Amerika mı İran mı?

Aslında yanlış bir soru sorulmamalı. Dron ve roket saldırılarından sonra Kürt yetkilileri bunu sık sık dile getiryor. Ben bu soruyu cevaplamaya çalışacağım; daha sonra da uluslararası kaynaklardan aldığım bilgiler ve son süreçte aldığım demeçler ışığında neden yanlış olduğunu izah etmeye çalışacağım.

Öncelikle yanlış cevaplardan başlamak istiyorum ki ciddi bir şekilde üzerinde konuşuluyor.

Yanlış yanıtlardan birincisi: “Eğer bizi koruyamıyorlarsa Kürdistan’ı terk etsinler.”

ABD’nin Kürdistan Bölgesi ve Irak’taki varlığının faydası, Kürdistan Bölgesi’nin siyasi oluşumunu sonlandıracak her hangi bir Şii planın önüne geçemektir. Bu stratejinin gerçeğidir ve bunu anlamamak da bir tür siyasi aptallıktır. ABD’nin en ufak sorunu bile ne çözme hazırlığı ne de çözme gibi bir niyeti vardır.

Sorun değil, gidin ve sorunlarınızın çözülmesi için kendilerine talepte bulunun. Ancak binlerce Heşdi Şabi milisiyle çevrilen siz Kürdistan Bölgesi olarak şartlı bir düşünceyle olaylara yaklaşamaz ve “Bizi koruyamıyorsanız Kürdistan’ı terk edin” şekilden konuşamazsınız. Bağdat ve Riyad bu tür söylemler içerisine girebilir. Ancak Erbil için bunun bedeli çok ağır olabilir.

Görüşlerimi Amerikalıların niyeti ve amaçları tamelinde belirtmiyorum. Onların gücü orada. Birincisi İran’a sınır koyabilirler, ikincisi IŞİD ve üçüncüsü de eğer çok fazla baş ağırısı yapmayacaksa Kürt müttefiklerini korumayı amaçlıyorlar. Amerikalıların niyeti ve amacı her ne olursa olsun askerinin Irak’taki varlığı iktidar ve karar sahibi siyasi bir oluşum olan Kürdistan Bölgesi’ne yönelik her hangi bir Şii planın yok edilmesi garantisidir.

Eğer ellerine fırsat geçerse Şii yetkililer Kürdistan Bölgesi’nin idaresini sonlandırmak için ellerinden geleni yaparlar. Eğer Şiilerin bu şekilde bir yaklaşım içerisinde olduklarını düşünmüyorsanız gidin ve ta Abbasi döneminden bu yana toplumsal yapılarının köklerine kadar Şiiler tarafından sarsılan Sünnilere bir sorun.

İkinci yanlış cevap: “İran’ın istediklerini yapsınlar.”

Hem Amerika’nın çekilmesini talep etmek hem de “İsrail ve Washington’a ölüm” sloganlarını kullanmak. Tabi ki bu İran’ın Kürt liderlerinden talep ettiği bir şeydir. Bazıları saldırılardan sonra korkmuş gibiler, talepleri kabul edip bu konuda taviz vermeyi tercih ediyorlar. Güya “söz konusu sloganları söylersek Amerika’nın politikasında bir değişiklik olmayacak, ne zarar edeceğiz ki” gibi bir düşünce içerisindeler.

Ama Amerikalıların Kürtlerle ilgili görüşlerini etkileyecektir. Amerikalıların mutlak bir yok olmanın eşiğinde olan seni koruma düşüncesinin altında yatan neden şudur; hala Washington “Kürtler Amerikalıların müttefikidir” düşüncesine sahiptir. İsrail ve Amerika bayraklarının yakıldığı İran sitili bir protesto gösterisinin videoları, Kürdistan Bölgesi tarafından Amerikalı güçlerin ülkeden çıkması yönünde yayımlanmış resmi bir açıklama, Washington’da Kürt karşıtı lobilerin eline geçebilecek büyük bir koz olabilir.

Amerika’da Kürtlere karşı lobi yapan ülkelerin olmadığını düşünüyorsan, çok yanlış düşünüyorsun. 

Diyelim ki, İran’a biat ettin “Amerika’ya ölüm” cephesine katıldın ve güçlerinin çekilmesini istedin, eline ne geçecek? Belki ergen birkaç Şii’nin iki pikap üzerinden başkent Erbil’e roket saldırıları bir süreliğine ara verilir. Ama bu “kazanım” Washington’daki şöhretini kaybetmeye değer mi? Öyle bir şöhret ki Kürdistan Bölgesi’ni birkaç kez ölümün eşiğinden kurtarmıştır. Öyle bir şöhret ve tanınmışlık ki Kürtler 60’lı yıllardan bu yana uğrunda bedeller ödemiştir. “Amerika 1974’te bize ihanet etti, Amerika’ya güvenilmez” diyen bir takım kısa vadeli düşünen şahıslara kulak asmadan birkaç hekim Kürt liderin çabası sonucu bu şöhret ve nam kazanıldı.

Amerika’ya güvenilmez, evet bugün seni destekler yarın sırtını çevirir, ancak bu durumda güvenip güvenmemek önemli değildir. Amerikalıların hisleri ve davranışları, diplomatik ve askeri varlığıyla Kürdistan Bölgesi’nin yok edilmesini bir stratejik çıkar olarak gören ülkelere engel olduğu gerçeği kadar önemli değil.

Amerikalıların niyeti de bu durumda önemli değil. Amerika ve batılı ülkeler 70’li yılardan bu yana, “Ortadoğu artık o kadar da önemli değil, liderlerimizin önceliği Ortadoğu değil bu nedenle çekiliyoruz” diyorlar.

CM Carter, Clinton’den Obama ve Trump’a hepsi Ortadoğu’dan stratejik çekilme kararı vermiştir. Baba ve oğul George Bush ile Ronald Reagan dönemi dışında, Amerikalıların 40 yıldan fazladır Ortadoğu’dan çekilme niyeti var. Ancak Kürtler devlet kurmakta ne kadar başarılı oldular ise Amerikalılar da bölgeden çekilme konusunda o kadar başarılı oldu.

Açıkçası Ortadoğu’nun gelecekte Çin ile Amerika’nın çekişme arenası haline gelmesi gibi bir olasılık var.  Nitekim bölge Çin için önemli bir enerji kaynağıdır. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde petrol stratejik bir madde olarak kalacak ve Amerika da Çin’in güneş ve rüzgar gibi enerji kaynaklarıyla kendisiyle rekabet edemeyeceğini biliyor.

Her neyse, Amerika güçlerinin varlığıyla ilgili bir tutum aldığımızda bu konunun niyeti, amacı ve güvenine çok da takılmamak gerekiyor. Bu tür düşünceler stratejik konularda pek de elverişli değildir. Önemli olan siyasi ve askeri realitedir, aynı zamanda tarafların ve ülkelerin de çıkarları önemlidir.

En başında Amerika mı İran mı? Sorusunun yanlış bir soru olduğunu söylemiştim. Çünkü bu seçenek Kürdistan Bölgesi için uygun bir seçenek değildir. İran, Kürdistan’ın istikrarı ve çıkarları için önemli bir komşu ülkedir. Tahran ile ilişkilerin daha da iyi olması için sarf edilen çabalarda önemlidir. Her ne kadar İranlı yetkililer Kürt ve Iraklı yetkililere Tahran ile ilişkilerin iyi olmasının şartını Amerika’ya karşı olmaktan geçtiğini her fırsatta hatırlatıyorsa da.

Ancak İranlılar uzun zamandır bu gerçeği biliyorlar; Kürtler ve Iraklı birçok taraf Amerika karşıtı olamazlar. Amerikalıların Irak’ta sağladıkları dengeyi İranlılar yapamazlar. İran yönetiminin Iraklı Şii liderlerin arzusu ve amaçları karşısında Kürdistan Bölgesi’nin varlığı ve istikrarının garantisini sağlaması ne çıkarlarına uyuyor ne de bunu sağlayabilir.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)