Kürtler ne okuyor?

07-07-2023
Necat Zanyar
Etiketler Necat Zanyar Kürtler Okuma
A+ A-

Bütünün her parçası ve safhası özünde yeni bir yaratım, bir başka başlangıçtır. Her günün yeni bir ömür olması gibi. Ve “Zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur.”

Bu yazılar, birkaç yıldır adını koyarak çalıştığım Kürt Aklı’nın ürünü olacak. Yaygın ezberleri tekrarlamayacak. Yerinde sayarak yürüme yanılgısına düşmeyecek. Dinamizm ve değişimi odağına alacak. Ekmeksiz yaşarım, özgürlüksüz yaşayamam mottosuyla hiçbir kutsal ve tabuya aklını, özgürlüğünü ipotek ettirmeyecek. Akıl ve bilimi esas alacak. Siyasetçi halayına kapılıp, hakikati eğip bükmeyecek, herkese mavi boncuk dağıtmayacak, nabza göre şerbet vermeyecek. Başlayalım.

Herkesin öncelikleri farklı olabilir ama hepimizi ilgilendiren konular sıralaması yapsak herhalde temiz hava, temiz çevre ilk sırada gelir. Bedenimizden ruhumuza yayılan çevre ne kadar önemliyse okuduklarımız da ruhumuzdan çevremize yayılan enerjisiyle atmosferimizi şekillendirir.

Peki, Kürtler ne okuyor? Genel bazı sonuçlara ulaşmak için Türkiye’nin grafiklerdeki yerine bakmak gerek. Global English Editing’in 2021 okuma oranları infografikinde Türkiye 180 ülke arasında 140. sırada. Hayli kötü durumda. Avrupalılar daha iyi ve her gün en az bir saat kitap okuyor. Okuyan ülkelerde Finlandiya başı çekiyor. Teknolojinin gelişimine paralel olarak okuma büyük oranda dijital mecralara yerini bırakıyor. AI (artificial intelligence) ile birlikte bunun çok daha ileriye evrileceği aşikâr. We Are Social “Dijital 2022” raporuna göre, dünyada bir insan ortalama 6 saat 58 dakikasını internette geçiriyor. Türkiye’de yaşayanlar ise günün 3’te 1’ini, yani 8 saatini internete harcıyor. Bu durum bizi dijital medya merkezli analizlere yöneltiyor. Yediklerimiz gibi, okuduklarımız da mental sağlımızı etkiliyor, toplumsal dokumuzda yapıcı ve yıkıcı yansımaları oluyor.

Çok daha genç ve dinamik toplum yapısına rağmen, Türkçe konuşan Kürtlerde nitelikli okumayla ilişki iç açıcı değil. Fikir, felsefe, bilim sayfaları yok denecek düzeyde. Olanların da takipçi sayısı yüz bini geçmiyor.

En yakınımızda olan Türklerde ise (tüm geri kalmışlığına rağmen) yüzbinlerce takipçisi olan yüzlerce felsefe, bilim, sanat içerikli sayfa var. Diğerlerine oranla daha nitelikli bir fikir platformu olan Twitter’da İlber Ortaylı 4,5 milyon, Elif Şafak 1 milyon 600 bin, Evrim Ağacı 1 milyon, Ahmet Ümit 886 bin, Çağrı Mert Bakırcı 427 bin, Dücane Cündioğlu 436 bin, Safa Emrah Gürkan 433 bin, Celine symbiosis 379 bin, Sinan Canan 350 bin, Barış Özcan 333 bin, Ayşe Hür 262 bin, Pelin Batu 244 bin, Derin Tarih dergisi 240 bin, Tarih dergi 222 bin, İlker Canikligil 174 bin, Arkeofili 146 bin, Kaan H. Ökten 136 bin, Kirilov 117 bin, Düşünbil dergisi 113 bin, Pelin Dilara Çolak 93 bin takipçiye sahip…

En çok aktif kullanıcı sayısına sahip sosyal medya uygulamaları sıralamasında ikinci sırada yer alan Youtube’da ise Barış Özcan 6,35 milyon, Evrim Ağacı 2,81 milyon, Kafatv 877 bin, Flutv 783 bin, Pelin Dilara Çolak 414 bin, Safa Emrah Gürkan 250 bin, Sapien 132 bin aboneye sahip.

Haber, siyaset, magazin içerikli milyonluk sayfalara oranla takipçi sayısının az görünmesi sizi yanıltmasın. Bunlar aktüalite, popüler kültür odaklı sayfalar değil. Kendi çapında fikir, felsefe, bilim-düşünce sayfaları. Temel gösterge tabii ki takipçi sayısı değil. İçeriklerin aldığı etkileşimler, izlenme oranları, eserlerin baskı sayısı, satış miktarı, fuarlardaki kuyruklar, konferanslardaki kalabalıklar vs cabası.

Bizde en yüksek takipçili sayfa 647 bin takipçiyle Hasip Kaplan. Hoş görsün, onun da bilim, kültür hatta siyasetle ilgisi yok. Kürtçeyle de. Hesabını Kürt tarihi, edebiyatı veya siyaset bilimi gibi bir alanda kullanılmak üzere bağışlarsa sevaba girer, sebil olur.

Güçlü ve zengin içerikli felsefe, bilim, sanat sayfalarımız yok. Varsa yoksa günübirlik politik gündemler. Üretimdense günlük rüzgârlara eşlik etmek kolayımıza geliyor. Takipçi sayıları on binleri bulan birkaç sayfanın varlığı da sadra şifa değil. Çoğu bilimsel formasyondan yoksun, hevesli gençlerin amatör içeriklerle hazırladığı sayfalar. Bir inanç, ideoloji ve siyasete angaje olanların da sağlıklı, bilimsel içerikler üretmesi pek mümkün görünmüyor. Dezenformasyon kaçınılmaz hale geliyor. Bu durumda sözgelimi Kürt tarihiyle ilgili gençlere önerebileceğimiz bilimsel içeriklerin olduğu bir Youtube sayfası bile bulamayabiliyoruz.

Dijital devrim mazeret bırakmıyor. Dünyanın birçok kütüphanesi artık elimizin altında. Biraz emekle, vizyoner bir yaklaşımla, eldeki imkânlar büyük işler yapmaya elverişli. Tüm filmler Hollywood gibi devasa platolarda çekilmiyor. Tümü tek odada geçen, tek mekânda çekilen onlarca kült film var. Polemik ve popülizm bir yere kadar. Particilik de.

Yiyip içelim ama obeziteye dikkat ederek. Siyaset, politika olsun ama zehirlenmeden. Sohbet muhabbetle gülüp eğlenelim ama çoraklaşmadan. Bizdeki bu ‘yok’sulluğu tek başına devletsizlikle izah edemeyiz. Marifet iltifata tabi. Kim bilir ne marifetlerimizi söndürdük. Olanları da yoz davranışlarımızla korkutup başkalarına kaptırıyoruz.

Dijital çağda bilginin gücüyle dünyalar kurabiliriz. Bu da her şeyden önce değer bilmeyle mümkün. Donanımlı, nitelikli, değişim ve gelişime açık bir nesil yaratmalı.

Üretime odaklanmalı. Sanata, estetiğe. Her şeyin özünü bilinçle yoğurmaya. Bir ömür aynı sayfayı karalayarak yaşanmıyorsa yeni bir sayfa açma zamanı. Herman Hesse’nin dizeleriyle:

Açar düşünceler de çiçekler gibi,

Bir günde yüzlercesi.

Bırak çiçeklensin! Bırak her şeyi akışına.

 (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli