmuyoruz.

Düşüncenin kendisinden çok, düşünene bakıp kanaat oluşturuyoruz. Anlama çabası göstermeden, emek vermeden, peşin hükümlerimizi dışa vuruyoruz.

En iddialı milliyetperverlerimizin bile ulus kavrayışı dost-ahbap çevresinden, bir gruba dahilse grup sınırlarından öteye geçmiyor.

Birbirimizi görmek (gömmek değil), birbirimizin üretimine katkıda bulunmak, iyi üretimi takdir etmek, yayılmasını sağlamak gibi alışkanlıklarımız yok.

Herkes kendinden razı, kendi habitusunu genelleyerek Kürtleri kuşatan milli bir bilinçle yaşadığını sanıyor.

Belki de yakındığımız gidişatı değiştirmenin yolu, alışkanlıklarımızı değiştirmekten geçiyor. Böbürlenme, burnundan kıl aldırmama, kendini müstağni görme ve ben merkezcilikten sıyrılıp, güç odaklarının mahalle baskısına pabuç bırakmadan, kim ne der bariyerini aşarak, Kürtlüğün panteonunda tüm renklerimizle buluşmak gibi.

Eserin elit bir dilde yazılması tabii ki mümkündü. Ancak daha geniş kitlelerce okunup tartışılması arzusuyla, Kürt toplum ortalamasına hitap edebilecek bir dili tercih ettim.

İngilizce başta olmak üzere diğer dillere çeviri ve evrensel bağlamda esere ilgi duyulmasını sağlayacak bir perspektifi esas aldım. Bu anlamda Kürt Aklı'nın evrensel insanlık ailesinin tamamlayıcı parçası olma niteliğini dikkate sundum.

Kürt Aklı'nın izini sürmek, Giremirazan kazısıyla insanlığın serüvenini açığa çıkarmaktır. Kürdistan’dan Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Yunan ve Roma’ya uzanmaktır.

Bunun için önce Kürt’ü diri diri gömüldüğü mezardan çıkarıp ayağa kaldırmak gerek.

Kürt Aklı, yitik bir akıl olmaktan çıkıp Kürt bilincindeki yerini alacak. Kolonyal bilinç tahribatı zihinsel bir dekolonizasyonla onarılacak, Kürtlük arketipi tüm bileşenleriyle açığa çıkacak.

Başkalarının el ürünlerinin tüketicisi olabilirsiniz ama zihinsel ürünlerinin tüketicisi olamazsınız. O başkası, menfaat çatışması yaşadığınız işgalciniz ise onun zihinsel ürünlerinin tüketicisi olmak ölümdür. Tam da bu yüzden akıl, insanları temsilen birine değil, birer birer herkese verilmiştir.

Kürt Aklı, kendi lügatini oluşturacak, Kürt’ün kavram dünyasındaki yerini alacak, mihenk taşı olacak.

Kürt’ün her alanda kendi aklıyla söyleyip eylemesi, eşyanın doğası gereğidir. Kürt Aklı farkındalığıyla Kürtler söylem ve eylemlerinin hangi fabrikanın ürünü olduğunu ölçebilecek, kendi zihin fabrikasında öz düşüncesini üretecek. Bu anlamda, başkalarının tüketicisi olmadan, kendi ürününü üretebilen akla, Kürt Aklı deriz.

Yeni kitap, Kürt Aklı’na giriş kitabı. Yeni bakış açıları kazanmaya, yeni yollar bulmaya, yenilenmeye davet ediyor.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)