‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’

HDP eyleminin adı bu. Halk henüz mesafeli(!) Basının duyarsızlığı malum. Zararı yok, daha işin başı. Peşin beklentilerden kaçınmak gerekir. Bilinen nedenlere takılıp kalmamak gerekir. Çünkü yararı yok. Yanlıştan ders çıkarmak, değişimi görmek ve ona göre tutum belirlemek önemli.

 

Nedir o değişiklik?

 

Devlet tüm kurumlarıyla her açıdan değişmiştir. Kemalistler direnmeyi göze alamadıkları için bunu görmek istemiyorlar.

 

Kemalist iktidarlar kendilerini ağırlıklı Misak-ı Milli ile sınırlamışlardı. Yenisi, yayılmayı önüne koymuş. Baş hedefi Kürt kurumları, kazanımları, toprakları. İktidar, MHP, Ergenekoncu ulusalcılar ittifakı her şeyi söylüyor zaten.

 

Devlet, Kürt hareketini saldırganlığına gerekçe yapıyor. Irkçılığı cilalıyor, ekonomik-sosyal sorunları gizliyor. Savaş kışkırtıcılığı, otokratın ekmeği ve suyu.

 

Demokrasi mi? O, şeffaflık, eleştiri, toplumsal denetim ve hüküm demektir. Gergin, öfkeli, kıskanç ve de korkak iktidar, bu demokrasiye katlanır mı hiç?

 

İktidar için, silahlı ve demokratik muhalefet birdir, hatta demokratik olanı daha tehlikelidir. Demokrasi isteyenler, yasaya muhalefeti ve bedeli göze almasalar, kötü yanılacaklardır. Demokratik anayasalarda ilkedir: "Devlet vatandaşını ezdi mi, direnmek vatandaşlık görevidir."

 

Uluslararası muhalefet?

 

Tüm ekonomik, siyasi ve kültürel bağlara rağmen AB, Türkiye'ye karşı etkisiz. Bırakın demokrasiyi korumalarını, geri adım atan o.

 

Türk otokrasisi, büyük desteği Putin'den alıyor. ABD-Rusya jeopolitik çelişkileri ona geniş hareket alanı açıyor. ABD'nin tepkisi klasik, boş sözlerin ağırlığı yok.

 

İran örneği ortada. İmamlar otokrasisine gün biçiliyordu. Yıllar geçti, ömür biçenler ticaret kuyruğunda. Yine ilk sırada Rusya.

 

Türkiye, İran değil diyeceksiniz. Seküler, demokratik kültür halen güçlü. Sözlerim umutsuzluk değil ama işin başa düştüğünü, sivil demokratik hareket dışında yolun kalmadığını vurguluyor.

 

Demokrasi bilinci

 

HDP eyleminden uzaklaştırmayayım sizi. Olay, demokrasi bilincimizle doğrudan ilişkili. Kürtlerin demokrasi deneyi büyük, şehitleri sayısız. Yüzlerce kurum ve binlerce kadro deneyi...

 

Yine de demokrasi egemen anlayış, günlük yaşam ve davranış haline gelmemiş. Emir gelmiş demokrat olmusuz, ekolojist olmuşuz. Emir gelmiş kendimizi yakacak kadar demokrasi aşığı olmuşuz.

 

Bu, Türklerin de dramı. Kör milliyetçilik, evrensel demokrasiye ulaşmalarını önlüyor. Zavallılar! Kemalist demokrasinizi bile koruyamıyorsunuz.

 

Emirle demokrasi olmaz. Evet demokrasi ve ulusal sorun birbirinden ayrılmazlar ama demokrasi başka bir şey. O yaşamdır, sudur, ekmektir, duygudur, tutumdur, var olmaktır. Solcu ya da dindar, işçi ya da iş insanı, o her onurlunun sorunudur. Dili ve rengi yoktur. Böyle eşsiz bir şeyi, ırkçı otokratın insafına terkedebilir miyiz?

 

Değişimin bilincindeysek, demokratik tepki şahsi bilincimizin ürünü ise, eylemin geleceği vardır. Bırakın demokrasi sıradan insanın sorunu olsun! Buna katkı yapabilirseniz, eyleminiz doğru yoldadır.

 

Kürtler hep günah keçisi mi kalacaklar?

 

Rusya domates almaz, fatura Kürtlere çıkarılır. Almanya'ya öfkelenir, acısını Kürtlerden çıkarır. Konu darbeciler pardon Gülencilerdir, Kürtler hedefe konur.

 

Adamımız Malatya'dan gürlüyor; "Fetö'cülere tulum, diğerlerine ceket-pantolon üniforma!"

 

Yeri cehennem Kenan Evren de Muş'tan (3.11.1984) tehditi savurmuştu; "Asmayıp da besleyecek miyiz?"

 

Mantık aynı. Kürtler, tek tip elbise zulmünü iyi tanıyorlar. Örnek bazılarına Nazizm ve Hitler'i hatırlatıyorsa, haklılar. Akıbet de benzer olmayacak mıdır?

 

Kürdün kalbindeki "hançer"

 

Adamımız Cerablus-Bab'ı öyle isimlendiriyor. Peki, Putin'in izni olmasaydı sınırın güneyine adam atabilir miydin? Söyle bir, karşılığında ne verdin?

 

İşin iyi yanı, bu tür tehditler Kürtlerin düşmanını iyi tanımasına katkı yapıyor(!)

 

Peki Suriye Arap muhalefeti neden bu kadar onursuz? Osmanlı zulmünü ne çabuk unuttunuz? Sizi İdlib çıkmazına mahkum eden Ankara değil midir?

 

Şikayetimin ve sorularımın cevabı belki bu olabilir:

 

Alevi kökenli Türk 'gazeteci' Abdulkadir Selvi, aklınca otokrasiyi meşrulaştırıyor. Haberleri tiksindirici. Yine de bu bomba başka: "15.07.2016 (darbe) akşamı MİT tesisleri içindeki kurum misafirhanesinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip birliktelerdi."

 

Yalanlanmayan ilginç bir resim, özellikle el Hatip'in oradaki varlığı. Onur kelimesinden vazgeçiyorum. Suriyeli Arap muhaliflerde o çoktan dibe vurmuş.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)