Âlem çoktan ölmüştü, “Âlim” de önceki gün defnedildi…
Garabet dünyanın her yeri biri birinden beter haldedir. Öyle görünüyor ki yaşadığımız memleket de bu durumdan nasibini fazlasıyla alıyor. Durum böyle olmakla birlikte son kalanı, farklı olanı, “en iyi” olanı öldürmek, her faniye nasip olmaz. Böyle bir cinayeti işleyebilecek bir cani üretmek, her şeytanın harcı değildir.
Göreceksiniz daha önceki siyasi cinayetlerde olduğu gibi bu cinayette de katil yakalanacak, ama azmettirici –bilinse de- asla ortaya çıkarılmayacaktır. Ya da en azından kamuoyu gerçek katili hiçbir zaman bilmeyecektir.
Ramazan hocanın katledilmesi Kürt halkında ve özelliklede Diyarbakır halkında, derin üzüntüye yol açmıştır. Toplumun her kesiminden cinayetten fazlasıyla etkilenmiştir. Çünkü herkes aklının bir yerinde, yaşanan cinayetin, basit bir cinayet değil, siyasi bir cinayet olduğunu bilmektedir.
Yaklaşımımı bir parça daha ileriye götürmek istiyorum. Türkiye’nin özellikle Batısı hangi meşrepten, fikirden olursa olsun, kimliğini korumaya çalışan hiçbir Kürt için “güvenli” değildir artık. Çünkü Türkiye’nin Batısında, farklı kimlikleri kabul edici bir yaklaşımdan hızla uzaklaşılıyor. Sadece Türkçüler, Kemalistler ve Ülkücüler değil “ümmetçi” geçinen bir kısım dindarlar da Kürt olana, tahammül edemez hale geldiler. Sıradan bir Kürt olmak bile, geniş toplum kesimleri açısından “tehdit” olarak algılanabilmektedir. Maalesef her açıdan sorunlu “kardeşlik” söylemi dahi çok aşındı ve işe yaramıyor. Dolayısıyla herkes Kürtlere haddini bildiriyor “efendi olun” diyor. Bir ara yabancı düşmanlığına evrilen, Suriyelilere, Afganistanlılara yönelen “sosyal öfke”, yeniden Kürtlere dönmeye başlıyor sanki. Buna yerel seçim koşullarını da ekleyin, çok şey görüp duyacağız gibime geliyor.
Ben, Ramazan hocanın dini açıdan yeterliliğini, psikolojik sağlığını, değerlendirecek bir birikime sahip değilim. Ama Ramazan, dini anlayışı - yorumlayışı açısından birilerinin gözüne battığı, çıkan haberlere ve videolara bakınca, anlaşılıyor. Birilerinin gözüne batma hali Ramazan hoca için Diyarbakır’dan başlayan, İstanbul’da devam eden bir kin serüveni de olabilir. Bilemiyorum. Ama bir kanıta dayalı olmayan kişisel değerlendirmelerime devam edeceğim. Ramazan hoca, pir-u pak, dünya işlerinden elini eteğini çekmiş bir tarikatın veya cemaatin hışmına uğradı. Eğer durum böyle ise gözle görülemeyen toplumsal fay hatları, uçurumlardan birine hoca ya bilmeden ya da safça düşmüş demektir. Çünkü Diyarbakır Ulucami’nin önünde istediğiniz kadar ünlü olabilirsiniz. En fazla bir sosyal medya fenomeni veya Türkçesi bozuk bir “tebliğci” sıfatını kazanabilirsiniz. Ama İstanbul sizin çöplüğünüz değildir. Hele hele tarikatların cirit attığı Fatih semtinde çay içmeye gidebilirsiniz ama çay ocağı açarak milletle din, tarikatlar ve şeyhler üzerine konuşamazsınız. Fatihte Kürt bir “tebliğci” olacağınıza, arı kovanına, yüzünüze bal sürerek girin, kendinizi daha geç harcarsınız. Hoca, İslam anlayışından dolayı Kâfir edildi. Kürt olduğu için de kolay harcandı, olan bu.
Birde bir kısım tarikat ve cemaatleri nice âlimler, hak yola çeviremedi, Allah aşkına Ramazan hocam sen bunları nasıl adam edecektin. Bu tarikatlar ve cemaatlerin büyük kısmı, İslam’ı keşfettikçe daha Türkçü, Türkçülüğü keşfettikçe daha çok İslamcı olurlar. Zaman içerisinde dişine kan bulaşan aç kurtlara dönüşüyorlar. Ramazan hoca belki de bunları bilmeden hareket etti bilemiyorum. Ama bak işte sonuç, seccade üzerinde bıçaklanarak “ölüm” oldu. Canice öldürülmesi ise önce “tekfir” edildiğini göstergesi.
Neyse… Son söz olarak sana bir hemşerin olarak seslenmek isterim. Diyeceğim şu: Remezan bu topraklarda ecelinle ölmek değil ama gömülmek nasibin oldu. Sen rahat uyu Xoca, her şeye rağmen bu topraklar vefasını da vicdanını da kaybetmiş değil. Senide basar bağrına.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın