Bir milletin, kendi tarihini yazması ve tarihi kendi kaynaklarından okuması hayati önemdedir.
Dünyada erken dönemlerden itibaren tarihini yazan az millet vardır. Tüm dezavantajlarına rağmen Kürtler bunlardan biridir.
Ulusların kaderine iyi veya kötü etkileri nedeniyle, uluslar yönetici ve hükümdarlarının tarihini yazar ve okur. Bu, ulusal bilinç ve belleğin önemli bir parçasıdır.
Kürt hükümdarlarına mir, hükümdarlıklarına mirlik adı verilir. Kürtçe bir kelime olan Mir baş, yönetici, soylu, prens ve bey anlamlarına gelir.
Kelimenin Osmanlı Türkçesine geçmesi 1430'lardan sonra Kürt etkisiyledir. Osmanlı'da devlete ait, kamusal araziler için “mîrî” denilmiş, Mîr-i mîran (beylerbeyi) gibi kavramlar türetilmiştir.
Arapça ve Türkçede kullanılan emir ve amir sözcükleri de bu kelimenin uyarlanmış halleridir. Bu sözcük Bengal ve Pencap dillerinde mira, Hintçede meer şeklinde kullanılmaktadır. Kürtçede erkek için kullanılan mêr sözcüğü de aynı köktendir. Bu sözcükten mirza (bey) ve mirzade (bey oğlu, şehzade) kelimeleri türetilmiştir.
Firdevsi'nin bin yıl önce yazdığı Şehname (Şahların tarihi) dünyanın sayılı hükümdar tarihçelerindendir. Şehname'de anlatılanlar sadece Pers hükümdarları değildir. Önemli bir kısmı Kürt hükümdarlarıdır. Firdevsi onları Kürt ya da Pers olarak isimlendirmemiş, daha genel bir kavram olan Aryan’ı (günümüzde İran) tercih etmiştir.
Firdevsi'nin yüzyıllarca yaşayan, devlerle savaşan ve olağanüstü güçleri olan hükümdarları, gerçeklerden yola çıkarak yazılsa da efsanevi figürlerdi.
Şehname'den ilhamla yazılan Mirname ise, Kürt hükümdarlarının gerçek öykülerini odağına alıyor.
672 sayfalık, on bin beş yüz beyitten oluşan el yazma kitap, 400 yıl önce, 1633-1640 yılları arasında Temerhan adlı divan katibi tarafından mesnevi tarzında Farsça kaleme alındı.
“Kitabı yazma sebebi” başlıklı bölümde Firdevsi’ye atıfta bulunan Temerhan şunları yazar: “Eskiden nice şairler vardı / Hepsi şahlarının tarihini yazdı / Firdevsi ki hatib-i cennetmekan / Şahların tarihi yadigar ondan / Gaybtan biri diriltti Temerhan’ı / Tutuşturdu bahtının çırasını / Tanrının keremi olursa rehber / Deryadan çıkarırım inci cevher / Baştan işin temelini atayım / Manzum bir destanı ben yaratayım”.
1580’lerin başında doğan ve “yazıcı” unvanıyla bilinen Temerhan, Mir Yahya Bey ve oğlu Mir İmadeddin Bey’in katipliğini yaptı. 50 yaşında kitabının yazımına başladı, 1640’tan sonra kitabını tamamlayamadan öldü. Kitap 1695’te ismi bilinmeyen birinin yazdığı hatimeyle tamamlandı.
Mirza Muhammed adlı divan katibi 1744’te kitaba “Hakkari Mirlerinin Muhtasar Ahvali” adıyla 45 sayfalık bir önsöz yazdı. Kitabın bir nüshası 1914’te Muhammed Tayyar tarafından el yazma çoğaltıldı.
Uzun yıllar saklı kalan kitap, Kürt edebiyat tarihi emektarı Xalid Sadini’nin çabalarıyla hanedan soyundan Ragıp Bey Atêsî’den temin edildi. Sadini tarafından büyük emeklerle Kürtçeye tercüme edildi ve ilk cildi 2022’de “Mîrnameya Hekarîyan” adıyla Peywend yayınlarından çıktı. Kitabın tüm çevirisi enfes bir Kürtçeyle mesnevi tarzında 2023 sonunda tamamlandı.
Hayli kapsamlı anlatımlara sahip Mirname’de 6 Kürt Miri’nden, Hakkari Mirliği’nin takriben 61 yılından bahsedilir. Kitabın mütercimi Sadini’ye göre eser anlatımlarıyla yaklaşık 300 yıla ışık tutuyor.
Hakkari Miri Zeynel Han 1578’de Osmanlılar ile Safeviler arasındaki Merende savaşında ölür. Geriye Bosna’daki zeametlerin başında bulunan büyük oğlu Zahid Bey ve Hakkari Mirliği’nin başına geçen Zekerya Bey kalır.
Mirname’de anlatılan 6 Hakkari Miri Zeynel Bey’in oğulları Zekerya Bey ve Zahid Bey, Zahid Bey’in oğlu Melik Bey, Zekerya Bey’in oğlu Yahya Bey, Zekerya Bey’in oğlu Şerefhan Bey ve Yahya Bey’in oğlu Mir İmadeddin Bey’dir.
Bunların dışında Botan hükümdarı Mir Şeref Paşa’dan da uzun uzadıya bahsediliyor. Ayrıca çeşitli kalelerde lokal mirlik yapan birçok mirle ilgili bilgiler veriliyor.
Mirname’nin verdiği tarihlerden takip edilebildiği kadarıyla, Şax (Çatak) miri olan Mir Yahya Bey 1614’te Hakkari tahtını babasından alıp Hakkari Miri olur. 1615’te Hakkari kalesinde yeni konaklar yapar. 1617’de Osmanlı’nın Van mütesellimi Tekelu Paşa’yı öldürür ve Osmanlılar tarafından öldürülür.
Mir Zekerya Bey 1628’de ölür. Mir Şerefhan Bey 1628’de Hakkari tahtına çıkar. Şerefhan Bey’in 1633’teki ölümüyle Mir İmadeddin tahta oturur. Mir İmadeddin aynı zamanda şair olup, Melayê Cizîrî ile karşılıklı şiirler yazmış, Saburi mahlasını kullanmıştır
Xusro (Keyhüsrev) ve Fatih unvanlarıyla anılan Mir İmad, 7 senelik hükümdarlığı döneminde tüm kaleleri fetheder, Osmanlı hünkarı ve Safevi şahının sürekli elçi ve hediyeler gönderdiği, diğer Kürt mirlerinin boyun eğdiği kudretli bir saltanat kurar.
Mir İmad, Hakkari mirlerinin en hırslısı olup her yeri fethetmeye girişir. Çok erken bir yaşta, 1640’ta ölmeseydi Osmanlı ve İran şahına yönelerek birleşik bir Kürdistan hükümeti kuracağını öngörmek işten bile değil.
Mir İmad tüm kaleleri fethettikten sonra yönünü Badinan’a çeviriyor ve tüm Kürt mirlerine yazdığı mektuplarda şu ifadeyi kullanıyor: “Dileğim adını Mir İmadeddin’in / Yazmak tüm mülküne yer ve zeminin” (Dixwazim ku navê ‘Îmadeddîn / Bêxime ser hemî milk û zemîn) (Cild 2, s.432)
Mirname’nin 59. sayfasında Hakkari Mirliği’nin sınırları çiziliyor. Bilindiği üzere Hakkari, merkezi Colemêrg (Çölemerik) olan, Cizre ve Hezil ırmağından Urmiye ve Salmas’a (Şahqul) kadar, Barzan mıntıkasını ve Ezidi yurdunu da içine alarak Akre’ye, oradan Van Gölü’ne kadar uzanan bölgeye verilen isimdir.
Hakkari Mirliği 1133-1849 yılları arasında 700 yıldan fazla hüküm sürmüştür. İlk miri Ali Hakkari, son miri Nurullah Bey’dir.
Hakkari Mirleri 12. yüzyılın ortalarından itibaren Duhok ve Amediye’deki hâkimiyetlerini kaybedince bölgeyi Colemerg’ten idare etmeye devam etti.
13. yüzyılda Erbil yakınlarında Moğollarla gerçekleşen savaşta Hakkari Miri I. Esad Musa’nın babası öldürülünce oğlu Mir Esad Colemerg kalesine çekilerek birçok kalesini Moğollardan geri aldı ve Moğolları anlaşma yapmaya mecbur bıraktı.
Kayıtlarda “Dağ ehli (Hakkarililer) dışında Moğollarla savaş yapabilecek yiğitler kalmadı. Moğollar onları yenme konusunda büyük umutsuzluğa kapıldılar. Anladılar ki okları onlara işlemeyecek. Bunun üzerine mecburen onlarla anlaştılar” ifadelerine yer verilmiştir.
Mir Esad Musa’dan sonra yerine oğlu Mir İmadeddin Mecli, ondan sonra da oğlu II. Mir Esad Musa mirliğin başına geçti.
Birçok kaynakta olduğu gibi Mirname’de de yönetici sınıftan Abbasi Hanedanı olarak bahsediliyor. Oysa Hakkari Mirliği Abbasilerin yıkılışından önce kurulmuş, Moğolların bölgeyi istila ettiği dönemde ve sonrasında Abbasi soyundan kimsenin Mirliğin başına geçtiği tesbit edilememiştir.
Mirname, Hakkari Mirliği özelinde Kürt siyasi aklını ve Kürdistan sosyopolitiğini önümüze seriyor. Hakkari Mirliği odaklı olsa da diğer Kürt Mirleri ve aşiretleri dolaylı olarak anlatılıyor. İran şahının Soma ve Salmas, Osmanlı'nın Van ve Tebriz merkezli Kürdistan denklemini netleştiriyor.
Hakkari Mirliği bir yandan asi Kürt aşiretleriyle mücadele ederken, diğer yandan Kızılbaş ve Rafızi olarak nitelenen Şah Abbas'la savaşıyor.
Kürt mirleri hem birbiriyle hem de aynı mirin çocukları ve kardeşleri kendi içlerinde mücadele yürütüyor, çoğu kez İran (Acem) ve Türkleri (Rûm) yanlarına çekerek diğerini alt ediyor. Ancak bu durum Kürtlerin onlarla anlaşabildiği veya onlara bağlı hareket ettiği anlamına gelmiyor. Elbak Kalesi'nin kontrolü anlatılırken "Kürtler ve Rumlar anlaşamıyor, askerler çok eziyet çekiyordu" (s.494) ifadesi bunu anlatmaktadır.
Mirname’de eski Hakkari Miri Van'da Osmanlı paşasına sığındığında ona güvenmez ve şu ifadeleri kullanır: "Bu kötü soylu, atımı benden aldı. Bu kötü tohuma lanet olsun. Rumların bize hiç mürüvvetleri yok. Bugüne kadar kimse onlardan vefa görmemiştir." (s.501)
Kitapta Türk yerine Rum nitelemesi kullanılıyor. Türk ismi sadece Botan Miri savaşta iken Hakkari Miri'ne elçi gönderdiğinde "Türk tazısı gibi hızlıca" ifadesinde geçiyor.
Mirname, Mirlik sisteminin Kürtleri Osmanlı gibi imparatorluklar karşısında güçsüz bıraktığı ve Osmanlıların dilediği zaman mir ve mirliklerin hakimiyetine son verebildiği gerçeğiyle bizi yüzleştiriyor.
Kitap, Kürt Mirlik sistemi hakkında ayrıntılı bilgiler edinmemizi mümkün kılıyor. Han, Mir, Paşa ve Nevvab gibi ünvanlarla anılan Kürt Mirleri Colemerg’teki tahtta oturuyor, Mirliğin ağırlık merkezleri olan Şax (Çatak), Elbak (Başkale) gibi yerleri ise oğulları veya kardeşlerinin yönetimine veriyor.
Devlet yönetimi vekil ve vezirler aracılığıyla gerçekleşiyor. Aşiretlerin rızası yönetimin meşruiyetinde belirleyici rol oynuyor.
Mirname’den, Ehmedê Xanî’nin üyesi olduğu Xanî aşiretinin Kürtler içerisinde öteden beri öncü bir rol oynadığını öğreniyoruz. Azemşer Xanî, Mîr Yahya Bey’le birlikte bizzat Tekelu Paşa’yı öldüren kahramanlardandır.
Mir'in kumaş ve giysileri genellikle kırmızı ve sarı renklerden seçiliyor, lacivert mahmel ve atlas kullanılıyor. Tüm askerin üniformaları da bu renklerdedir. (s.506)
Kürt mirlerinin aralarındaki iletişim yazılı şekilde gerçekleşiyor, Mir Yahya Bey'in babasına mektubu örneğinde olduğu gibi (s.342) bazen Mir ailesi içindeki iletişim de yazılı oluyor, mektuplar mühürlenip kumaştan bir kılıfa konularak gönderiliyor.
Türklerdeki gibi yücelik ölçütü işgal, yağma, şaşaa ve şatafat değil, erdem ve adalet olarak belirleniyor. Bunun tek istisnası Mir İmad Bey’dir. Kürt hükümdarlığının mümeyyiz vasfı erdem, adalet ve sadelik. Aynı durum Kürtlerin imparatorluk kurduğu Eyyübiler döneminde de benzer şekildedir.
Mirname'yle Kürt mirlerinin kişiliklerini, çocuklarının adını, divanhanelerini, protokol tarzlarını, halka yakınlıklarını ve birbiriyle kurdukları ilişkileri öğreniyoruz.
Düğün hazırlığı için yedi elli sazendeler, davul ve zurnalar kullanılıyor. Düğün alayına kaplan derisiyle örtülü tazı gibi atlara binmiş süvariler eşlik ediyor, düğün alayında belirgin renkler olarak kırmızı ve sarı tercih ediliyor.
Konuklara kahve ve meyve ikram ediliyor. Yemekten sonra kahve ikramının dışında, Mirlerin misafir ağırlamada yemekten önce de kahve içtikleri ardından sofra kurdukları anlatılıyor.
Sadece savaş için değil, Mir Yahya'nın düğün tarihinin tesbitinde olduğu gibi tüm önemli konularda yıldızbilimcilerin görüşü alınıyor.
Mirname’de Hristiyanlar da bazı mirlerin ordularında yer alıyor. O yıllarda şeyhlik yaygın olmadığından olsa gerek, şeyh unvanlı birinden sadece bir yerde asker ismi olarak bahsediliyor. Mela unvanlı kişilerin adı birkaç yerde arabulucu olarak geçiyor.
Mir Yahya döneminde Mir koruma birliği en iyi kumaş ve atlastan üniformalar giyerken, oğlu Mir İmad döneminde zırhlı başlıklar, zırhlı abalar, bazbend ve kolbend kullanılıyor.
Mirler savaşa çıktığında borazan ve savaş davulu çalınıyor. Savaşa çıkan Mir kurmayları zırhlara bürünüyor, süvariler kaplanlar gibi kuşanıyor.
Mir İmad döneminde olduğu gibi bazı dönemlerde asker ve korumalar tamamen zırh kuşanıyor, mızrak, kılıç ve hançer kullanıyor.
Ordunun ana silahını tüfek oluşturuyor. Botan Miri'nin kale kuşatmasında Balyemez ve Ateşdemar toplarını kullandığı anlatılıyor.
Hakkari Miri Şerefhan Bey, Mir Aziz üzerine çıktığı seferde daha sonra mirliği devralacak olan İmad Bey’i ordu serdarı olarak görevlendiriyor. Bank Kalesi kuşatmasında Tuhubi, Ertuşi, Bazi, Silehi, Boti, Pinyanişi, Dirî, Celoyi gibi her bir aşiret ayrı ayrı mevzileniyor ve kale altı yedi binlik toplarla vuruluyor. (Cild 2, s.64, 65.) Kimi zaman da dokuzdami topları kullanılıyor.
Şehname tadında olay örgüsünü kuran ve araya ustaca nasihatler serpiştiren Mirname'nin bir özelliği de sadece Saki'ye çağrıda bulunmaması, sazbend (17. bölüm) ve stranbeje (18. bölüm) de seslenmesidir.
Mirname gibi birinci el bir kaynağın keşfinden sonra, Kürt siyasi tarihinin bu eser gözardı edilerek yazılması mümkün değildir. Antropoloji ve maddi kültür bakımından da benzersiz bir kaynaktır.
Mirname’nin yanında, onun kadar eski ve ayrıntılı olmasa da, Kürt mirliklerini içeriden bir dille anlatan en önemli kaynağımız hem Hakkari hem de Bedirhan hanedanlarına akrabalık bağı olan Abdurrahim Zapsu'nun 1943’te yazdığı Tarihten Altın Bir Sayfa (Perek Zêrîn Ji Tarîxê) adlı manzumedir.
Zapsu, mirlikler dönemini şu ifadelerle anlatıyor: “Sor, mirler döneminde ahvalimiz nasıldı? Yirmi beş Mirlik vardı, vatan mesud ve mamurdu. Hukuk tam ve hakkıyla cariydi. Bütün ülkede, özellikle Botan ve Hakkari’de. Üniversiteler vardı, insanlar okuyordu. Alim ve erdemli kişiler yetişiyordu. Yer yer bağımsızdık, kimse karışmazdı başkasına”. Bu eser bir bütün olarak ilk kez 2023’te yayımlandı ve Kürt Mirlikleri okumaları için temel kaynaklar arasındaki yerini aldı.
Mirler ve Mirliklerle ilgili son yıllarda yayımlanan eserlerden biri de yine 2023’te yayımlanan Pîvok (Mir ve beylerin serüvenleri) adlı Kürtçe eserdir. Botan yöresinde Botan Mirleriyle ilgili sözlü hikayeleri içeren kitapta kırktan fazla hikayeye yer verilmektedir.
Mirname'nin Farsça orijinaliyle şiirsel Kürtçe çevirisinin yan yana bulunduğu, açıklama ve dipnotlarla desteklenmiş, belki resimlendirilmiş özel baskıları yapılmalı, bu değerli eser Kürt kütüphanesindeki seçkin yerini almalıdır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın