Ali Babacan bizim Berhem Salih gibi olur mu?
Son günlerde Türkiye’de gündem olan durumun bir benzerini bizler Kürdistan Bölgesi’nde iki sene önce görüp yaşadık. Hikâye yüzde yüz benzemese de ortak noktaları oldukça fazla.
Hikâyenin bizdeki adı ‘Berhem Salih’ti Türkiye’deki adı ise ‘Ali Babacan’.
Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) sayesinde Berhem Salih, Kürdistan Bölgesi Başbakanı, Irak Başbakan Yardımcısı ve daha birçok üst düzey görevlerde yer aldı.
Salih, KYB’nin Genel Sekreteri Celal Talabani vefat etmeden önce partisini eleştirerek, KYB’nin “aile hegemonyası” etkisi altında kaldığını ve bu nedenle reformun kaçınılmaz olduğunu dile getirmeye başladı.
Yavaş yavaş KYB’den çekilmeye karar veren Salih, “Bu parti benim inandığım prensiplerle uyuşmuyor, ayrılmak istiyorum” diyerek KYB’den istifa etti.
Berhem Salih yıllardır mücadele verdiği partisinden ayrılarak kendisine yeni bir “platform” oluşturmaya başladı.
Kendine özgü tavrıyla Zaho’dan Halepçe’ye kadar uzanan bir kitlenin sempatisini ve güvenini kazanmayı başardı. O kamuoyunda reformcu kimliğiyle ön plana çıkarak Batı’dan da destek gördü. Önündeki engellere rağmen reform yapacağına dair kendine inancı oldukça yüksekti. Hatta Kürdistan ekonomisi için kendi tezi bile vardı.
KYB içindeki bazı delegeler de partinin karizmatik ismi Mam Celal’e alternatif olacağı inancıyla kendisini destekledi.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, 2017 yılında kendi partisini kurmaya karar verdi. Bu adımla birlikte gençlerden oluşan bir kadro, milletvekili ve birkaç partide liderlik yapmış şahsiyetleri de yanına çekmeyi başardı. Ayrılırken de kendi partisinden bir azınlığı beraberinde götürdü.
Yeni platformunun adını “Koalisyon” (Hawpaymani) olarak belirledi. Reformcuların koalisyonu sloganıyla seçimlere katıldı ve kısa bir sürede büyük bir mitingle gündeme oturdu. Nitekim muazzam bir medya desteğini de arkasına almayı başardı.
Kısa sürede gazetelerde manşet haber olmaya başladı, her adımı haber ve araştırma konusu oldu. Yabancı basın organları da Berhem Salih’in ‘KYB ve KDP’nin yeni alternatifi olduğunu yansıtarak meseleyi daha da fazla büyüttü. Salih, Mam Celal’in alternatifi olarak öne çıkıyordu.
Seçimler yapıldı ancak sonuçlar “Koalisyon” açısından tam manasıyla hayal bir kırıklığıydı. Salih’in partisi Irak Temsilciler Meclisi seçimlerinde sadece iki sandalye alarak sonuncu oldu. Seçim sonucu o kadar sarsıcıydı ki artık delegeler bitiş zilini duyar gibi olmuşlardı. Kendisiyle yol alanlar büyük bir umutsuzluğa kapıldı.
Burada asıl soru şu; Behrem Salih gibi reformcu ve zeki bir lider, nasıl oluyor da böyle bir duruma düşüyor? Hâlbuki o dönemde Kürdistan Bölgesi en kötü günlerini yaşıyor ve memur maaşlarını bile ödeyemiyordu.
Salih cephesi açısından sonuçları birkaç başlıkta toparlamak mümkün
Birincisi; bir parti tarafından ve karizmatik bir liderin yayında yetişmiş, aynı zamanda o partinin tabanından oy alarak makam ve mevki sahibi olmuş bir kişi, partisi ile yollarını ayırdıktan sonra aynı partinin tabanından destek görmesi çok zordur.
İkincisi; büyük partiler dışında reform meselelerine el atmak zor bir girişim olur. Zira reform yapmak isteyenler önce kendi partilerinden başlamalı. Özellikle partisinde üst düzey makama sahip olan ya da geçmişte üst düzey görevler yürütenler için bu durum daha da zordur.
Üçüncüsü; basın ve medyanın etkisinde kalınmamalı, özellikle de yabancı medya organlarının. Çünkü onlar toplumu hiçbir zaman bütün çıplaklığıyla analiz edemezler.
Dördüncüsü; ekonomik durumun kötüye gitmesi Berhem Salih’in öne çıkması için bir fırsattı ama halkın son sözü söylemesi için güvenlik ve terörle mücadele meselleri ön plana çıkardılar.
Kısa sürede hata yaptığını anlayan Salih ivedilikle KYB ile tekrar diyaloga başladı. Açık bir şekilde yapılan onca eleştiriye rağmen yeni kurduğu partiden vazgeçerek KYB saflarına geri döndü.
Şu an Berhem Salih, Mam Celal’in yerinde Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. KYB’li olarak yoluna devam ediyor. Kendisi şu an KYB içinde reform yapabileceğini biliyor ve ayrılması ile reform için atacağı bütün adımların engelleneceğinin farkında.
Bu hikâye Türkiye açısından da örnek teşkil edebilir. Bu hikaye, AK Parti’den gelerek Başbakan Yardımcılığı, bakan ve daha birçok üst düzey makamda görev almış Ali Babacan’ın hikayesine benziyor. Farklı olan tek şey ise coğrafyik konumu.
Babacan, Berhem Salih’in izlediği yoldan gitmeye çalışıyor. O da kendi partisi dışında reform yapacağını, AK Parti’den soğumuş kesimin kendisine oy vereceğini düşünüyor. Fakat ayrılmasıyla birlikte “vefasızlık” damgası yiyebilir. Bu yüzden umduğunu bulması zor gibi görülüyor.
Belki de önümüzdeki süreçte yerli ve yabancı basın kuruluşları Babacan’ı Erdoğan’ın alternatifi olarak doğan “yeni bir yıldız” gibi göstermeye çalıştığına şahitlik edeceğiz. Seçim sonuçları şunu açık bir şekilde ortaya koyacaktır; kendi partinde kalarak reform talebinde bulunur ve kendi saflarından ayrılmazsan daha çok sevilen biri olursun.
Berhem Salih, kendi partisi sayesinde Mam Celal’in alternatifi olmayı başardı. Şu gerçeği de anladı; KYB dışında kalarak değil alternatif, reform bile yapamazdı.
Dolayısıyla Ali Babacan eğer hem reform yapıp hem de Erdoğan’ın alternatifi olmak istiyorsa (ki bu çok uzak bir ihtimal) bunu tek yolu AK Parti’den geçer.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)