IŞİD'i anladık mı?
Suriye'nin Dera Zor bölgesinin Irak sınırından, Bağoz'dan gelen resimler, insan ve Kürt olarak gururlandırıyor; IŞİD denen canavar insanlığa savaş açmıştı, ona ölüm darbesi vuran Kürtler.
IŞİD, Güney ve Batı Kürdistan'da katliamlar, göç, ekonomik yıkım ve demografik değişime yol açtı. Ezidi Kürt soykırımı bunun en acı yüzüdür. Kuzey Kürdistanı da eklemek gerekir, çünkü yüzlerce genç savaşa koştu, hayatını kaybedenleri çok ve IŞİD'in Kuzey Kürtleri’ne yönelik katliamlarını unutmamalıyız.
IŞİD'in sonunun geldiğinde fikir birliği var. Yazı bunun yorumu değil. Resimler fazla söz gerektirmiyor. Yine de; toplumsal tarihsel nedenleri, bölgesel bağlantıları olan bir fenomenin birden yok olması kolay değil. Kendini farklı şekilde yaşatır.
“Tanımı doğru olmalı"
IŞİD'i dini yoksa milliyetçi Arap sapkınlığı mıdır? Emperyalizme karşı çaresiz tepki midir? Otokratik baskı, yoksulluk, mezhep kavgasının ürünü müdür?
IŞİD ve El Nusra'dan Taliban, El Kaide ve Boko Haram'a kadar, radikal İslami örgütler hakkında sayısız bilimsel makale ve kitap yayınlandı. Her ülkede gerekçeler farklılık göstermekle beraber, çağdışı bir tepki olarak başarısızlığa ve yenilgiye mahkum oldukları konusunda fikir birliği var.
IŞİD kimliksiz değil
IŞİD ırkçı Arap örgütüdür, faşizmin Arap biçimidir. Arap'la bir gördüğü Sünni İslamı ideoloji yapmıştır. Arap İslam imparatorluğu rüyası görmüştür. Diğer halkları, mezhepleri horlamıştır. Kürtlere karşı davranışında bu net olarak görülür; onlara eşiti olarak değil, kulu gibi davranmıştır.
Arap ülkelerinden özellikle Tunus ve Mısır'dan, Arap davası diye milliyetçi militanlar, teorisyenler akmıştır. Çeçenlerin ve Uygurların katılımının izahı var; ülkelerinde zorlanmış, yönleri oraya çevrilmiştir. Avrupa'dan gençlerin akışı ise, Arap milliyetçiliği, sosyal problemler, İslam büyüsü gibi nedenlerle izah edilebilir. Devletlerin kirleri olarak gördüklerinden kurtulmaya çalıştıkları da varsayılabilir.
Irak'ta Saddam rejiminin yıkılması, Sünni egemenliğin sonu oldu. Arta kalan Sünni aygıtın ve Körfez Arap ülkelerinin bunu kabul etmesi mümkün değildi, çünkü rakip Şii egemenliği ve İran'dı. Çelişki gibi görülebilir; Tahran'ın, Afganistan ile Ortadoğu arasında Cihatçı trafiğe kolaylık sağladığını bilmeyen yok. Arap Baharı başarısız kalınca ve Türkiye, Katar ve Suudi parasıyla alan güvenliğini sağlayınca, El Nusra ve IŞİD ile Cihatçı savaşın önü açılmış oldu.
Şimdi işler ters döndüğüne göre, tüm bu varsayımların ispata kavuşturulması için zorluk kalmaması gerekir. Şam yönetimi IŞİD'i sorguluyor. Bağdat sorguluyor. Batı ve Güney Kürdistan sorguluyorlar. ABD ve Rusya sorguluyorlar. Ülkelerinde kayıplar veren Fransa, İngiltere, Belçika ve Almanya sorguluyorlar. Nedense biz bilmiyoruz. Bilgiler kamuoyuna yansımıyor.
Kimdi bunlar? Kimin aklıyla hareket ettiler? Para ve silahı kim verdi? Türkiye havaalanlarına nasıl indiler? Kim onları karşıladı? Sınıra nasıl gittiler? Yaralanınca nerede tedavi oldular? Nerede eğitim gördüler? IŞİD, Musul Konsolosluğu baskını vesilesiyle Türkiye'deki adamlarını nasıl serbest bıraktırdı? Ve daha yüzlerce soru. Cevabı tam alamayacağız, değil mi? Devletler birbirlerinin kirlerini örterler. Kir bazen en değerli mal.
Rusya vatandaşlarını cezalandırmak için geri alıyor, hele Çeçen olsalar. ABD de. Fransa suçlu vatandaşını istiyor. Belçika çocukları tek alırım diyor. İngiltere onları değil vatandaşlığını geri alıyor. Almanya da o yolda. Yasa Kürtlere de dokunabilir.
IŞİD uluslararası bir suç. Nürnberg Mahkemesi gibi, uluslararası bir yargılama olmalı, belgeye dönüşmeli. IŞİD şiddetine maruz kalanların bundan kaçmaları utanç verici. Kürtlerin uluslararası statükolarının olmaması gibi nedenleri ileri sürmeleri, izah edilemez. DAIŞ'in sonunu getirmekten daha geçerli meşruluk mu olur?
Kürt için sorun bitmiş değil
İki Kürdistan parçasında da hazırlıksız yakalandık. Bu kaynakları olan bir zaaf. Saddam'ın vahşetine rağmen, Arap milliyetçiliğini küçümsedik. Halklar arasında düşman kelimesini kullanmak iyi değil, ama olan bir şeyi görmek istememenin bir anlamı yok. IŞİD'ten ders çıkarılmışsa, Arap milliyetçiliğinin yeni biçimlenmelerine karşı tetikte olunmalı. Uyarının somut nedenleri var:
Güney referandumuna saldıran Arap milliyetçiliğinin Şii versiyonuydu. Suriye'de Şam rejiminin yerli tek müttefiki Kürtler oldu. Şam ölümden döndü ama Kürtleri halen kabul etmiyor. Seni kabul etmeyen, horlayan, her an saldırabilecek sadist bir milliyetçilik var.
Arap milliyetçisi, İslam dinini kullanıyor. Kürtler de Müslüman. Ama Araplar (Farslar ve Türkler de), rahatlıkla İslam'a Kürt karşıtı yorum getirebiliyor ve onu soykırım bayrağı yapabiliyorlar. İstediğiniz kadar İslam o değil deyin, bal gibi İslam. Hümeyni, Şii versiyonu ile aynı İslam'ı kullandı.
Sünni inançtan hareketle bölgesel ittifaklarda yanlışlar içine düştük. Yabancı egemenlik bir bütündür. En tehlikeli yanı dinsel görünümde olanıdır. Bizim ise, en zayıf yanımız bu. Dini, sömürgeci devletlerin gözlüğüyle okumaktan kurtulamadık.
IŞİD bölgesel bir olay. Güney'de ve Batı'da Kürtlere saldırdığında, bölgesel güçlerin haberi vardı. Haberi olmak, destek olmak demektir. Şimdi suçlu elimizde. Evet, ABD ile yargılıyoruz. Evet, devletler birbirinin sırrını saklayabilir, ama bizim öyle bir lüksümüz olmamalı. Protokolü aşmanın yüzlerce yöntemi var.
Ezidi dramı tüm ağırlığıyla ortada. IŞİD'i yenmek, bu acının tüm sorumlularının her açıdan yargılanmasından, mahkum edilmesinden geçer. Kayıbı, katledileni, onuruna hakaret edileni, asimile edilen çocuğu, aile birleşmesindeki dramıyla, tabii ki Kürtleri de aşan bir görev. Yine de görev Kürtlerin, bilhassa Güney Kürdistan'ın. Yaşayan bir acı. İstense bile hiçbir şeyi gizlenemeyecektir.
Kürtler, IŞİD'in en büyük kurbanları. Bugün IŞİD, yarın farklı bir türü. Hedef yine Kürtler olacaktır. En iyi önlem, olanın bilince çıkarılmasıdır. Güney eski statukoya döndü. Batı Kürdistan'ın geleceği belirsiz. Gündemler farklı gözükebilir, ancak karşı karşıya oldukları tehlike aynı: İnkarcı ve işgalci milliyetçilik.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)