Yeni Çaldıran mı?
İran Devrim Muhafızları (Pasdaran) Komutan Yardımcısı Serdar Hüseyin Selami’nin sözleri anlık sinirle söylenmiş laflar değildi. Daha önce Kürdistan Bölgesi yetkilileriyle toplantılarda daha saygılı bir şekilde ifade edilmiş sözlerdi. Görünen o ki Pasdaran, mesajının anlaşıldığından emin olmamış ki minberde yüksek sesle bu mesaj haykırmış.
Pek, tehdidi ciddiye alıp korkmak mı gerekiyor yoksa diğer boşa çıkmış tehditler gibi mi görmek lazım?
İran, Güney Kürdistan’ın egemenlik haklarını ilk kez ihlal etmiyor. 25 yılı aşkın süredir Kürdistan Bölgesi Hükümeti bulunuyor ve ilk günden bu yana İran İstihbaratı Kürdistan’ın bu parçasında keyfi şekilde müdahalelerde bulunuyor. Bir gün Doğu Kürdistanlı peşmergelere suikast, başka bir gün bırakuji (iç savaş) için bir tarafı diğer tarafa karşı destekleme...
Bu 25 yıl içinde Pasdaran’ın, binlerce top ve katyuşa ile sınır hattında meskun insanları vurmadığı çok az yaz mevsimi görülmüştür. Öyle ki 90’ların ortasında Pasdaran, Kürdistan Demokrat Partisi – İran üyesinin Koye’deki (Erbil’in ilçesi) evi ile ofisini hedef aldı.
Dolayısıyla Selami Ağa tehdit ediyorsa, boşuna etmiyordur. Tahran’ın Erbil siyasetini yakinen bilen Kürdistan Hükümeti’nin Tahran Temsilcisi, tehditlerin ciddi olduğunu doğruladı. Ancak tüm Kürdistan için değil, sadece “KDP-İ peşmergelerinin bulunduğu” Koye, Herir ve Batas bölgeleri için.
11 Eylül sonrası hangi ülkede savaş çıktıysa İran bu savaşın bir tarafı olmuştur. Irak’ta halen bile ABD Büyükelçisi’nin elinin uzanamadığı yerlere Kudüs Ordusu’nun komutanları rahatlıkla ulaşabiliyor. Sana’da Husiler’in elde ettiği başarıdan Kral Selman bile Süleymani Ağa (Kasım Süleymani) kadar sevinmiyor. Suriye ve Lübnan’da da aynı şekilde.
İran’ın bu müdahaleleriyle en çok zarar gören bu ülkelerin halkları oldu. Ellerine geçen ise talan, viranelik ve siyasi iradenin korkaklığı oldu.
Şimdi acı bir gerçek var. Güney Kürdistanlı partilerin arasındaki sorunların İran’ın Kürdistan’ı; Irak, Suriye, Yemen ve Lübanan’a çevirmesi için bir adım daha ileri gitmesi yeterli. Özellikle de Türkiye- Rusya arasında varılan anlaşmanın ABD – Rusya arasındaki bölgenin sorunlarının çözülmesi için yapılan anlaşmadan daha büyük olmasıyla beraber, (ki İran’sız bu anlaşmanın başarı şansı yoktur) ikinci bir Çaldıran’ın kurbanı olmamız olasıdır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)