Kürtler ‘kart’ değildir!
İran - Irak savaşının yaşandığı 1980-1988 yılları arasında, bir soru üzerine ABD’li dış politika dehası Henry Kissinger, şaşırtıcı bir şekilde, “Hiçbiri kaybetmeyecek” demişti.
Bugün de ABD, Şii-Sünni çekişme - çatışma- sürecinin aynı şekilde devam etmesini umut ediyor.
Fakat bu kez her iki tarafın kazanması mümkün görünmüyor. ABD olup bitenlere seyirci kalmak kalmaktansa, iki taraf arasında dengeyi sağlamak için bu süreci ya durdurmalıdır.
İran - Irak savaşının sonuna doğru, ABD iki devlet arasında denge siyasetinyürüttü. Son aşamada ise, Kürtler’e yapılan katliam da dahil, Irak’a destek verdi.
ABD’nin Kürtler’e karşı siyasetinde bir değişme sözkonusu değil! Kürtler, ABD için sadece çıkarları doğrultusunda rakiplerine karşı olumlu-olumsuz bir kart konumunda. İstediği zaman Kürtler’i destekleyip, istediğinde de belini kırabiliyor!
Henry Kissinger, 1970’lerde Washington’ın Ortadoğu siyasetine yön veren önemli bir isimdi. Ortadoğu’da istikrar ve denge siyaseti yürütmeye çalışmanın yanında, radikal akımın çıkmasından da sorumludur.
Şii ve Sünni terör grupları 70’lerde sahneye çıkmasından, dönemin ABD büyük payı var.
Günümüzde ise yaşanan Şii- Sünni mezhep savaşı korkutucu bir aşamaya geçerek, farklı devlet ve tarafları da içine aldı, çember genişledi.
ABD aslında iki tarafın da yenilmesini istiyor. Ya da daha fazla parçalanmalarını… Bunun da nedeni, savaştan sonra ABD’ye karşı bir tehdit oluşturacak güçten düşmelerinin istenmesidir.
ABD’nin 70’lerde yaptığı en büyük hatalardan biri Irak-İran savaşının uzamasına sebep olmaktı.
İran’ın perde arkasından Şii terör örgütlerini desteklemesi… Irak’ın, Kuveyt’i işgali ile Kürtler’e yaptığı katliamla… Bunlar, Washington ve koalisyon ülkeleri için mutemel tehditlerin birer örneğidir.
Bugünün en önemli tehlike ve tehdidi, radikal İslamcı terör örgütlerinin dünyanın dört bir yanına dağılmasıdır. Bu şartlarda da Washington, Tahran’la yakınlık sağlayarak, Şii terör örgütlerinin bir nebze de olsa önüne geçilmesini amaçlıyor. Çünkü, “Şii terörizm”öncelikle bölgesel bir konuma sahip…
Radikal Sünni terörün ise, uluslararası bir yönü bulunup, dünya siyasetinde vücut bulmuştur!
Bu ayrımı yapmak çok önemli çünkü Washington’ın Tahran’la ilişkilerini tuhaf bir şekilde “normal” gösteren ucu açık bir bakış açısından sözediyoruz.
ABD’nin Tahran’ın uluslararası toplumla ilişkilerini normalleştirmesi çabası da görülüyor.
Şiiler’in bir bölümü de, uluslararası bazı teamüllere uyulmasının İran için iyi olacağını düşünüyor.
Diğer yandan, ABD’nin Tahran’ın rakipleriyle ilişkileri anormalleşiyor. Washington’ın Ankara ve Riyad’la stratejik ilişkilerinde soğuma yaşanıyor. ABD’li birçok strateji - araştırma merkezi, bu durumun ABD için ileride tehdit oluşturabileceğini belirtiyor.
Suriye’deki savaş, Washington’uı Ortadoğu siyasetinde önemli değişikliklere neden oldu.
Moskova ve Washington eninde sonunda Suriye’de “federatif” bir sistemin oluşmasında hemfikir olacaktır. Başka bir anlamda Suriye’de yaşanan geniş kapsamlı savaş bölgesel küçük savaşlara dönüşecektir.
Bu durumda bir yanda Ankara ve Riyad, diğer bir yanda İran - Esad rejimi; bölgenin kontrol edilmesiyle ilgili rekabet kızışacaktır.
Mevcut durumda çatışan tüm taraflar Kürtler’i kendilerinin bir parçası olarak görmeyip, kısa süreli çıkarları doğrultusunda kullanarak, gözardı etmek istiyor.
Tarihin bu döneminde Kürtler “bağımsız iradeye” sahip bir şekilde hakları için mücadele etmelidir. Çünkü, her zaman “din kardeşleri”nin zulmüne uğradılar.
Kürtler, ne pahasına olursa olsun, bir “kart” olmayı görmeli ve reddetmelidir!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)