Savaşın gölgesinde aşk

Delilik, gerçek aşkın en önemli işaretlerindendir. Aşıklar genelde saftır. Savaş dönemlerinde bile kurşunlar, bombalar, barikatlar, aşıkların buluşmasına engel olamaz.

 

Okuyacağınız kurgulanmış bir diyalogdan ibaret. IŞİD’le savaşın gölgesinde yaşayan iki aşığın hayatından bir resim...

 

Önce savaştan dolayı birbirinden haber alamayan bir maşuğun, aşığa uğramasıyla başlayalım. Uzun bir uğraş ve yoğun bir yolculuktan sonra kızcağız, komutan sevgilisinin çarpıştığı cepheye ulaşır.

 

Yerini bir an olsun terketmeyen askerin, şimdi her an muhtemel bir saldırıya maruz kalması an meselesidir. Yeni bir saldırı planlarken, uzaktan adeta sevdiği kızın kokusunu alır ve yaklaştığını hisseder.

 

Aşık, boz - bulanık gördüğü sevdiğini, salınışından, yürüyüşünden tanır.

 

Onu ince beli, narin saç telleri ve attığı nazende adımlarıyla seçer...

 

Ayağa kalkan aşık, sevdiğinin saç tellerini delen güneşe ve ince belinin gölgesine doğru adım atmaya başlar: Rüya mı görüyorum? Yoksa sen misin?

 

Maşuk: Evet benim! Benim!

 

Aşık: Deli misin? Ne işin var burada?

Maşuk: Eğeri seni görmek delilikse, öyle olsun... Sen de çok özledin, biliyorum...

               

Aşık: Sevgilim... Burası çok tehlikeli; geri dön!

 

Maşuk: Kalp atışlarını duyabiliyorum . Şu anda senin sözlerinin hiç önemi yok. Sarıl bana!

 

Aşık (Sevdiğini kucaklayarak): Sani yalnız bırakmama rağmen, küs değilsin?

 

Maşuk: Evet! Çünkü sen beni seviyorsun.

 

Aşık: Ben seni kendimden koruyorum. Ateşimin kıvılcımları sıçramasın diye seni uzaklaştırmaya çalışıyorum.

 

Maşuk: Sen aşkını müebbete dek hapse atıyorsun, beni de cezalandırıyorsun... Hani komutanın adaleti?

 

Aşık: Anlamıyorsun! Seni öldürebilirler.

 

Maşuk: Senin sevginden yoksun bir hayatın ne değeri var! Bırak burada kalayım!

 

Aşık: Benim yanımda ölürsün. Saçlarımın ağardığını görmüyor musun? Savaş beni çok yordu.  Geri dön, bu hayat sana layık değil.

 

Maşuk: Demek ki Machiavelli sana hayatın gerçeğini öğretememiş. Sevinç ve mutluluğun neye bağlı olduğunu unutmuşsun.

 

Aşık: Ne istiyorsun?

 

Maşuk: Mutluluğum sana bağlı. Yağmur altında, ağaçların gölgesinde, taştan bir mağarada da olsa benim için farketmez.

 

Aşık: Artık geri gitme zamanı... Mutlu ol ve beni düşünme bile..

 

Maşuk: Kalbimi benden aldıktan sonra mı? Senden başka beni kim mutlu edebilir?

 

Aşık (kızarak): Peki şimdi ben ne yapayım?

 

Maşuk (Göğüsüne vurup, iterek): Peki o zaman git savaşına, git beyaz saçlı. Seni istemiyorum! Ey gerçekçi saf kalipli savaşçı bil ki, birgün gelecek öpücüklerimi özleyeceksin ve bana geri döneceksin. Ancak o zaman ben kalbimi asla sana teslim etmeyeceğim!

 

Aşık (Ellerini öpüp, kaçarmış gibi uzaklaşırken): Geldiğin yere dön sevgilim. Korumalarım eşlik edecek. Hayatta kalırsam seni görmeye geleceğim.

 

Maşuk: Dur! Kalbini bende bırakmıştın; geri almayacak mısın?

 

Aşık: Alamam’ O sana ait!

 

Uzaklaşan aşık, maşukunun gözlerinden kaybolur... Maşuk ise gözyaşlarını sile sile yola koyulur.

 

Sevgilisi eğer dönerse kapıda kalmasın diye evden hiç çıkmaz!


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)