Nurullah ALKAÇ
900 ile 1900 yılları arasında gerek Türkler gerekse başka milletler tarafından Türkçeye yönelik tek dilli veya çok dilli manzum mensur 400 civarında sözlük hazırlanmıştır.
Bu sözlüklerde Kürd/Ekrâd/Kürdistan maddelerine yer verilmiş kimi zaman da bazı kavramların Kürtlerce kullanıldığı belirtilmiştir. Yazının birinci bölümünde bu sözlüklerin birkaçına değinilmişti. Bu ikinci bölümde ise zamansal Aralık 2020’ye kadar getirilmiştir.
Hatîb Rüstem El-Mevlevî’nin 1498 yılında telif ettiği “Vesîletü’l-Makâsıd ilâ Ahseni’l-Merâsıd fî Lügati’l-Fürs” isimli hacimli sözlükte “girde-kūh [girde-kūh(u)” kelimesi “Kürdistân’da bir yeriñ adıdur (Esra Kavasoğlu Parlak, 2017, ss:359)” şeklinde tanımlanmıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin (öl. 672/1273) “Mesnevî”sinde yer alan anlaşılması güç Arapça ve Farsça kelime ve ibarelerin anlamlarına yönelik Şaˈbân-zâde Mehmed Efendi’nin (öl. 1120/1708) 1699-1701 yıllarında yazdığı “Muzhiru'l-İşkâl” isimli sözlükte “Keyân” kelimesinin açıklaması yapılırken “Hayme-i Kürd/Kürd çadırı (Funda Özdemir, 2024, ss:754)” ibaresi kullanılmıştır.
15.yüzyılda yazıldığı tahmin edilen ve yazarı bilinmeyen “Münyetü'l-Mübtedı” adlı Farsça-Türkçe sözlükte “diraḫt-i saḫt” ibaresinin Türkçe karşılığı olarak “Kürt Ağacı (Shiba Talash, 2023, ss:183)” verilmiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780) 1077/1764 yılında yazmış olduğu “Nebzetün Min Luğati Elsineti’s Selâse” isimli Arapça-Farsça-Türkçe sözlüğünde “Mij (sis)”, “Zebeş (Karpuz)”, “Garis (mısır)”, “Honik (Serin gölgelik)”, “Pûş (Ot çöpü)”, “Berx (Kuzu)”, “Dereng (Geç)” gibi birkaç Kürtçe kelimeye de yer vermiştir (Zafer Onur, 2019, ss:45-6).
Abd el-Vehhab b. Hüseyin Amidî’nin (1190/1776’da sağ) 18.yüzyılda oluşturduğu “Kitâbu Müntehab” adlı Arapça-Türkçe sözlükte “Ekrâd (cem‘-i kürdi, ss:71)” ve “Kürt (Hale Elbeşir, 2023, ss:376)” maddelerine yer verilmiştir.
Ahmed Câvîd’in (ö.1803) 1800-1 yılında yazımı tamamlanan “Gayr-i Menkût Elfâza Mahsûs Lügat” isimli sözlüğünde “Ekrâdlık” kelimesi “Çorum sancağında bir kazâdır Türkmân ve Kürdistân mahallerine ıtlâk olunur” beyanatıyla verilmiştir (Şeyma Nalbant, 2023, ss:125). Aynı eserde “Kürd” kelimesi için de “aşā ir ͗ -i ekrād (ss:238)” denilmiştir.
Jean Charles de Besse’nin (d.1765) 1829 yılında yazdığı “Abrégé de la Grammaire Turque” isimli eserinde “Kürdistan Kürdistan [< Fr. Assyrie, T. Kurdisztán, Mac. Asziria] (91)” kelimesi bulunmaktadır. (Ceylan Aksoy, 2020, ss:124)
Artin Hindoglu’nun 1831 yılında basılan “Dictionnaire Abrégé Français-Turc/ Ḫazine-yi Luġāt” isimli eserinde “Kürdistan kürdistan [< kurdistan assyrie] (557) ” ifadesine yer verilmiştir (Neslihan Carus, 2020, ss:422).
