Mam Celal ve Kürtlerin yüzyılı
Tarih: 19 Mart 2002.
Ankara Palas, yani Devlet Konukevi’nin önündeyiz.
ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Irak için Ankara’da toplanıyor.
Türkiye ile Barzani’nin arası yine bugünlerdeki gibi gergin. Hürriyet gibi Türk medyasının etkili bir gazetesi, “Türkiye-Barzani çatışmaya doğru” manşetleri ile çıkıyor.
ABD Başkanı Bush’un Irak Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Ankara’daki toplantıda Kürt liderlerle Türk yetkililer arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyor.
ABD ile AKP’nin arası da 1 Mart Tezkeresi’nden dolayı epey limoni. Erdoğan son anda Siirt’ten 9 Mart seçimlerinde milletvekili seçilerek başbakan olunca ABD ile arayı düzeltmeye çalışıyor.
Ertesi gün Irak’a müdahale başlayacak. Taraflar toplantıda son bir kez güven tazeliyordu.
Toplantıya Kürt liderler Talabani ve Barzani de katılacak.
Çok sayıda Kürt gazeteci gibi, toplantıyı Türkiye ve dünya medyası ile birlikte yakından takip ediyoruz.
Toplantıda sadece Irak’ın değil, tüm Kürtlerin de kaderi değişecekti. Saddam’sız bir Irak ve Ortadoğu Kürtler için yeni fırsatlar getirecekti. Bundan kimse kuşku duymuyordu. Geçen yüzyıl Kürtlerin yüzyılı değildi ama yeni yüzyıl Kürtler’in yüzyılı olabilir, beklentisinin hakim olduğu zamanlardı.
Kürt liderler de bunun farkındaydı. Çok dikkatli mesajlar veriyorlardı. Bölgesel ve küresel güçleri kızdırmak istemiyordu. Yalnızca Saddam’a odaklanmak istiyorlardı.
Ama tam da bugünlerde olduğu gibi 15 yıl önce de Türk medyası ve siyasetçileri Güneyli Kürtlere tehdit üzerine tehdit yağdırıyordu.
Ortadoğu’da ve dünyada diplomasi ustalığıyla bilinen Celal Talabani, Türkiye ile tansiyonu düşürmek için son derece yumuşak mesajlar veriyordu. Ancak bu mesajları Türkiyeli Kürtlerin pek hoşuna gitmiyordu.
Türk medyası ve siyasetçilerinin hedefinde bu yüzden daha çok Mesud Barzani vardı.
Barzani ve Talabani’nin Ankara’ya geleceğini haber alan ülkücüler, Dışişleri Bakanlığı önünde protesto gösterilerine başlamıştı. Ancak toplantı bakanlıkta değil, Dışişleri’nin kullandığı Devlet Konukevi’ndeydi.
Nasıl olduysa, birileri protestocuları toplantının gerçekleşeceği yere yönlendirdi. Yüze yakın gazeteci binanın önünde zirvenin başlamasını beklerken, bir anda bir söylenti yayıldı: Protestocular birkaç dakika sonra Mesud Barzani binaya girerken saldıracak, polis de biraz gecikmeli olarak müdahale edecek!
Bir anda bütün gazeteciler tetikte beklemeye başladık. Bir Kürt lider dünya medyasının gözü önünde aşağılanacak ve böylece kendisine gözdağı verilecekti.
Bu bir tahmin de olabilirdi, iddia da… Ne kadar ciddiye almak lazımdı emin olamadık. Bir saldırı olursa nasıl ve nereden olacağına dair doğal olarak hiçbir şey bilmediğimiz için gazeteciler olarak gelişmeleri pür dikkat izlemeye başladık.
Muhtemelen de bu bilgi bu yüzden medyaya sızdırılmıştı. Gelişmeleri dikkatle izlesinler ve görüntüleri daha iyi açıdan alsınlar diye…
Bir Kürt lidere linç girişimi yapılacak ve sonra polis kendisini kurtaracak, böylece hem “Türk milletinin öfkesi,” hem de “Türk devletinin merhameti” temaları birlikte işlenecek ve muhataplara gereken mesaj verilmiş olacaktı.
AKP’nin iktidara yeni geldiği, devletin derinliklerine hâkim olamadığı dönemlerdi. Böyle bir saldırıyla AKP’ye de ince bir mesaj verilmiş olacaktı aynı zamanda.
Öyle de oldu!
Ama bir farkla: Mesud Barzani o toplantıda yoktu. Mesud Barzani beklenirken, Neçirvan Barzani, kendisini tanımayan protestocuların arasından elini kolunu sallayarak binaya girdi. Bizler de derin bir nefes aldık, söylenti yalan çıktı diye.
Ama birkaç dakika sonra Mam Celal binaya girdiğinde hiç beklemediğimiz bir şey oldu. Tansiyonu düşürmek için Türkiye’ye en yumuşak mesajları veren Celal Talabani bir anda gözlerimizin önünde saldırının hedefi oldu. İki üç metre yakınımızda saldırıya uğrayan Talabani tam sendeleyecekken korumalarının yardımıyla saldırganlardan kurtularak içeri girebildi.
Türk televizyonları görüntüleri kınamayan bir dille tekrar tekrar vermeye başlamış, böylece plan da kısmen başarılı olmuştu.
Ancak Mam Celal bu çirkin saldırıyı hiçbir zaman büyük bir mesele yapmadı. Halkı için bunu da sineye çekmeyi bildi. Zaten ertesinde Saddam devrilmiş, çok geçmeden Irak’ın başına kendisi geçmişti.
Aradan 15 yıl geçmesine rağmen bu olayı hala her hatırladığımda hissettiğim duyguları tarif edemem.
Talabani’nin şahsında o gün gözlerimizin önünde aşağılanmak istenen aslında Kürt halkının kendisiydi.
Üstelik hedefte Talabani değil, Barzani vardı. Yani hangi Kürt lider hedeflenirse hedeflensin aslında hedefte bütün Kürtlerin olduğunun en güzel kanıtıydı bu saldırı. Öyle veya böyle bir şekilde kabak gelip bütün Kürtlerin başına patlıyordu çünkü.
O güne kadar verdiği mesajlardan dolayı Talabani’ye mesafeli davranan Kuzeyli Kürtler de böyle düşünüyor olacak ki, Talabani Diyarbakır Havaalanı’na inip Silopi’den geçene kadar sokaklara çıkıp kendisine el sallayıp, alkışlar, çiçekler ve sloganlarla konvoyuna eşlik ettiler.
Mam Celal ömrünü halkına adadı, Kürtler de kendisini daima hakkettiği gibi hatırlayacak!
Oxir be Mam Celal! (Uğurlar olsun Mam Celal)
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)