Aksa Tufanı Tahran’da dinecek
Hamas'ın 7 Ekim sabahı İsrail'e karşı gerçekleştirdiği beklenmedik saldırısını birçok yönden ele alıp değerlendirmemiz gerekir. Bu saldırının İsrail ile Filistinliler arasındaki çatışma tarihinde bir şok olarak nitelendirebiliriz. Çünkü İsrail devletinin kuruluşundan bugüne kadar neredeyse üzerinde üç çeyrek asır geçti ama İsrail böylesini bir saldırıyla karşı karşıya kalmamıştı.
İsrail ilk kez yoğun bir kara ve hava saldırısına maruz kaldı, öyle ki yarım saatten kısa bir sürede 5 bin roket İsrail karargâhlarına, askeri üslerine ve yerleşim yerlerine atıldı. Bir günde ölü sayısı 300'e yaklaştı, binlerce kişi yaralandı, onlarca İsrail askeri ve subayı Filistinli militanların eline geçti.
Hamas'ın İsrail'e karşı başlattığı bu ani ve beklenmedik saldırıdaki askeri gücü ve taktikleri dikkat çekicidir. Geçmişte ne Filistin’deki güçler ne de İsrail'e karşı savaşan Arap devletler İsrail’e bu boyutta bir darbe vuramamıştı. Hamas'ın gücü, taktikleri ve hızlı gelişmesi ne kadar şaşırtıcı ise, İsrail'in de istihbarat zafiyeti, kara ve hava savunma sistemlerinin yeterli olmayışı da sorgulanabilir.
Bilgiye ulaşma araçlarının, askeri ve istihbarat teknolojisinin ileri düzeyde olduğu böylesi bir çağda, Hamas'ın İsrail’in yanı başında bu kapsamlı silahlanmasından ve eğitiminden habersiz olmasına inanmak oldukça zordur. Öyle ki Hamas’ın gücü öyle bir seviyeye geliyor ki, dakikalar içinde İsrail’in ciğerine 5 bin roket ve havan fırlatabiliyor.
Sadece İsrail gibi bir devletin istihbarat birimi değil, sıradan bir vatandaş da cep telefonunun ekranından evine veya iş yerine kurduğu güvenlik kamerasından gözlem yapabiliyor. İsrail'in, kendi gözlem uydusuna ve dünyadaki en etkili istihbarat birimine sahip olmasına hatta Amerika dâhil dünyadaki birçok ülkenin istihbarat birimleriyle devamlı iletişim halinde olması mantığından yola çıkarsak eğer şunu açık bir şekilde görebiliriz ki İsrail, Hamas'ın binlerce uzun menzilli roket ve havan topu edindiğinden ve İsrail'e saldırmak için eğitim ve hazırlık yaptığından habersizdi.
İsrail'in saldırılar ile ilgili olarak önceden bilgi sahibi olmadığına inanmak ne kadar zor ise böyle bir saldırının sonuçlarının da gelecekte böylesi bir savaşın önünü açacağını görmezden geldiğine inanmak bir o kadar zor. Bazı ülkeler için saldırının beklenen bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz zira çoğu kişi hala 11 Eylül saldırılarına şüpheyle yaklaşıyor ve ABD'nin saldırıdan ziyade sonuçlarıyla daha fazla ilgilendiğine inanıyorlar, ancak İsrail devleti gibi kurumsallaşmış bir halk ve yönetim karşısında hiç bir lider veya politikacının İsrail halkının kaderiyle pazarlık yapabilmesi ihtimali çok zor. Tabii İsrail açısından çok kader belirleyici bir amaç olmadığı sürece.
Yaşanan olaylara bakarsak eğer İsrail'in Hamas'ı ve onları silahlandıramaya çalışanları pusuya düşürmek istemiş olmasıyla, gerçekte İsrail'in çevresinde olup bitenlerden habersiz olmasının sonuçları aynı. Çünkü İsrail sadece Hamas'ı Gazze Şeridi'nde hedef almakla kalmayacak, fırtınayı alıp başka bir yere yönlendirecektir.
İsrail, Hamas'ın Aksa Fırtınası adını verdiği saldırıyı başlatma girişimini görmezden geldiyse, bunu kesinlikle sadece Hamas'a misilleme olarak saldırmak için yapmayacak çünkü İsrail bu kez Hamas'a saldırmak için bir senaryo yaratmasına ihtiyacı yok. Ne İsrail halkı, ne de ülkedeki muhalif güçleri, İsrail'in genelde Filistinliler özellikle de Hamas üzerinde daha fazla baskı kurmasından hiçbir zaman şikâyetçi olmadı. Eğer bu olup bitenler bir senaryoysa o zaman İran içindir, çünkü bugün Filistin silahlı hareketlerini İran dışında destekleyen hiçbir devlet yoktur.
Eğer senaryo değilse, Hamas’ın kabiliyeti, taktikleri ve güç kaynakları bir günde İsrail’e bu denli bir darbe indirebiliyorsa, İsrail kesinlikle, Hamas'ın destek ve silah kaynağını vuracaktır ve bu kaynak da İran’dan başkası değildir. Çünkü İsrail ve tüm dünya, Hamas'ın İsrail'e karşı kullanabileceği roket, silah ve mühimmatın kaynağının İran'dan geldiğini biliyor. Gazze Şeridi'nde üretilseler bile İranlı uzmanlar tarafından geliştirildikleri ortadadır. Özellik açısından İsrail de İran gibi daima sorunları ve krizleri kendisinden uzak tutmaya çalışıyor. Bu nedenle İsrail'in yanıtı Gazze Şeridi'nde Hamas’ı hedef almakla sınırlı kalmayacağı, Tahran’ın da bundan sonra İsrail’in hedefinde olacağı açık ve olası bir ihtimaldir.
Bunun yanında ABD ve İsrail, İran'ın nükleer silah edinmesine izin verilmemesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve diğer birçok önemli istihbarat teşkilatı, İran'ın nükleer silah edinme konusunda son aşamaya yaklaştığını doğruluyor. Dolayısıyla bu açıdan da bakıldığında İsrail'de yaşananların İran'ın nükleer santrallerini vurmak için bir başlangıç olabileceği ihtimaline uzak bakılmıyor.
Halk arasında şöyle bir fıkra vardır; Adamın birinin iki kızı vardır. Damatlarından biri Germiyan’da diğeri ise Kuestan’da. Baba kızlarını görmeye gider. Kuestan’daki damat yağmur yağacak ve soğuktan dolayı mahsulleri ve sürüleri zarar görecek diye kıvranır. Germiyan’daki damadı ise yağmur yağmasa sürüsü ve tarımsal ürünleri yok olacak diye endişe yaşar. Kayınpedere damatlarının durumunu değerlendirir ve şöyle der: yağmur yağsa da yağmasa da damatlarımdan biri fıt (gidici). Dolaysıyla birkaç gündür İsrail’de yaşananlardan yola çıkarsak, bundan sonra Tahran da fıt (gidici).
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)