İran ve İsrail
Kur’an 5/105 “Kendinize bakın” der.
Siyasetin belirlediği Müslüman bilinç bunu, düşmanlarınızı yenmek için daha güçlü olun şeklinde anlar.
Akli, hukuki, ahlaki alanlarda kendindeki çürümeyi bu kapsama almaz.
Siyasallaşan Müslüman bilinçte öz eleştiri yoktur. Kendisinin aleyhine de olsa adaleti ayakta tutmak yoktur. Dinine bakmaksızın insanlar arasında adaletle hükmetmek, kendinden olan hainleri yargılamak yoktur. Kendi diktatörüne zalim demeyi en büyük cihad görmek yoktur. Zalim ve mazlumun kimliğine, dinine bakmamak yoktur. Düzeltmeye kendinden başlamak yoktur.
Söylemde alemlerin rabbi olmasına rağmen, ilginç bir şekilde birkaç ulusun ve bir coğrafyanın putuna dönüştürdükleri Allah’ın seçkin kulları ve düşmanları vardır.
Düşmanlar, dış güçlerdir! Onlar aynı Allah’ın yarattığı insan ve uluslar değildir! Tüm kötülük onlardan gelir! Seçkin Müslümanların kötülüklerinin sebebi de onlardır!
Buna benzer ezberleri her gün siyasal olanın zehirlediği kitlelerden duyarsınız.
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde zulüm ve sefaletin haddi hesabı yok. Baskı, sömürü, cinayet, diktatörlük, işgal, tecavüz.
Ancak Müslüman toplumlar bunun da çözümünü bulmuştur. Aklı devre dışı bırakmak, lider ve devleti kutsamak. Bu yapılmazsa, Allah’ın değil şeytanın yarattığı kullar gelecek ve her şeylerine el koyacaktır!
Üçüncü dünya savaşının bir parçası olarak adım adım yaklaştığımız İran-İsrail savaşında da bu döngüye çekiliyoruz.
İran’da bir diktatörlük yok! İran Kürdistan ve Belucistan’da işgalci değil! İran her gün türlü şekillerde katliamlar yapmıyor! İran, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler, Irak’ta Haşdi Şabi, Suriye’de Bedir, Fatimiyyun gibi onlarca paramiliter güçle tüm bölgede emperyal faaliyetlerde bulunmuyor! İran’da insanların giyim kuşamı, inanç ve ifade özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı yasak değil!
Varsa yoksa Amerika ve İsrail!
İran, Müslüman bir ülke, hatta “İslam cumhuriyeti” diye sorgulanmaz, savaşılmaz. Ona karşı durmak, dış güçlerin maşası olmaktır!
Aynı şey Türkiye için de söz konusu.
Her iki ülkede kitleler hamasetle hipnotize ediliyor, zombi sürüleri gibi gösterilen hedefe sürülüyor. Kendi gerçeklerinden uzaklaştırılıyor.
Dünyadaki güç savaşlarının sonu gelmez. Zulüm ve sömürü bitmez.
Bir şeyleri düzeltmek isteyenler samimilerse kendilerinden başlar. Ülkelerinden başlar. Yönetimlerinden ve liderlerinden başlar.
İsrail-Filistin sorunu, iç sorunlarını büyük oranda çözmüş Batılıların vicdan rahatlatma veya fantezi alanı olabilir. Ancak her alanda boğazına kadar bataklığa batmış Müslüman dünyanın buna yüzü yoktur.
Emperyalist arıyorsanız sizde. İşgalci arıyorsanız sizde. Katliamcı arıyorsanız sizde.
Uzağa gitmenize gerek yok.
Samimiyseniz buyurun Kürdistan. Buyurun Belucistan.
Ama yok! Siz bunları, çok da umurunuzdaymış gibi albüm yaptığınız çocuk cesetleriyle örtmeyi tercih edersiniz.
Kafirler, dış güçler, emperyalistler, siyonistler diye, dibinizdeki mazlumların sesini bastırmayı tercih edersiniz.
Devletlerinizin, liderlerinizin, dindaşlarınızın zulüm ve cinayetlerine bahaneler bulur, kılıflar dikersiniz.
Bizden binlerce, yüz binlercesini kendine yabancılaştırıp hümanizm, enternasyonalizm, üniversalizm hipnozuyla diktatörlüklerinizin zombilerine dönüştürebilirsiniz.
Biz kendimize bakıp, kendimiz olmaya devam edeceğiz.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)