Referandum tarihinin belirlenmesiyle Kürdistan kamuoyu 2 cepheye bölündü. “Evet” ve “Hayır” cepheleri şimdiden sosyal medyadan sokaklara taşmış durumda. Yaşanan tartışmalar şiddetli bir cepheleşmeyi beraberinde getirdi, iki taraf da birbirini hain olarak nitelemeye başladı.
Referanduma ilişkin birkaç gündür söylenen sözlerden bazıları: “Referandum ayıptır”, “Yüksek sesle ‘Hayır’ diyelim”, “Referandum cemaati”, “Kürtlerin olmayan referandum”, “İçi boş referandum”, “Referandumun kof kahrmanları”, “Barzani’nin referandumu” “Referandum ihanettir”...
Buna karşı ise; “Referanduma karşı olanlar bağımsızlığa karşıdır ve Bağdat’ın esaretinin altında köle olarak yaşamamızı istiyorlar” deniliyor.
Peki yaşananlar psikolojik ve sosyolojik olarak nasıl okunmalı? Tanık olduklarımız neden mi, yoksa sonuç mudur?
Kutuplaşma: Vatandaş ya da ötekiler?
Her kesimin, fikirlerini özgürce beyan etmesinin olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. Burada önemli olan ise gelinen aşamada tüm vatandaşların olumlu-olumsuz düşüncesini söylemesidir. Sosyolojide bu durum birey ve vatandaşlık sürecine girişin tanımına işaret ediyor. Sosyal medya ise tüm bunların ortaya çıktığı bir fotoğraftır.
Ancak olumsuz bakışların bir kısmının “meşru hakikatin sadece kendi siyasi grubu içinde varoluşunu savunup beraberindekini hain ilan etmesi”, tolerans ve uyum seviyesinin düşük olduğunu gösteriyor.
Lacivert ve sarı iki kutup! Ne yazık ki Kürt güçlerinin şimdiye kadar kendi aralarında yaptığı ötekileştirme, ulusumuza yapılan en büyük zararlarından biridir.
Jeokültür
Kürdistan Bölgesi öteden beri, Şarezur ve Behdinan olmak üzere iki güce sahip. Bazı güçler Behdinan’dan aşağı inerken, bazı güçler de Şarezur’dan (Süleymaniye, Kerkük, Germiyan, Hewraman) yukarı tırmanıyor. Her iki hareket ise Erbil’de karşılaşıyor.
Bu Kürdistan’ın iç yapısından kaynaklı bir kutuplaşmadır ve jeokültürel geçmişe dayanmaktadır. Süleymaniye, uzun süredir Kürdistan’da gözardı edilip, temsil edilmediği hissine kapılmış durumdadır. Kendini siyaset ve kültür hareketinin öncüsü olarak gören bu kent, kendini siyasetten dışlanmış hissediyor. Bu yüzden de bazen kültür ve kimlik kırıntılarına sarılıyor.
Referandum ve iç dosya
Birçok kesim başta bölgesel olmak üzere dış faktörleri, referanduma tehdit olarak görüyor. Bazı kesimler de devlet olmaya dönük referandum kararının erken olduğunu, devletleşme temelinin oluşturulmadığı savunarak, referandumun yapılması halinde tehditlerle karşı karşıya kalınacağını, kapıların kapatılıp elde edilen kazanımların kaybedileceğini düşünüyor.
Bazı taraflar ise referandum projesinin belli başlı kişi, aile ve partinin tekelinde olup meşru gösterilmeyeceğini ve bu çevrelerin siyaset malzemesi haline getirilmemesi gerektiği görüşündeler. Bazıları ise “Falanca kişinin eliyle kurulan bir devlet istemiyorum” diyor. Gerçekte, bütün bu söylenenler sonuç değil sebeptir. Asıl neden arkadaki siyasi iradedir. Bütün bunlar iç dosyanın kötü yürütülmesinin sonucudur.
Referandumla ilgili en büyük tehdit kaynağı nedir diye sorulursa, bunun bölgesel ya da dış faktörler değil iç faktör olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu nedenle de referandumu başarıyla sonuçlandıracak etken, yine iç etkendir. Sorunların çözülmesi için de iç dosyası üzerinde çalışarak başarı sağlanabilir.
Referandum: Goran ve Komel’in boykotu
Referandum iki zıt proje arasında sıkışmış durumda. Bir kesim Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın meşru konuma sahip olup, yasal tüm kararları çıkarmaya hakkı olduğunu, diğer kutup ise parlamentonun yetkili ve sorunları çözecek merci olduğunu savunuyor.
25 Eylül öncesi tartışılan konular üzerinde uzlaşılmaması halinde Goran-Komel boykotu, “Hayır” cephesinin değirmenine su taşıyabilir. “Hayır” ise Kürdistan için kırılma demektir. Çünkü ne Kürdistan bir İskoçya’dır ne de Irak İngiltere.
Referandumda yüzde 70’in altından kalınması vahim bir durum olur zira özellikle ulusal güvenlik konusunda tehdit oluşturma ihtimali oldukça yüksek! Neticede sosyal medya üzerinde referandum karşıtı propagandalara çare olunması halinde (Goran-KDP arasında çözüme bağlıdır) sürpriz bir başarı elde edilecektir. Aksi durumda ise istenilen sonuca ulaşılamayacaktır.
Referandum karşıtı gösterilecek her tutum ve atılacak her adım, Kürdistan’a her türlü dış tehdit ve müdahale kapılarının ardına kadar açılması anlamına gelir. Değindiğimiz aşamaya gelinmemesi için de “Referandum ihanettir!” söylemlerinin engellenmesi gerekiyor.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın