Kürdistan’da iki konu infial seviyesine geldi; birincisi Kürt hükümranlığının dibe vurması, ikincisi ise halkın umudunun sona ermeye başlaması.
Aslında bu ikisi sadece son siyasi durumdan kaynaklanmıyor. Dönüp son yüz yıla baktığımızda bunu görebiliriz.
Son 25 yılda, Kürdistan Bölgesi’ndeki hükümranlık tecrübesinde çok acı olaylar yaşandı, hepsi de “mücadele” ve “vatanseverlik” adı altında.
İşte o günler bu günleri doğurdu.
Bugünkü kin ve nefret ve çekememezlik hepsi o yıllardan kalan izlerdir.
Bu çeyrek asrı ister siyasi yönden değerlendirmeye alalım (Kürt siyasetinde kopukluk, ayrışma), ister ekonomik tecrübe diyelim (Son yıllarda çekilen ekonomik kriz ve başarısızlık), durum böyle.
Aslında Kürtler için dünya siyasetinden öyle bir fırsat doğmuş ki, daha önce akla hayale bile gelmezdi.
Neredeyse bütün dünya ve bu alanın uzmanı kişiler artık Ortadoğu’nun değişime uğrayacağını ve Kürtler’in iyi şeyler elde edeceğini söylerken, bizim iç meselelerimiz bu altın fırsatı iyi değerlendirmeye izin vermiyor.
Onca yıl mücadele, onca can, onca kan, iç ve dış düşmanlara rağmen bugünler doğuverirken, bizim bu siyasi zihniyetimizi devam ettirmemiz nedeniyle bütün beklentilerimizin ve hayallerimizin neredeyse tam tersi olacak.
Biz tam kıyıya vardık derken, bu kez dalgalara kapılıp gidiyoruz.
İşte bütün bu yanlış siyasetler yüzünden halk umudunu kaybetmiş ve inancını yitirmiştir.
Aslında halkın umutsuzluğu sadece yaşanan ekonomik krizden, parasızlık, yoksulluk ve işsizlikten değildir.
Kimileri pes etti ve vatanı bırakıp gitti, kalanlar ise artık Kürt siyasetini “başarısız” diye tarif etmeye başladı.
Peki ne olacak ?
Acaba bu tablo yerini ayaklanmaya mı bırakacak?
Yoksa bunun ismine bazılarının dediği gibi 1991’deki gibi “Kürt Baharı” mı denilecek?
Bu durumdan iki parti sorumludur: Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB).
Son zamanlarda yoğun bir biçimde bazı medya organlarında, “Arap Baharı” örnekleri verilip, iktidarda değişiklik gibi yayınlar yapılıyor.
Ama bu boş bir ihtimaldir.
Burada eğer ki birşeyler yaşanırsa bu bir bahar olmayacak, olsa olsa Suriye’deki gibi şeyler yaşanacaktır.
Yani bundan kastım, halkla iktidarın çatışmasıdır.
Dünyaya çirkin bir görüntü sergilenecek, siyasi düşmanlık tavan yapacak ve Kürt portresine leke sürülecek.
Artık KDP ve KYB bu duruma daha ciddi yaklaşmalıdır.
Kendilerine bir sorsunlar bakalım , acaba bunca mücadele bunun için miydi?
Milletimiz bunun için mi kurban verdi?
Bunun için mi enfal oldu?
Bunun için mi kimyasal silaha maruz kalındı?
Bunca şeyin sonucu bu mu yani?
Bu iki parti bilsin ki gittikleri yol yol değildir ve halkın patlamasına neden olacaktır.
Bu şekilde iktidar rayına oturtulamaz.
Eğer bu öngörülerin çürümesini istiyorlarsa, önce cesur bir şekilde halkın kaybolan inancını tamir etmeleri gerekir.
Halk hükümetine karşı inancını kaybetmiştir.
Artık onları adil olarak değil, çoluk çocuklarının rızkını kesenler gibi görüyor.
Eğer Kürdistan’ın mezbahaya dönmesini istemiyorlarsa bu tabloyu acilen düzeltmek zorundalar.
Acilen harekete geçilmesi gerekiyor!
Kürdistan bereketli bir toprağa sahip, çok değerli doğal kaynakları var. Sadece akıllıca davranmak düze çıkmak için yeterli.
İşte o zaman halk hakkettiği refaha kavuşur.
Eğer bir kriz varsa, bu, devleti idare etmek için gereken lojistik ve plan krizidir.
Kürdistan’da mali kriz sözkonusu bile olmamalıdır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın