Deprem Notları - Zaman üstat Said Nursi’yi bir daha haklı çıkardı

04-03-2023
Faik Öcal
Etiketler Faik Öcal Deprem Notları Adıyaman Maraş Deprem
A+ A-

Bu yazı, depremi canlı bir şekilde Adıyaman Besni’de yaşayan, ailesinden bireylerinin son anlarına şahit olan ve yaşadığı ocağı enkaza dönüşen Yazar Faik Öcal’ın notlarından derlendi.

18 Şubat 2023

191-Deprem yerle bir etmişken her şeyi hiçbir şey olmamış gibi nasıl devam edeceğiz hayatlarımıza. Planlarımız eksik kalacak, programlarımız çarpık, hayallerimiz eksik, yolumuz savruk. Kolonları kırıldı var oluş sebebimizin. Kolu kanadı kırıldı umutlarımızın. Duvarları yıkıldı kutsallarımızın. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Her geçen gün bunu daha iyi anlıyoruz. Kim saracak yaralarımızı, süratle molozlaşırken cesetlerimiz, karşılığını yitirirken duruşlarımız, cevapsızlığa mahkum olurken sorularımız.

192-Dışarıdaki dirilere söyleyecek sözüm kalmadı. Normal hayata dönme zorunluluğu gerekçesiyle kendi dünyalarına döndüler bile. Hayatlarına çeki düzen verme derdindeler. Ölülerimle konuşuyorum, susuyorum, başlıyorum, bitiyorum. Onlara elimi uzatıyorum, elleri elimde kalıyor. Onların ayaklarıyla yürüyorum, ayaklarım yerde kalıyor. Onların diliyle konuşuyorum kendimle, garipliğim dayanılmaz bir hal alıyor. Anlıyorum ki ölülerimden başka kimsem yok gayrı. Teslim oluyorum hakikate. Daha rahatım.

193-Şarlatanlar biri bin yapıp konuşuyorlar, gerçek kahramanlar kıyıda köşede susuyorlar. İki sınıf: Egosunun kölesi şarlatanlar, başkaları için yaşayan kahramanlar. Deprem ar perdelerini vurdu. Ar perdesi fena şarlatanlar hep konuşuyorlar. Ar perdesi sağlam kahramanlar susuyorlar. İnanıyorum ki bir gün tarih yazacak şarlatanları konuşturan nedenleri, kahramanları susturan gerçekleri. İnanıyorum ki o gün gelecek nedenler gerçekler karşısında tuzla buz olacak. Uzak değil o gün. Nedenlerden daha gerçek o gün.

194-Deprem ile 2023 Şubatı 3 bölündü. Şubatın başında sıcak evlerimizde saçma dedikodularla hayatlarımızı tüketiyorduk. Şubatın ortasında olanca acizliğimizle kendimizi bilmem - kaç derecelerde kışın kucağında bulduk. Şubatın sonlarındayız, ne yapacağımızı nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Umarım bu şubat hepimizin hayatında bir dönüm noktası olur. Eski cahiliye hayatımıza dönmeyiz.

195-Coğrafya kader değildir. İnsan insana derttir. Benim hayatımdan çaldıklarıyla hayatını koruma altına alan insandır. Fay hatları hep vardı. İnsanı fay hatlarıyla baş başa bırakarak bütün bu acıların müsebbibi ve sorumlusu yine insandır. Coğrafyayı Kimsesizler Mezarlığına çeviren de aynı insandır. İnsan insana hem başlangıçmış birbirinden farklı yolculuklarla hem de bitişmiş bir çatının altında.

196-İnsan terk edilmiş binalara girmeye korkuyor. Her daire ağzını açmış bir mezar gibi bakıyor. Ölüm korkusu ve yaşamak kaygısı birbirine karışıyor. Yetimlik ağrısı, yitim kokusu her yerden yükseliyor. Şehirler, köyler ölüsünü bekleyen mezarlıklara dönüştü. Bir çadıra bağlı her şey... Yaşamak elde edilmesi güç bir çadıra dönüştü. Ölmek ayaklar altında ezilen eşyalardan daha yakın. İnsan olmak hiç bu kadar ağır bedel istememişti.

197-Ölümün gözlerine bakmasaydım yaşama böyle dört ele sarılmazdım. Deprem dehşetine düşmeseydim içimde sükunet bulmazdım. Leş kargalarını cesetler üzerinde görmeseydim minik serçelere imrenmezdim. Bugünü kaybetmeseydim yarına sarılmazdım. Yer ateşini görmeseydim gök sonsuzluğuna sevdalanmazdım. Seni sevmeseydim, kaybetmek acısının ne demek olduğunu bilmezdim. Şimdi her yerden kaybediş ahları yükseliyor. Toprak hiç bu kadar bereketli olmamıştı. Zira her karış toprakta kayıp izler var.

198-Hala putperestlerin molozlaşmış tanrıcıkları altında can çekişiyoruz. Tanrıcıklarınızı alın ve çıkın hayatımızdan. Bizi acılarımızla, kayıplarımızla baş başa bırakın. Yasımızı tutmak istiyoruz. İnsanca ölmediler. Hiç olmazsa ölülerimizi insanca uğurlayalım. Çok şey mi istiyoruz? Çıkın ve gidin hayatımızdan bir daha dönmemek üzere. Sizin tanrıcıklarınıza karşılık bizim acılarımız var. Her kes kendi hikayesini kendini yargılasın. Biz size karışmıyoruz. Siz de bize karışmayın. Biz sizi yargılamıyoruz. Siz de bizi yargılamayın.

199-Adıyaman Besni de İnsanlar evlerinde kalmaya korkuyor. Artçılar soluk aldırmıyor. Halkın en çok ihtiyaç duyduğu çadır, en az olan da çadır. Bir yerlerde tanıdıkları olanlar, ihtiyacı olsun olmasın çadır alabiliyor. Çoğu ihtiyaç sahibi çadıra ulaşamıyor. Çaresiz bekleyiş sürüyor.

200-Ben enkaz altında can çekişen bir Kürt odasıyım depremin vurduğu, yerle bir ettiği. Uzun kış gecesi muhabbetleri yarım kaldı. Kelamların yerini ağıtlar tutu. Ozanlarım suspus oldu. Şairlerin yüreği bir daha atmayacak içimde. Evdale Zeynikenin yaralı turnası bir daha kanat çırpmayacak göğümde. Ben taşlar arasında yolunu arayan bir eski zaman hatırasıyım. Biliyorum yerim yok yeni yapılarda. Her şey daha aceleci, daha kırılgan, daha ucuz. Kelamın yerini dedikodular aldı. Bitti bizim devrimiz, yerde kaldı sözümüz.

201-Deprem dinbazları ve kindarları madara etti. Allah ile bilim aynı taraftadır. Akla, bilime göre binaları yapsan, denetimden geçirsen bir şey olmaz. Allah işini sağlam ve dürüst yapanın yanındadır. Bizde ne hakiki dini değerler ne de evrensel ahlak yasaları var. Kefen cesede küstü usta. Kefenler bir yerde tutuluyor, cesetler ayrı yerde soğuyor. Hayret ediyorum dinbazlara ve kindarlara. Hala konuşuyorlar. Bu cesareti nerden buluyorlar, hiç anlamıyorum.

202-Beni deprem korkusu değil insanların aceleciliği öldürecek. Kimsenin acı çekmeye, yas tutmaya zamanı yok. Ölenle ölünmez, doğru ama ölen de hemen böyle unutulmaya terk edilmez ki. Milyonlarca taş altımızdan kayıp gitti. Tekrar taş taş üzerine koyma yarışına girdik. İnsana olan saygımızı yitirmişiz. Neden hatalarımızdan ders almıyoruz? Hayatlarımız böyle ucuz olduğu için taş taş üstüne koyduk, ev diye içinde oturduk, ölüm hakikatini bir kenara bıraktık. Ölümden başkası yalan, dedik ama buna hiç inanmadık. Hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşadık.

203-Sadece muktedirin güçlendirildiği bir sistemde devlet aygıtı zaafa uğrar, adalet terazisi bozulur, halk ezilir, temel insan hakları ihlal edilir.

204-Zaman üstat Said Nursi’yi bir daha haklı çıkardı: Evvela İslam'ı nefsinde yaşa-hayatına tatbik et, sonra doğru yöntemlerle zulümle, cehaletle ve şirkle mücadele et.

205-Kivrem halimizi nasıl yazacağım, bilemiyorum. Çoluk çocuğuna bıraktığın ev depremden sonra enkaz oldu. Deprem merhum olmak ve mahremiyet arasındaki bağları kopardı. Ölüm çoğu insanı yatağında yakaladı. Mahrem ve enkaz arasında bir fark kalmadı. Mesele, fani evlerden ebedi kapılar açmakmış, taşlara umut bağlamamakmış. Mesele, kalbindeki yaşam kuşunu taşlayanlara rağmen onlarla yaşayabilmekmiş. Mesele, burada dururken sonsuzluğun şarkısını haykırabilmekmiş. Mesele ölmeden ölebilmekmiş kivrem.

206-Ben gittim, çatlamış duvarlarda kaldı fotoğrafım. On sekizinde kaldı bütün umutlarım, hayallerim, çelişkilerim, sorularım ve sorgulamalarım. Ağlasın arkamdan anam, gencecik mezarımı gözyaşlarıyla yoğursun. Başını taşlara vursun babam, eşyalarımla gözyaşlarını kurutsun. Yolumu gözlese de kardeşlerim, nafile. Gittim gayrı, dönüşü olmayan o meçhul yola girdim. Artık meçhullerden bir meçhuldüm.

207-İtikadı çarpık, ahlakı bozuk,  görüşü dar Müslümanlar Allah'ın takdiri ile kulun tedbirini birbirine karıştırırlar. Takdirde isabet, tedbirde emniyet vardır. Doğru tedbir takdiri bozmaz Allah her şeyi önceden takdir etmiş olabilir ama bu tedbir almayacağımız, tedbirli olmayacağımız anlamına gelmez.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli