Zorunlu tercih ya da ayrılık

Geçmişten günümüze tarih, Kürt milletine siyasi bir çerçevede belli sınırlara sahip uzun vadeli merkezi bir devlet imkanı sağlamamıştır.


Kürtler Osmalı İmparatorluğu, Safevi ve Kaçarlar’ın çatısı altında birleşik veya ayrı aşiret yapısından öteye gidemedi.


Güney Kürdistan olarak bilininen bölüm dahi birleşik ve yekvücut yaşam sürdürememiş, geçmiş ve yakın zamanda ya Bağdat’ın ya da Musul’un etkisi altında kalmıştır.


Ortak idari ve siyasi bir varlığın olması her millet ve ulusun aynı coğrafyada birlikte yaşamasına yönelik etkili bir nedendir. Merkezi idari ve siyasi sistemin olmaması da aksi durumu teşkil ediyor.


Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla Kürdistan’ın büyük parçası Türkiye’ye verilmek üzere diğer parçaları, Irak ve Suriye arasında paylaşıldı. Güney Kürdistan’daki kentler ise doğrudan Bağdat’a bağlandı.

1974 yılında içeriği ciddi olmamakla beraber, otonomi elde edildi. Baas rejimi tarafından Kürtler’in yaşadığı kırsal kesimlerin demografik yapısı değiştirilerek, Araplaştırma politikası yürütüldü. Bu girişimle Kürtler’in kazanımlarının önüne geçilmiş olundu.


Günümüzde ise geçmişte olduğu gibi, milletimiz siyasi güçler tarafından kullanılma gerçeğine ışık tutuyor. 1961 Eylül Ayaklanması, ulusal mücadeleye bir nebze olsun katkı sağlasa da 1964’teki gibi hassas bir dönemde devrimin liderleri arasında siyasi ayrışmalar ve çatışmalar yaşandı.


1975’te ise yeni bir kardeş kavgasına tanıklık ettik. 2 öncelikli güç 1988’e kadar kardeş kavgasına maalesef devam etti.


Daha sonra ise İran - Irak savaşından dolayı Kürtler’e karşı yürütülen Enfal ve kimyasal saldırı sürecine girildi. Dönemin şartlarında Kürt güçleri istemeyerek de olsa ortak bir mücadele içinde Kürt cephesini oluşturmak zorundaydılar.


Kuveyt’in kurtarılması ve 1991 baharı  sonrası uluslararası konjönktürün de uygun hale gelmesiyle 1992’de parlamento, akabinde de Kürdistan Bölgesi Hükümeti kuruldu.


Ne yazık ki bir kez daha Kürdistan’daki siyasi partiler arasında siyasi, ekonomik ayrışmalar meydana geldi, toplumsal zayıflanma yaşandı. Kısacası “Kürdistan coğrafyası” sıcak- soğuk savaşları ve Baas rejimini aşarak şimdiki Kürdistan Bölgesi kuruldu.


Kürdistan’ın kurulmasıyla iç ve dış faktörler KDP - KYB arasında stratejik bir anlaşma yapılmasını sağladı.

KDP - KYB arasında imzalanan anlaşmanın eleştirilecek ciddi yönleri olabilir. Ancak bu anlaşma ulusal anlamda iki idare mantığının ve döneminde istenmeyen iç sorunların artmasını önlemiştir.

Şimdi ise tarihin kendini tekrarladığını söyleyebiliriz, zira bir süredir tartışılan başkanlık yasasında siyasi taraflar ortak bir görüşe varmış değil.


Siyasi partiler ve karar koyucular, olabilecek bir patlamayı önlemek amacıyla uzlaşmaya varmak için bir şans doğurabilirler.


Üst düzey yetkililer hala iki idare ve  iç savaş döneminde yaşanan olaylardan dolayı yaptıkları yanlışlıkları dillendirerek, pişmanlıklarını itiraf ediyor. Yaşananlardan üzüntü duymaktalar. Hiç şüphesiz hayatta olmayan liderlerimiz dahi konuşabilselerdi onlar da pişmanlıklarını dile getireceklerdi.


Böylesi hassas bir konuda liderler gerekli hassasiyeti gösterip, tarihten ders çkartarak sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar.


Bağımsız bir devletin kurulamamasının nedeni sadece şartların uygun olmaması değil, maalesef liderlerin halkın kaderini iç çekişmelerine ve kişisel çıkarlarına feda etmesi, sorumluluklarını yerine getirememesinden kaynaklanıyor.


Genel anlamda başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürdistan’ın tüm parçalarında mevcut sorunlar gözardı ediliyor. Eğer siyasi ve idari anlamda birleşirsek, Kerkük ve diğer bölgelerde güçlü siyasi bir sistem oluşturabiliriz.


Milli ve doğal kaynakların dağılımının dengeli bir şekilde tüm idarelere dağıtılması gerekiyor.


Hedefe ulaşmak için mevcut krizden çıkılması ve tüm tarafların aklı selim bir şekilde diyalog ve müzakerelere başlaması şart. Ancak bu yolla tarihin hataları tekrarlanmayacaktır.


Bu çerçevede değerlendirilirse, liderlerin sahip olduğu kabiliyet ve iradeyle sorunların üstesinden gelmek mümkündür.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)