19. asırda yaşamış olan Aşçı İbrahim Dede’nin (ö.1828) yazdığı “Tercümetü’l-Farisiyye fi Tefsîri’l-Hakkıyye” isimli eseri; İsmail Hakkı Bursevî (1653-1715) tarafından yazılan “Ruhü’l-Beyân” adlı eserdeki Farsça metinlerin Türkçe tercümesidir. Eserde “Şöyle kǐ Kürdistāndan üç ādem ticāret içün İstānbūl’a gelmişler. (...) Berāberce vapura rākib olub Ṭrabzon iskelesine çıḳub oradan mekkāre īcār idüb Kürdistān ṭarafına revān olmuşlar (İmren Ayvaz, 2019, ss:654)” ifadeleri içerisinde ‘Kürdistan’ kullanılmıştır.
Ahmed Vefik Paşa’nın (1823-1891) 1873-6 yılları arasında yazdığı “Lehce-i Osmanî” isimli sözlüğünde “Kürd” sözcüğü “Kürd kavmi tevaif-i Arîden bir şubedir. Kısımları Kurmanc, Goran, Şemişgezek vesair. Vazifede Kürdât Kürd hezami Îrân zeminde olan Kürd tevaifi Zend, Lûr, Bextiyarî vesair aşiretleri pekçokdur. Kürdistan Diyârbekir vilayetiyle Van ve Îrân’da Sine ve Kirmânşâh ve Loristan ve Şark-ı Irâk arâzîsi. (C:2, ss:999)” ifadeleriyle belirtilmiştir.
Muallim Nâcî’nin başlayıp başkaları tarafından tamamlanan 1891 tarihli “Lügat-i Nâcî” isimli sözlükte “Ekrâd” kelimesi “Kürd’ün cem’i. Ekrâd-ı gâret-mu’tâd (TDK, 2009, ss: 126)” şeklinde verilmiştir. Şemseddin Sami (1850-1904) de 1899 basımlı “Kamus-ı Türkî” adlı sözlüğünde “Ekrâd (2020, ss:274)” ve “Kürd (2020, ss:646)” maddelerini vermiştir. Eserde “Kürd” için “Irak-ı Arab ile Irak-ı Acem arasında ve Cezîre’nin şark şimâlinde, yani hudûd-ı İranî’nin iki cihetinde sâkin maruf bir kavmin efradından olan adam: Kürdlerin aslı ve nesebi; Kürd aşiretleri; Kürd karısı” ifadeleri tercih edilmiştir. Ali Nazîmâ ile Faik Reşad’ın beraber yazdığı 1319/1901 tarihli “Mükemmel Osmanlı Lügati (TDK, 2009)” ise ilginç bir şekilde bu iki maddeye yer verilmemiştir.
İbrahim Cûdî Efendi’nin (1863-1926) 1332/1913 yılında yazdığı “Lügat-ı Cûdî” sözlüğünde “Ekrâd” sözcüğü “Kürdler, Kürd’ün cem’idir. Kaba’il-i Ekrâd (TDK, 2006, ss:99)” ifadeleriyle tanımlanmıştır. Raif Necdet Kestelli (1881-1937) 1927 yılında yayınladığı “Resimli Türkçe Kamus” isimli eserinde “Ekrâd (TDK, 2004, ss:113)” ve “Kürd (ss:270)” maddelerini yazmıştır. Eserde ‘Kürd’ sözcüğü “Kürdistan ahalisinden olan, Kürt” şeklinde telaffuz edilmiştir. Mustafa Nihat Özön tarafından 1952 yılında ilk basımı yapılan “Osmanlıca Türkçe Sözlük” isimli eserin 1997 tarihli basımında “Ekrâd” sözcüğü “Kürd” olarak verildikten sonra Raşid’ten bir cümlelik alıntı yapılmıştır (İnkılâp Kitapevi, ss:194).
