2 Mayıs'ta Irak ordusu ile YBŞ arasında yaşanan çatışmalardan bir gün sonra Irak Genelkurmaybaşkanı Abdulemir Raşid Yarallah Şengal'e gitti ve ardından ordu, "Şengal'de durumun sakinleştiğini" açıkladı. Irak ordusu ile YBŞ arasında dönem dönem gerginlik yaşanıyor ve karşı karşıya geliyorlar. Buna savaş denilemez ancak savaşın ilk aşamalarından biri olarak görülebilir ve sıklıkla tekrar eder hale geldi.
Irak'taki iç durum ve YBŞ'nin mevcut durumu nedeniyle, yakın zamanda bir savaşa dönüşmesi erken gibi görünüyor ancak durum böyle gergin bir şekilde olmaya ve arada bir aynı şeyler tekerrür etmeye devam edecek. Aslında soru bu olanların neden yaşandığı değil, çünkü tahmin ediliyordu ve birçok kez de buna dikkat çekilmişti. Ama o nedenleri hatırlamak, Şengal'deki durumun nereye doğru evrildiğini anlamak için önemlidir!
Şengal'de huzur ve huzursuzluk
Ortak Operasyonlar Komutanlığı yaptığı açıklamada, "Ordu ve polis Şengal'de, ilçede durum sakin ve hiç bir silahlı güç bulunmuyor" dedi. Şengal'i sadece ilçe merkezinden ibaret sayarsak bu kısmı olarak doğru olabilir. Fakat Şengal'deki çekişmelerden bahsedildiğinde, sadece ilçe merkezi ile sınırlı tutulmuyor. Kuzeyi yani Sinune beldesi, çevresindeki köy ve yerleşim yerleri ve Xanesor'a kadar olan bölge, güneyi ise "Qublete" denilen kısım Beac a bağlı Gir Uzeyr (Kahtaniye)e kadar bölgeyi da içine alan bölgelerin tamamından oluşuyor.
Şengal'de durum sakin, çünkü ordu ile YBŞ arasında ne zaman çatışma çıksa bir arabulucu ortaya çıkıp üstünü örtüyor. Ancak Şengal'de durumlar sakin de değil, çünkü silahlı güçler hala orada ve bir süre sonra tansiyon tekrar yükselebilir. Güneyde, Şengallilerin Qublete dedikleri bölgede, daha çok Heşdi Şabi ve Laleş Tugayı'na bağlı güçleri var. Doğuda ve kuzey ile Qublete arasındaki bölgede, Peşmerge ile Haydar Şeşo'ya bağlı Ezidhan Savunma Güçleri bulunuyor. Kuzeyde ise Bara'dan Xanesor'a ve Baramadin, Şeyh Şems'ten Kersê Vadisi'ne ve oradan Sinune, Dugure'den Dihola ile "Serdeştî" denilen Şengal Dağının büyük bölümündeki bölgeler ise YBŞ'nin denetimi altında.
Şengal sakin kalmayacak çünkü çok fazla ve farklı güçler barındırıyor, güvenlik ve ekonomik değeri de sadece Kürtler, Kürdistan Bölgesi ve Irak ile sınırlı değil ve daha büyük bir temele dayanmak üzere.
El Hol ve Şengal'deki kargaşa
Bazılarına göre, 2020'de Şengal Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana Bağdat hükümeti, ilk kez bu kadar anlaşmayı uygulamaya hevesli yaklaşıyor. Bölgeye çok sayıda asker, silah ve mühimmat gönderildi ve Nisan'ın 26'sında Mustafa Kazmi, Ninova valisi Necim Cuburi'yi Şengal kaymakamı olarak atadı!
Bilindiği gibi Şengal ilçesinin dışında ordu, ilçe merkezinde ise federal polis ve Şengalli 2 bin 500 kişilik bir güç ile güvenlik ve sükunetin sağlanması ve kaymakamın değiştirilmesi, Ekim 2020'de imzalanan anlaşmanın maddeleri arasında yer alıyordu.
Farklı tepkilerin ardından Kazımi hemen Necim Cuburi'yi kaymakam olarak atama kararını askıya aldı. Bildiğim kadarıyla Başbakan Kazımi, Necim Cuburi hakkındaki kararında anlaşmanın diğer tarafı olan Kürdistan Bölgesi hükumeti ile danışmamıştı. Bu yüzden karar Şengal Anlaşması'nın uygulanması gibi görünmüyor.
Necim Cuburi gibi eski bir askerin Şengal'e atanması, Irak hükumetinin bazı güvenlik meselelerini öncelik haline getirdiğini gösteriyor.
Bilindiği gibi geçen yıl, Haseki'deki Geweran Hapishanesinde yaşanan olayların ardından El Hol Kampı üzerinde büyük bir korku oluşmuş durumda. Şimdi de her türlü tedbire rağmen kamp tamamıyla kontrol edilemiyor. IŞİD kamp içerisinde insanları tutukluyor, infaz ediyor ve kimse de onları bulup tutuklayamıyor. Irak, Şengal sınırından 115 kilometre uzaklıktaki El Hol Kampının durumdan büyük endişe duyuyor. Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım Araci daha önce El Hol'un gerçek bir tehdit olduğunu söylemişti.
Unutmamalıyız ki Şengal Anlaşması'na göre, Ulusal Güvenlik kurumu ilçedeki güvenlikten sorumlu taraflardan biridir. Irak, El Hol Kampı'ndaki Iraklıların bir kısmını Ninova'daki Cadaa Kampı'na aktarma kararı almış. Ayrıca, sayıları 5 veya 6 bin civarında olan tutuklu IŞİD'li savaşçıların bir kısmını Kürdistan Bölgesi'ndeki cezaevlerine nakletmeyi düşünüyor. Elbette Iraklı karar mercilerinin, sınırların güvenliğini öncelikli sorumlulukları olarak görmeleri muhtemeldir. Guweran'daki olayların ardından Mustafa Kazımi bizzat sınır bölgesine gitti ve ardından sınırda duvar ve tel örgü çekme çalışmaları hız kazandı.
İşte bu noktada ordunun Şengal sınırına doğru hareketini arttırması anlam kazanıyor. Irak, çok fazla farklı askeri gücün bulunduğu Şengal'de olası bir güvenlik sorununu çabucak hallederek kontrol altına almanın çok zor olabileceğini görüyor. Öte yandan mesele IŞİD'in yeniden hortlaması tehlikesi olmasa bile, Irak hükumeti Şengal'in tamamen kontrolü altında olmasını istiyor. Hükumet güçlü bir şekilde dönerse o zaman YBŞ ve "Şengal Özerk Yönetimi" için de ufukta bir gelecek görünmüyor.
Şengal'de farklı koridor çekişmesi
Bu haliyle Şengal farklı kuvvetlerin doğrudan bir savaşa katılmak yerine taşeronları aracılığıyla bir birlerinin yakasına yapışıp çekişme halinde olabilmesi açısından önemli bir bölge. Fakat sadece bununla da sınırlı değil ve Şengal meselesi artık jeo-ekonomik bir boyut kazanmak üzere.
Son yıllarda Irak'ın deniz ile kara arasındaki ulaşımda koridor olma hayali var. Bu kapsamda Faw limanı (Basra'daki) projesini Türkiye'nin Mersin limanı ile , İran'ın Bender Abbas limanı ve Brileşik Arap Emirlikleri'nin Şarija limanı arasındaki ticari hatta yer edinmeyi hedefliyor. Faw ile Fişhabur'u bir birine bağlayarak kara ve demir yolu üzerinden ticaret yollarını genişletmeyi amaçlıyor.
Geçen yıl Süveyş Kanalı'nın kapanması büyük ekonomik zaiyata yol açtı ve bir süreliğine Akdeniz ile Kızıldeniz arasındaki ulaşımda aksamalara neden oldu. Alternatif kanalların keşfinin uluslararası bir boyutunun olduğu nokta tam da burasıdır. Aralık 2021'de BAE'nin Şarija limanından İran'ın Bender Abbas limanına giden ilk kargo gemisi kara yoluyla Türkiye'ye taşındı ve bu hat şu anda aktif durumda. Aktarılanlara göre, kargonun bu yol ile Türkiye'ye ulaşması 6 ila 8 gün sürerken Akdeniz ve Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz üzerinden 21 gün sürüyor.
Dolayısıyla Irak Faw limanı projesini tamamlar ve Türkiye'ye giden demir ve kara yolları rotalarını onarırsa, bu Dubai'den Türkiye'ye ve Türkiye'den Dubai'ye malların taşınmasını daha kolay hale getirecek. Bazı Körfez ülkeleri Katar'a ambargo uyguladıklarında Irak, bu ülkeye Basra üzerinden bir kanal açtı ve mal ihraç etti, bu yüzden artık bir tecrübeye de sahip. Yakın zamanda Türkiye ile BAE, biri deniz taşımacılığı ile ilgili olmak üzere 13 anlaşma imzaladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, Irak'ın Türkiye ile BAE arasında mal taşımacılığının yollarından biri olacağını söyledi.
Şimdi Irak ile Türkiye arasında kara yolu var ve ihtiyaç duyulan yerler kolayca onarılabiliyor. Tek büyük sorun ise Tel-Afer ile sınır arasındaki mesafedir. Demiryolları için hükümet yeni bir restore çalışması başlattı ki en önemlilerinden biri Musul'dan geçiyor. Demiryolu ağı Basra'dan Nasiriye ve Samava'ya, Divaniye'den Hile'ye ve oradan Kerbela ve Bağdat'a oradan da Bakuba, Samarra, Tikrit üzerinden Ninova vilayeti yakınlarındaki Vadi el-Mir'e uzanıyor. Buradan Hamam Alil'e, Musul'a ve Rabia'ya kadar ulaşıyor.
Zamanında bu demiryolu Türkiye'ye bağlanmıştı. Fakat savaş ve yolun onarılmaması nedeniyle, demiryollarının büyük kısmının kullanılamaz hale gelmesine neden oldu. Şimdi hükumet demiryolları üzerinde daha sıkı çalışıyor ki bunlardan biri de Şengal'e 120 kilometre mesafedeki Musul'un Vadi el-Mir bölgesine ulaşan yoldur.
Elbette Türkiye-Irak-Körfez koridorunun açılması, İran rotasının değerini azaltmıyor olsa bile, bir alternatif olacağı anlamına geliyor! Bir diğer nokta da Irak'ın bu koridoru açabilmesi için Ninova'nın güvenliğini sağlaması gerekiyor. Bu açıdan bakarsak ve “sadece Şengal'de değil, genel olarak Ninova'da güvenliğin sağlanması kimin için iyi kimin için kötü oluyor?” diye sorarsak ve bu açıdan bakarsak, Şengal'deki çekişmeler daha da anlaşılır hale gelir.
Tabii ki bu sadece uluslararası bir mesele değil. PKK ve Rojava yönetimi için de Şengal önemli bir güzergah ve kaybetmek istemiyorlar. Bu nedenle Rojava'daki TEVDEM, Şengal'in korunmasını boynunun borcu gibi görüyor. Ayrıca bazı silahlı gruplar için, Şengal ve genel olarak Musul'un kuzeyi, önemli kaçakçılık güzergahı ve bazı yerel milis güçlerin yetkilileri için büyük rant sağlayabiliyor. Bu noktada yerel ve bölgesel faktörler bir araya geldiğinde ve bazı çevrelerin sadece Şengal değil, Ninova ovasının tamamında kaos ve kargaşanın bitmemesi yönündeki arzusu ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla Şengal'deki gerilim ve Ninova ovasından Kürdistan Bölgesi'ne yönelik devam eden füze saldırıları bir birine bağlı konulardır, bir halka gibi bir birlerini tamamlıyor ki hedeflerinden biri de Körfez-Irak-Türkiye koridorunun önünde engel oluşturmaktır.
Sonuç
Şengal'deki gerginlik YBŞ meselesinden daha büyüktür. Kısa vadede bu, El Hol Kampı'ndaki durum, Suriye-Irak sınırının güvenliği gibi birkaç önemli faktörle bağlantılıdır. Uzun vadede ise, hükümetin otoritesini kabul ettirme arzusu vardır. Hükumet ne kadar güçlü olursa, YBŞ'nin konumu o kadar cıvıklaşır. Hükümet, egemenliği konusunda Kürdistan Bölgesi'ne bile sıkıntılar çıkarırken nasıl olur da uzun vadede farklı bir egemenlik iddiasında bulunan başka bir gücün Şengal'deki varlığını sürdürmesine izin verebilir ki? Elbette hükümetin güçlü hale gelmesine daha çok var ve onu takatsiz bırakan çözülmesi gereken bir takım iç ve dış sorunlar var.
Bu nedenle şimdi yaptığı şey, daha çok El Hol Kampı'ndan duyulan korkudan kaynaklanıyor. Dolayısıyla Şengal'deki kargaşa yer yer devam edecek ve YBŞ'nin orada kalmasına şimdilik müsamaha gösterilecek. Mevcut gerilim Sunune ve Xanesor yolunda yaşandı ancak bir sonraki gerilim Şengal'in kuzey bölgelerinin çoğunu kapsayacak. Büyük olasılıkla, kısa vadede hükümet, YBŞ'nin Xanesor, Kersê Vadisi ve Serdeşt (Şengal Dağı'nda) gibi yerlerde kalmasını kabul edecek. Şengal Dağının, uzun menzilli füzeleri olmayan ve hafif silahlarla gezen YBŞ gibi bir gücün elinde olması, tehdit olarak algılamayabilir.
Elbette Şengal'in hükumet tarafından tam olarak kontrol edilmesi bazı iç ve dış çıkarlara aykırı duruyor. Bu nedenle hükümetin kısa vadede Şengal'deki tüm planlarını olduğu gibi hayata geçirmesi mümkün görünmüyor. Şengal anlaşması ilk imzalandığı gibi sadece kağıt üzerinde kaldı ancak Şengal meselesi artık sadece Kürtler arası veya Irak'ın meselesi değil. Aksine, IŞİD savaşı ve jeo-ekonomik çekişme gibi daha geniş bir boyut kazanmış. Bu nedenle siyasi açından çözülmesi karmaşık olacaktır.
Tam da burada eğer Musul ovası ve Şengal'in otonom bir idareye kavuşturulması fikri tekrar canlandırılır ve uygulanırsa, Irak ve Kürdistan Bölgesi hükumetleri açısından "kazan-kazan"a bir sonuç ortaya çıkarabilir. Hem Musul'daki azınlıklar ve Şengal'dekilerin hakları korunmuş olur, hem Kürdistan Bölgesi'nin güvenlik endişeleri giderilir ve hem de, Irak güzergah hayalini daha kolay gerçekleştirebilir!
Ziryan Rojhilati / Rûdaw Araştırma Merkezi Direktörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın