BM Genel Sekreteri'nin ziyareti ve Kürtler için iki belirleyici gerçek

Bu hafta Kürdistan'daydım. BM Sekreterliği, heyete eşlik etmem ve haberleri takip etmem için beni BM Genel Sekreteri'ne Erbil ve Bağdat gezisinde eşlik etmeye davet etti. Çok fazla bilgi ve detay var ama şu iki nokta en önemlileriydi. Kürdistan Bölgesi'nin geleceği açısından belirleyici olabilecek iki nokta. Birincisi Irak'taki uluslararası tarafların geleceği, ikincisi ise demografik değişim.

Irak'ın hala uluslararası tarafların varlığına ihtiyacı var mı?

Ziyaretten iki hafta önce, bu soruya yanıt bulmanın BM Genel Sekreteri'nin ziyaretinin gerçek hedeflerinden biri olacağı söylendi. Genel Sekreter'in konuyla ilgili görüşleri, yalnızca BM’nin Irak’taki varlığının boyutu açısından değil, bir bütün olarak Irak'taki uluslararası varlık açısından da önemlidir. Sonuçta, Güvenlik Konseyi'ne üye 15 devlet, Genel Sekreter'in bu tür konulardaki görüşlerini ciddiye alıyor. Özellikle de ABD'li ve uluslararası yetkililerin pragmatik ve gerçekçi gördüğü bu Genel Sekreteri.

Eğer yarın Antonio Guterres, “bence Irak'ta uluslararası toplumun insani, siyasi ve askeri varlığının azaltılması büyük bir istikrarsızlığa yol açmaz” derse bu Irak ve Kürdistan Bölgesi'nin geleceğini kesinlikle etkiler.

İyi olan şu ki, Genel Sekreter ve ekibi, Bağdat ve Erbil'e yaptığı ziyaretlerin ardından Irak'ın uluslararası toplumun geniş bir varlığına ihtiyacı olduğuna inanmaya devam ediyor.

Bu yazı kaleme aldığım an itibariyle de Güvenlik Konseyi'ne ne diyeceğini ve Irak'a yapılan uluslararası yardımın doğasının ne kadar değişmesi gerektiği kanaatine sahip olduğunu bilmiyorum. Irak hükümet yetkilileri toplantılarda uluslararası toplumun rolünün önemine vurgula yapsalar da, Irak'ın Şii siyasi elitleri artan bir uluslararası role karşı oldukları konusunda net görünüyorlar. 2003'ten önce olduğu gibi Irak'ta bu rolü tamamen ortadan kaldırmak için uzun vadeli bir planları var. Bu görüş değil, bilgidir.

Şii siyasi elitlerin Zaho'dan Basra'ya kadar tam merkezileşiyetçilik hayalinin önündeki en büyük engel olarak gördükleri uluslararası toplumun rolünü sona erdirmek için uzun vadeli bir stratejileri var. Bu plan, bu ziyaret sırasında birçok pratik adıma ve daha önce birkaç kez bilgisini aldığım ve yayınladığım Irak'ın Birleşmiş Milletler'deki dış politikasına yansıdı.

Irak'ta Şii siyasi elitin bu stratejisi, Kürtlerin ve Kürdistan Bölgesi'nin çıkarlarına tamamen aykırıdır. ABD ve uluslararası toplumun Irak ve Ortadoğu'daki varlığı, 1991'den beri Irak'ta Kürtler için fiili bir statü kurulmasında etken oldu. Şimdi yani 2023’te de ABD ve uluslararası toplumun varlığı, Kürdistan Bölgesi'nin statüsünün silinmesinin önündeki en büyük engeldir.

Geçen 32 yıl boyunca bu bir gerçekti, 2023’te de hala bir gerçek. Bu uluslararası rolün varlığı önemlidir ama Kürdistan Bölgesi'nin bekası ve statüsü için bir garanti değildir diyorum.

ABD ve uluslararası askeri, insani ve siyasi varlık olmadan, Kürdistan Bölgesi'nin mevcut denklemde gerçekten belirleyici bir varlık olarak kalması imkansızdır. ABD'nin Irak'taki askeri ve siyasi varlığı Kürtlerin çıkarına olduğu kadar, Irak'ta uluslararası toplumun ve BM’nin varlığının devam etmesi de Kürdistan Bölgesi'nin konumu açısından da çok önemlidir.

Demografik değişim

Genel Sekreter'in Irak ve Güney Kürdistan’a yaptığı ziyarette, Irak'ta olası bir iç savaş veya başka bir felaket durumunda Birleşmiş Milletler'in halen de mülteci kamplarının çoğunun Güney Kürdistan'a inşa edilmesi gerektiğini düşündüğünü öğrendim.

IŞİD'e karşı savaş deneyiminde, uluslararası insani yardım kuruluşları kriz planlarını Kürdistan Bölgesi'ne dayanarak geliştirdiler. Bu büyük bir sorun haline gelebilir ve Irak, düzensiz göçmenleri gelecekte Güney Kürdistan'ı Araplaştırmak için kullanabilir.

Mağdurlara barınma sağlama konusu ahlaki bir görev ama Kürdistan Bölgesi'nin Irak'la olan kader ve sınır sorunları devam ediyor ve Irak'ın diğer bölgelerinden göçmenlerin gelişi sadece insani değil, siyasi bir mesele. Ne yazık ki bu mesaj Birleşmiş Milletler'e en üst düzeyde izah edilemedi. Bunu Erbil'de üst düzey bir BM yetkilisiyle tartıştığımda, kendisinin bundan haberi olmaması benim için sürpriz oldu. Irak’ın diğer bölgelerinden yüzbinlerce göçmeni Kürdistan Bölgesi'ne getirmenin büyük siyasi sonuçları olabileceğinin farkında değildi. Bunun uluslararası karar verme sürecinin merkezindeki yetkililere açıklanmamış olmasına da şaşırdım.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)