Kürtler için Trump mı Biden mı?

02-11-2020
Ceng Sagnic
Etiketler ABD Donald Trump Joe Biden
A+ A-
Kürtler için Trump mı Biden mı? 
 
Kürdistan siyasetinin ABD’nin yeni liderinin kim olacağı ile ilgili dillendirilen ve saklanan derin kaygıları var. Son üç yılda Kürdistan’ın iki parçasında yaşanılan yıkıcı trajedilerin bıraktığı miras bu kaygıların eleştirel bir süzgeçten geçmesini engellerken Kürt siyasetini Kürdistan’ın geleceğiyle ilgili gittikçe daha edilgen bir yaklaşıma sürüklüyor.
 
Başkan Donald Trump ile ilgili en derin kaygıların başında Trump’ın Ortadoğu siyasetini çekilme üzerine kurgulaması ve iddia edildiği gibi Türkiye ile kişisel ilişkilerinin olması geliyorlar. 
 
Nitekim Kongre’nin Türkiye’ye uygulamak istediği yaptırımlara Trump’ın engel olduğunun ve Türkiye’nin Kuzeydoğu Suriye operasyonuna ise yine başkanın onay verdiğinin düşünülmesi Trump’ın Kürtler arasındaki popülerliğini oldukça düşüren faktörler. Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Müsteşarı John Bolton’ın geçtiğimiz aylarda yayınlanan yeni kitabında Trump’ın Kürtler ile ilgili düşüncelerinin olumsuz olduğunun yazılması da ayrı bir husus. 
 
Trump’ın yönetimde olduğu üç yıl içinde Afrin’den Kerkük’e kadar çok geniş bir coğrafyayı kaybeden Kürtler için ABD başkanının kendileri hakkında ne düşündüğü ister istemez önem taşıyor. 
 
Joe Biden ise hem Trump’ın Ortadoğu siyasetini çok sert eleştiriyor olması, hem de seçimlerden çok önce sarf ettiği Türkiye’de Kürtler ve muhalefeti destekleyeceği yönündeki sözleriyle Kürtler arasında çok daha popüler. 
 
Trump’ın Ortadoğu’daki, hatta dünyadaki tüm “kötülükler” ile özdeşleştirilmiş olması haliyle Trump’ın rakibinin de -en azından seçilene kadar- tüm “iyiliklerle” özdeşleşmesine yol açıyor. Kürt siyasetinin neredeyse tamamının bu konuya yaklaşımı da bu yönde. 
 
Benim takip edebildiğim kadarıyla Kürdistan siyasetinin Trump ile ilgili kaygılarını bugüne değin sadece HDP Washington temsilcisi Giran Özcan dile getirdi. Özcan, Trumpsız bir Amerika’nın “fabrika ayarlarına” döneceğini savunduğu bir röportajda ABD ve Türkiye arasındaki krizlerin Beyaz Saray engeline takıldığını, Trump sonrası dönemde ise ABD’nin Türkiye’ye daha ciddi yaptırımlar uygulamasını beklediğini pek de alışık olmadığımız bir cesaretle dile getiriyor. 
 
Her ne kadar Özcan dışındaki Kürt siyasetçiler genel olarak sessiz kalıyor olsalar da kişisel olarak görüştüğüm hemen hemen tüm siyasetçiler Özcan’ın argümanlarının aynısını dillendiriyorlar.
 
Kürt siyasetinin sırasıyla 2017-Kerkük, 2018-Afrin ve 2019-Serêkaniyê/Girê Spî travmaları henüz canlılar. Tüm bu katastrofik yenilgilerin Trump döneminde yaşanmış olmaları da yukarıda söz ettiğim gibi “kötünün” Trump ile özdeşleştirilmesine yol açıyor. 
 
Halbuki, Kürt siyasetinin analitik değerlendirmelerden kaçmayı bir kişilik özelliği haline getirmiş olması ve suçluyu kendi yapısal sorunları yerine ya yeterince destek vermediğini iddia ettiği halkta, ya ihanet ettiğini iddia ettiği rakip hareketlerde ya da dış güçlerin müdahalesinde araması bahsettiğim bu üç yıkıcı travmanın ABD-Kürdistan ilişkileriyle ne kadar bağlantılı olduğunun anlaşılmasını engelliyor. 
 
Hatta daha kısacası şöyle demek de mümkün: ABD’nin bu üç krizden birine ya da hepsine müdahale ederek durumu Kürtlerin lehine değiştirebilecek olmasının ABD-Kürdistan ilişkilerinde ABD’den kaynaklanan bir eksikliğin emaresi olduğunu iddia etmek en hafif tanımla “tecrübesizlik” olarak değerlendirilebilir. 
 
Öte yandan ABD-Kürdistan ilişkilerini ABD’nin bölge devletleriyle olan ilişkilerine endekslemek geçici olarak faydalı bir tutum olsa da uzun vadede ne büyük riskler içerdiğini sanırım çok vurgulamaya gerek yok. Trump’ın iddia edildiği gibi Erdoğan ile kişisel ilişkilerinin olmasının Kürtler için ancak geçici rahatsızlıklar yaratması, stratejik sorunlara yol açmıyor olması gerekir. Eğer durum bu değilse, yani ABD’deki başkanın Erdoğan ile özel bir ilişkisi Kürtlerin siyasi durumunu koca bir çetrefil haline getiriyorsa Kürtler ya ABD ile ya Türkiye ile ya da ikisiyle de ilişkilerini düzenleyemiyor demektir.
 
Trump-Biden çelişkisi için her iki liderin de Kürtler açısından farklı komplikasyonlar yaratmasının çok mümkün olduğunu vurgulamak gerekir. Trump’ın Türkiye’nin sınır ötesi müdahalelerine karşı yine sessizliği seçmesi ihtimali kadar Biden’ın İran siyasetinde Obama’nın mirasçılığını yapması ihtimali de Kürtler için eşit derecede problemli durumlar. 
 
Obama’nın dış politika doktrinin İran, Türkiye, Katar gibi yasal aktörler ile Hizbullah ve Haşdi Şaabi gibi paramiliter grupları aynı dönemde güçlendirmiş olması gözden kaçırılmamalı. Biden’ın bu siyaseti Obama’nın bıraktığı yerden devam ettirmeye kalkması ile Trump’ın Kürtlere karşı girişilecek yeni saldırılara sessiz kalması arasında yıkıcılık düzeyleri açısından çok bir fark yok.
 
Ortadoğu, Soğuk Savaş döneminde dahi yaşanmamış bir kamplaşmayı yaşamakta. Bir tarafta Köfez’in güçlü ekonomileri, İsrail ve Mısır dururken diğer tarafta Türkiye, İran ve Katar her konuda uzlaşmadıkları ama Körfez, İsrail ve ABD karşıtlığında yekvücut oldukları bir ittifakı kurguluyorlar. Bu kamplaşmada ABD Körfez ve İsrail’in yanında yani Türkiye ve İran’ın karşısında. Fakat bunun Kürtler açısından ön açıcı olduğunu söylemek kadar “çok tehlikeli” olduğunu söylemek de mümkün. 
 
Yeni seçilecek ABD başkanının bu kamplaşmada ne yaparsa yapsın Kürtler için problematik durumlara yol açacağından emin olunmalı. Eğer Trump görevde kalır ve Türkiye-İran kampına karşı Körfez-İsrail kampını güçlendirmeye devam ederse Türkiye ve İran’ın Kürtlere karşı yıkıcı agresyonlara girişmesi de Körfez ve İsrail’i korumakla meşgul ABD’nin bu girişimlere karşı sessiz kalması da ihtimal dışı değil. Benzer bir şekilde, eğer Biden Trump’ın siyasetini Obama doktrini ile yeniden değiştirmeye kalkarsa bu defa da İran ve Türkiye güdümündeki proksi güçlerin Kürtlere karşı yıkıcı askeri ya da siyasi hamleler yapacak alanı bulmaları zor olmaz. 
 
Anlaşılacağı üzere gündemdeki tüm ihtimallerin ortak noktası Kürtlerin ABD’nin dostluk ve himayesine önümüzdeki dönemde de ihtiyaç duyacakları ve bunu ABD başkanının kişilik özellikleri ya da dış politika hedeflerine indirgemenin riskli bir yaklaşım olduğu. Belki bu makalenin konusu değil ama ABD-Kürdistan ilişkilerini sağlamlaştıracak faktörlerin başında ABD’nin Kürdistan’daki askeri, diplomatik, sivil ve ekonomik varlığının büyütülmesi geliyor. Bu da yoğun bir mesai, ikna yeteneği ve analitik düşünebilmek ile mümkün. 
 
 
 
 
 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli