13. Madde felaketi
9 Haziran’dan bu yana Kürdistan Bölgesi ve petrol sektörünün karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri, parlamentoda onaylanan 2023 Irak federal bütçesinin 13’üncü maddesidir.
Kürdistan Bölgesi ile ilgili 2’nci paragrafının (a) bendinde, “Kürdistan Bölgesi’ndeki sahalardan üretilen ham petrolün Türkiye'nin Ceyhan limanındaki SOMO depolarına sevkiyat miktarı 400.000 varilden az olmamalıdır. SOMO, bu miktarı Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile koordineli olarak ve şirket ile aynı mekanizmalar çerçevesinde ihraç edecektir” deniliyor.
Yine (b) paragrafında şöyle deniyor: “Kürdistan Bölgesi petrolü Ceyhan limanından veya Petrol Bakanlığı tarafından belirlenen herhangi bir resmi limandan ihraç edilmezse eğer Kürdistan Bölgesi Hükümeti belirlenen bu petrol miktarını iç ihtiyaçların kullanılması için Irak Petrol Bakanlığına ödeyecek ve ihtiyaç duyulan miktarı da bakanlık belirleyecektir.”
Aynı maddenin (c) paragrafı ise şöyle: “Irak Maliye Bakanlığı, Kürdistan Bölgesi'nde üretilen petrolün Petrol Bakanlığı tarafından alınan üretim ve nakliye masraflarını, Irak Petrol Bakanlığının üretim ve nakliye masraflarının ortalamasına eşit olması şartıyla tazmin eder."
Kürdistan Bölgesi için “en az 400.000 varil” şeklinde şart belirlemek büyük sorun yaratır. 25 Mart'ta petrol ihracatının durdurulmasına kadar Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol üretimi seviyesi yaklaşık 430.000 varildi. Bunun yaklaşık 375.000 varili boru hatlarıyla ihraç ediliyordu.
Petrol ihracatı ve üretiminin iki aydan fazla bir süre duraksaması petrol şirketlerinin ihracatın durmasından önceki üretim seviyelerine geri dönmeleri muhtemelen birkaç ayı bulacaktır. Bu da Bağdat'a Kürdistan Bölgesi için sorun yaratma bahanesi sunuyor.
Kürdistan Bölgesi’ndeki petrol sahalarında son birkaç yılda büyük yatırımlar yapmadığı için doğal olarak, üretimde düşüş yaşanacaktır. Bu da Kürdistan Bölgesi'nin önümüzdeki aylarda ve hatta yıllarda günde 400.000 varil üretim yapmasını engelleyecektir.
Tasarıdaki (b) maddesi görünüşte daha az sorunlu çünkü petrol ihraç edilmese bile yurt içinde kullanılması gerekiyor. Bu üretimin hiçbir koşulda durmayacağı ve iç ihtiyaçlar için kullanılacağı için iyidir. Dolayısıyla nasıl yükleyeceği, nereye götüreceği ve ihraç edeceği federal hükümetin sorumluluğunda oluyor. Ancak asıl sorun, teknik olarak Irak hükümetinin Kürdistan Bölgesi'nden 400.000 varil petrol alamayacak olmasıdır. Bu petrolün tümünü Irak'ın güneyine ve diğer bölgelerine taşıyacak altyapıya sahip değildir. Bu kadar çok miktarda petrolün tankerlerle taşınması, günde 2.500'den fazla tankerin sürekli yolda olması anlamına gelir. Bu nedenle söz konusu hüküm nihayetinde Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol şirketlerinin üretimlerini düşürmelerine neden olacaktır.
Ayrıca en sorunlu olanı (c) paragrafıdır ki bu madde petrol şirketleri ile Kürdistan Bölgesi Hükümeti için gerçek bir felaket yaratabilir. Irak'ın güneyindeki bölgelerde petrol çıkaran şirketlerinin üretim maliyeti, Kürdistan Bölgesi'ndeki ve genel olarak dağlık bölgelerdeki petrol üretim maliyetinden çok farklıdır.
Öte yandan, Kürdistan Bölgesi'ndeki firmaların üretim paylaşımı şeklinde olan sözleşmeleri, güneydeki firmaların hizmet sözleşmelerinden farklıdır. Bu nedenle Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol şirketlerinin mali yükümlülükleri, Irak'ın güneyindeki şirketlerden çok farklıdır.
Üretimde ortaklık anlaşmalarına göre yabancı şirketler Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol bloklarına ve sahalarına yüz milyonlarca dolar hatta milyarlarca dolar yatırım yaptı. Buna karşılık, yatırım sermayesini petrol gelirlerinden geri aldıktan sonra petrol üretimi ve ihracatından elde edilen karlardan pay alırlar.
Güney Irak'ta bir varil petrol üretmenin maliyeti 10 dolar iken, Kürdistan Bölgesi'nde en az 20-25 dolardır. Kürdistan Bölgesi'nde şirketler kendi sermayeleriyle petrol üretirken, Irak'ın güneyinde devlet sermayesiyle petrol üretiyorlar.
Kürdistan Bölgesi'nde faaliyette olan petrol şirketinin mali hakları Basra'daki şirketlerle aynı şekilde ödenecekse o zaman Kürdistan Bölgesi'ndeki şirketler üretime devam edemezler çünkü bu şekilde yatırımlarının karşılığını geri almak bir yana üretim masraflarını bile karşılayamayacaklar.
Kürdistan Bölgesi'nde, petrol gelirlerinin yüzde 35'e kadar olan kısmı, milyonlarca dolarlık ilk yatırımı karşılamak üzere geri ödeniyor ve giderler düşüldükten sonra yüzde 15'i geçmeyecek şekilde şirketlerin kârlarına düşecek bir oran tahsis ediliyor.
Diğer bir fark ise şu: Irak'ın güneyindeki petrol yataklarının daha geniş ve yüzbinlerce varil petrol üretiliyor. Dolayısıyla burada çalışan şirketler, finansal hakları çerçevesinde petrol gelirlerinin küçük bir yüzdesini alsalar bile yine de büyük kâr elde ediyor.
Buna karşılık Kürdistan Bölgesi'ndeki sahalarda maksimum üretim hacmi günde 100.000 varile ulaşmıyor ve çoğu günde ortalama 50.000 varilden daha az petrol üretiyor. Şirketlerin mali haklarla aynı miktarda petrol geliri ile alınacaksa o zaman Kürdistan Bölgesi’ndeki şirketler masraflarını bile çıkaramazlar. Çünkü Irak’taki bir petrol şirketine üretilen petrolden gelirlerin yüzde 5'i dahi mali hak olarak verilirse bu onlar için önemli bir kazanç sayılır. Ne var ki Kürdistan Bölgesi'nde faaliyet gösteren bir petrol şirketi için bu yüzde 5'lik pay büyük bir bir zarardır.
Irak bütçesinin 13. Maddesi, Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol şirketlerini bir anda iflas ettirebilir. Tabi eğer üretime ve sahalara yatırım yapmaya devam edemezlerse, Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol üretim seviyesi hiçbir şekilde 400.000 varil civarında sabitlenemez.
Petrol üretiminin 400 bin varilin altına düşmesi aslında Bağdat'ın temel gayesi ve bu şekilde Kürdistan Bölgesi'ne bütçe payı göndermekten kurtulmayı hedefliyor. Irak parlamentosundaki Kürt vekillerin bu maddenin tüm bentleri ile onaylanmasına izin vermeleri çok şaşırtıcıydı. Bunun yerine çok daha az önem taşıyan bazı madde ve bentlerle meşgul oldular.
Omer Ahmed (Rûdaw Ekonomi Masası Müdürü)
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)