Suphi Ethem’in (1880-1923) Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan ilk modern ansiklopedilerinden sayılan ve 1917 yılında basılan “Ulûm-ı Tabiiyye Lügati”nde “Kürd Atları” şu şekilde açıklanmıştır:
“KÜRT ATLARI, KÜRD ATLARI () Acemler, ekseriya meşakkatli, mütemadi hidmetlerde bu hayvanları kullanır. Bunlar Arap atlarından daha boylu, kemiklidirler. Denebilir ki Kürt atları, Acem atlarıyla Arap atlarının ihtilatından husule gelmiştir.
Halbuki bu iddia ilk nazarda haricî şekillerine ve bedeni teşekküllerine bakılarak yanlış gibi gelir; çünkü eğri boyunlu, kuru kafalı olan bu atlar haricî şekilleriyle ne Acem ne de Arap atlarına benzer; lakin bu tadilata sebep olan, başta muhit olmak üzere gıda, iklim, terbiye gibi hususların da mütemadi tesirleri nazar-ı itibare alınmalıdır.
Kürt atlarının en iyi ve en mukavimleri Erbil, Revandiz, Süleymaniye köy sancağında bulunur. Halbuki Bitlis, Dersim, Siirt, Mamuretülaziz ve bunlara civar memleketlerde yetişen Kürt atları yerli hayvanlarla izdivac ve tesalüb ettirildiklerinden hiç de asıl Kürt atlarına benzemezler. Bunlar geçilmesi güç kayaları daha süratli, daha çeviklikle aşabilirler. İşte, burada zaruri olarak yine muhit ve tarz-ı tağdiye ve hasetsen tesalüp kanunlarını nazar-ı dikkate almaya mecbur kalacağız.
Erzurum, Trabzon, Van vilayetleri havalisinde yetişen kavi cinsleri yine “Kürt” ırkına mensup iken hiç de mütalaaya şayan bir numune teşkil edemezler.
Erzincan, Bayburt, Muş gibi memleketlerde görülen aynı beygirler katiyen [1,42-1,43] yüksekliğini aşacak bir halde değildir.
Ankara, Aydın, Hudavendigar, Kastamonu vilayetlerinde rast gelinen atlarda teşkilat-ı bedeniye kısmen iyidir. (Tarık Tuhan Fındık, 2006, ss:79)”.
Hisar Yayınevi tarafından bir komisyonca hazırlanıp 2010 yılında yayınlanan “Osmanlıca Türkçe Lugat” isimli sözlükte “Ekrâd (a.i.Kürd’ün c): Kürtler (ss:204)” sözcüğü ile “Kürd” sözcüğüne yer verilmiştir. Ancak “Kürd (a.i) (ss:444)” sözcüğü ilginç bir tanımlamayla verilmiştir: “Orta Asya menşeli bir kavim (Kürtlerin aslen Türk ırkından oldukları hakkında kuvvetli deliller vardır)” . Bu tanımlamalar Türk Dil Kurumu’nun “Türkçe Sözlük”ün ilk basımından başlanarak uzun yıllar devam eden basımlarında görülmekteydi. Oysa TDK 2011 yılındaki 11. basımda “Ön Asya’da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse (ss:1563)” şeklinde tanımlamıştır. D. Mehmet Doğan 1981 yılında ilk basımını gerçekleştirdiği “Büyük Türkçe Sözlük”ün 2014 yılındaki 25. basımında “Önasya’da yaşayan bir topluluk (Yazar Yayınları, ss:1105)” şeklinde tanımlayıp Yazıcızade Ali’den bir alıntı yapmıştır. Kelimenin ikinci anlamı olarak da “Dağlı” demiştir. “Ekrâd” maddesinde (ss:462) “Kürtler” denilmiş ve yine Yazıcızade’den alıntı yapılmıştır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın