Kürd Aleviliği Alevi kültür ve düşüncesinin tarihsel kökleridir. Bu bir çok kaynakta tartışılmış olmasına rağmen süreç içerisinde egemen siyasi, inanç erkinin Alevi kültür ve düşüncesini yok etmek, değilse kendine asimilasyon ile benzetmek istediği için bugün içinde bulunduğu duruma gelmiştir. Tartışılmak istenen bugünden başlatmaktır. Kaynağı Mezopotamya ve Kürdistan olmasına rağmen yayılma sürecinde göç ve sürgünlerle Hunza Kalesinden Montenagro'ya, Budapeşte'ye kadar bütün coğrafyada bir sürekler Alevi duruşundan bahsedebiliriz.
Hepsi bir biçimde Alevidir, sürekler bunu ifade eder. Kuzey Kürdistan ve Türkiye de asıl etkili olan sürekler derinleşerek büyüyor. Alevi kurum ve şahıslara düşen bu gücü birleştirerek derinleştirmek, başta iç asimilasyon olmak üzere her tür asimilasyona karşı fikri derinleşmeye gitmelidir. Sürekler ve yol böyle güçlenerek geleceğe daha etkili ulaşabilir.
Her bölge de grup ve devletler kendi çıkarları için Alevi topluluğuna yaklaşım içerisindedir. Bu durum her yüzyıl, her bölgede Alevi gelişmesi, güçlenmesi ve irade derinleşmesi için sorunlu hale gelmiştir. Yeni döneme kadar kendileri dışında her yönelimin temsili oluşturmaya çalışılan Alevilik birbirini dahi yok sayma ve dışlamaya başlatılmıştır. Örnekse resmi ideolojide sadece bir düşünceyi tarihsel olarak desteklemiş gibi gösterilmekte veya oraya doğru itilmiştir. Karşılığı pek olmayan bir CHP savunuculuğu veya sadece sol savunuculuğu gibi duruşla sorunlu hale getirilmiştir. Oysa Alevi toplumu hem kendi partisi kurma (Türkiye Birlik Partisi 1966-1980) gibi denemesi dahil 1946 larda DP desteği olmuştur.
'1946-60 ARASI DÖNEMDE DEMOKRAT PARTİ ile ALEVİLER ARASINDAKİ İLİŞKİ',
başlıklı uzun ve bu alandaki tek araştırma olan yazısında SAMİ ZARİÇ, bilinen ezberlerin tersine Alevi toplumunun tamda bugün söylediğimiz gibi kendi duruş ve beka düşüncesine göre hareket ettiğini görüyoruz. Bu dönem CHP'nin tarihi yoketme baskısına karşı DP'ye Demokrat Parti) yönelindiği net anlaşılmaktadır. 'Çok partili hayata geçişle beraber artık Aleviler de tek parti döneminin baskıcı ortamından duyulan rahatsızlıkla beraber seçimlerde daha çok DP'ye yönelmiştir.' Tesbiti ile bu yönelimin baskı ve ekonomik nedenlerle olduğu vurgulanmış. Daha sonra 1957 seçimleri ve sonrası artık Alevi toplumun ağırlıklı olarak devletin kurucu partisine oy vermesini, yine ekonomik nedenlerin yanı sıra DP'nin sünni-muhafazakar kesime ayrıcalıklı davranması ile daha sağa kaydığı yönünde olduğu tesbiti yapılıyor. 'DP'yi yeni bir umut kaynağı olarak gören halk kesimlerinden biri de Aleviler olmuştur. Anadolu'nun kültürel ve mezhepsel çeşitliliğinin bir göstergesi olan Alevi kesimin Anadolu coğrafyasında sahip olduğu ciddi nüfus yoğunluğunun siyasal hayat üzerindeki etkisi yadsınamaz.' Düşünceyi bu veriye dayandırarak şöyle devam ediyor: 'Alevilerin ve Bektaşilerin ibadethanelerine ve faaliyetlerine 1925 yılında Tekkeler ve Zaviyeler Kanunu gereğince yasak gelmiştir. Alevi vatandaşlar bu yasakları takiben gizli de olsa ibadetlerini yapmaya çalışmışlardır.' Yazar araştırmasında: 'Alevilik-Türklük ilişkisi muğlaktır' diyor ve '1946'da yapılan ilk serbest seçimlerde Aleviler büyük çoğunlukla, bazı kaynaklara göre %70 oranında DP'ye yönelmişler, Alevilerin DP'ye yönelişinde tekke ve zaviyelerin kapatılmasından 1937-38 Dersim isyanının çok sert bastırılmasına kadar pek çok faktör etkili olmuş.' Tesbiti ile günümüz araştırmalarına yakın sonuçlar ortaya koyuyor. 'Alevilerin her zaman CHP'yi destekledikleri yönündeki yaygın kanının tersine, 1950'deki ilk çok partili seçimde Alevilerin çoğunlukla DP'ye destek verdiklerini gösteren birçok işaret bulunmaktadır.' Diyerek makalesini yönelimin tarihi, kültürel ve ekonomik nedenlerini irdeleyerek bitiriyor.
Bizde tam bu fikri tartışmaya açmak istiyoruz: '1950 seçimlerinde, kırsalda yaşayan Alevilerin DP'den yana tavır almaları DP'nin seçim zaferinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Böylece Aleviler, siyasal yaşama etkili bir aktör olarak girmek için sahip oldukları potansiyeli görmüşlerdir.'
Sonradan yeni hayal kırıklığı ve propaganda ile tekrar resmi ideoloj ve onun gayri resmi destekçisi sol hareketler içinde büyük bir kayıp ve asimilasyona uğramıştır. Aleviler bütün yaşamlarında olduğu gibi milli inkarın(Kürd Aleviliği) karşısında durarak, kendi güç ve isteklerine bir siyaset belirlemeli desteklerini de kendi beka çıkarlarına göre, hiç bir durumun potansiyel arka bahçesi haline gelmeden duruş sergilemelidirler.
Bu düşünce bir çok süreci karşıya itmiş hatta yakın zamana kadar yok sayar hale getirmiştir. Yörükler, Tahtacılar, Çepniler, Nusayriler, Fellah-Arap Alevileri siyasi eğilim veya yaşadıkları coğrafya göz önünde bulundurularak yok sayılmışlardır. Bu tamamen ideolojik Alevilik dışı bir yaklaşımdan kaynaklandığı söylenebilir. Kültür, tarihsel kaynaklar-kök düşünüldüğünde bütün Alevi söylemi aynı zeminde hareket etmektedir. Alevinin solcusu, sağcısı, ilericisi, gericisi olmaz, Alevinin sürekleri ile Alevi'si olur.
Kürd Aleviliği büyük ve güçlü belirleyici varlığına rağmen sistemin asimilasyon unun yanı sıra ciddi bir iç asimilasyon ile de yok sayılmaktadır. Bu yok saymada ısrar oldukça derin ve sürekli olduğu görüldüğü gibi yok saymada ısrarda devam etmektedir.
'Alevilik zıtlıkların değil, farklılıkların farkındadır; farklılık vardır ve bu düşünme biçimi farklılıkların biraradalığını savunur. Alevi düşünme biçimi iyi-kötü, olumlu-olumsuz gibi ikici düşünme biçimlerini reddeder. Alevi düşüncesi birlik düşüncesini farklılıkların silinmesi üstüne kurmaz; kabul edilmesi üstüne kurar. Birlik, her tür canlı/cansız-üstü evrensellik iddiasındaki tikelliğin çoğulluk içinde dağıtılmasıyla ve çoğulluktaki birliğin kabulüyle mümkündür.'(Ayhan Yalçınkaya)
KÜRD ALEVİLİĞİ ASİMİLASYON VE ENTEGRASYON
'19.yy öncesi genel kullanım ve yol sistemi ile KIZILBAŞLIK merkezin Türkleştirme ve asimile- entegrasyon amacı ile ALEVİLİK kavramı Türk milliyetçiliği, islam ve (dünya-72 millet vb gibi) din inşacılığı söylemlerinin ürünüdür. Ocak merkezli çeşitli Kızılbaş- Alevi, ( Kürd Alevi) topluluklarının ayırt edici özellikleri homojenleştirici ulus-devlet çarkı ve modernist söylemler tarafından çiğnenip öğütülerek büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. ( Markus Dressler, Türk Aleviliğinin İnşası)
Yanlış bir söylem ile 72 millet kavramı, Kuzey Kürdistan ve Türkiye'de Kürd Aleviliğini yok saymak, güçlü, tarihi bir inkar ve asimilasyon ile Kürdlükten uzaklaştırmak için gündemleştirilmiş ve epeyce de başarıya ulaşmıştır. Oysa bu 72 millet değil Alevi kültür, düşünce ve tarihinin temelini oluşturan 72 şarttır. Rıza şehri, insani Kamil, iyilik, paylaşım, doğa, insan ahengi, eşitlik vb gibi.
'Orta Asya steplerinde kayıtlara geçen tek bir tane Cem yoktur. Bugün kendisine Türkmenim diyen Alevilerin hepsi Osmanlı-Safevi savaşından sonra Kuzey Kurdistana yerleştirilen oradan daha batıya sürgün edilen ve asimilasyon sonucu Türkleşen Kürd Alevileridir.'
'Günümüzde Alevilik egemen politik aklın yönlendiriciliğinde toplumsal öz değerlerinden kopuk; yeni ve farkli algı, kavram, hikâye ve ritüellerle yeniden inşa ediliyor. Bu yeniden inşa sürecinde Türkiye ve Avrupa'daki Alevi örgütlenmesinde Kürd kimliğinin belirgin olarak görünmez kılınması ise dikkat çekici. Örgütlü Alevi toplulukların yaklaşık yüzde 80'ini olusturan Kürd Aleviler kendi Axûçan, Babamansur, Sînemîllî, Celal Abbas, Kurêsû, Cemal Avdel, Dewrês Gewr, Dewrês Cemal, Seyit Sabun, Sari Saltik, Ûryan Xizir, Şeyh Çoban ve Şıx Delîlê Berxêcan gibi ocak ve sosyal örgütlenmeleri ile rayberlerinden, pirlerinden, mürşitlerinden ve coğrafyalarından uzaklaştırılıp, son bir kaç on yıla kadar hiç bilmedikleri yeni algı ve ritüellerle daha derin bir asimilasyon sürecine sokulmuş durumdadırlar. Kültürel asimilasyon kıskacındaki Alevi Kürdler, bu gerçeklik karşısında öz toplumsal hakikatleriyle buluşmak için yönlerini kendi dilleri, kültürleri ve tüm doğal değerlerinin şekillendiği yurtlarına çevirmelidirler.' (Halil Dalkılıç)
TAKİYYESİZ ALEVİLİK, KÜRD ALEVİ YOK MU?
Uzun yıllar Türk ve Kürd sol liderleri ve çoğunluk ileri kadro Alevi Kürdlerden oluşurdu. Şimdi Avrupa ve Türkiye Cemevleri yönetici ve ileri faaliyet yürütenler yine çoğunlukla Alevi Kürdlerden oluşuyor. Ama, tarihi Pir ve Mürşidlerin isimleri dahi anılmıyor.
Hiç mi Kürd Alevi Pir Mürşid yok.
Kürd Alevi Pir Mürşid yok mu?
Duvarı Hacı Bektaş ı Veli'den önce kim yürüttü? Eba Müslim Horasani, Pir Seyid Rıza, Sultan Sahak, Ebul Vefa, Baba Tahir e Üryan Alevi değil mi? Hakikatçiler, Rea Haq Pirleri, Kantarma Dedeleri, Adıyaman Ocak Pirleri, Alevi değil mi? Sanırım hepsi Yunus Emre'den, Hacı Bektaş ı Veli'den, şu an Cemevlerimizi yürütenlerin düşüncesindeki yol'a daha yakındırlar. Unutmayalım 'yol bir sürek binbir'. Tarihi bilmeden yapılan yol takiyyeden kurtulamaz. Takiyye devrini tamamlayalım ki, süreklerimizi güçlü kılalım.
"Bu derdin dermanı da SERENCAMNAME oluyor. Bunu okuyan veya haberi olupta bölgemizde Serçeşme' (Alevi, Kızılbaş, Yaresan, Kakaî..)'yi Kürd ve Kürdistanı belirtmeyenler niyetten bağımsız Türkçülük yaptıkları bilinmelidir." Cemil Halis
Aleviler öncelikle siyasi ayrım veya ideolojik arka cephe olma yerine, ki bu Alevi düşünce ve davranışlarını sorunlu hale getirmiştir. Bu arka cephe davranışlarını bırakarak sürekleri derinleştirme, anlaşılır hale getirme ve tarihsel kök-bağlarına kavuşma Aleviliği daha da güçlendirecek ve birliğini etkili kılacaktır. Bu güç her ülke ve toplulukta daha etkili olmalarını sağlayacak, sürekli hale gelen, göç ,sürgün ve katliamlara karşı daha güçlü olacaklardır. Ayrıca bu birlikte görünme ve gücü oluşturma her alanda haklarına sahip çıkma, haklarını alma ve kalıcı kılmada olmazsa olmaz tarihsel bir duruş oluşturacağı tartışma götürmez bir hale gelir.
Not:
Alevi tarihi, söylemi üzerine oldukça güçlü bir külliyat var. Bilgi, belge yeterlidir. Derinleştirilerek güçlendirilmeyi bekliyor. Mehmet Bayrak, Ali Haydar Ülger, Erdoğan Yalgın, Dr Ali Kemal Yıldırım, Mamo Baran, Erdal Gezik, E. Xemgin, Gürdal Aksoy, Munzur Çem; araştırmacı yazarlar bunlardan en bilinenleri olmasına rağmen çok güçlü akademik araştırma ve makaleler, kitaplar farklı dillerde yayınlamıştır.
Özellikle, Markus Dressler, Türk Aleviliğinin İnşası,kitabı sistemin Aleviliği nasıl tarihsel köklerinden koparma operasyon süreci işlettiğini anlamada birincil kaynak konumundadır.
Çıplak, Ġ. T. (2017). "Demokrat Parti Döneminde Aleviler ve Bektaşilerin Siyasi Ve Sosyo-Kültürel Faaliyetleri (1950-1960)", (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Balıkesir Üniversitesi,
Güler, S. (2008). Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi-Modernleşme, Çözülme ve Türkiye Birlik Partisi, Dipnot Yayınları.
Massicard, É. (2017). Türkiye'den Avrupa'ya Alevi Hareketinin Siyasallaşması, İletişim Yayınları.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın