Bağdat'tan ekmek umuyorsanız emin olun ki aç kalacaksınız
Defalarca söyledim, Kürtlerin Irak'taki Şiiler hakkındaki tanımı ve değerlendirmesi yanlış. Geçtiğimiz yüzyılda iktidar Sünni Arapların elinde olduğu için Kürtlere yönelik baskı Sünni yöneticiler tarafından gerçekleştiriliyordu ve Şiiler de bir ölçüde baskı altındaydı. Bir kaç muhalif siyasi partileri vardı ve Kürtlerle birlikte Baas’a karşı aynı cephede yer alıyorlardı. Bu nedenle Kürtler Şiilerin kendilerine dost ve destekçi olacağına inanıyordu.
Saddam'ın devrilmesinin ardından Kürtler, Şiilerin sayıca fazla olmalarını, çoğunluk ve azınlık kriterini yeni Irak'ın üzerine inşa edildiği uzlaşı ve karşılıklı anlayışı görmezden gelecekleri riskini hesaba katmadan aynı tanım ve değerlendirmeyle onlara yaklaşarak, Irak yönetiminin önemli mevkilerini kontrol etmelerine destek verdi.
Kürtler ayrıca Şiilerin Sünni Araplara karşı işlediği suçları da görmezden geldi. Taraflar arasında doğacak olası bir anlaşmazlık ve çekişme sırasında daha fazla oyun kurucu olma fırsatına sahip olacaklarını düşünmedikleri gibi Şiiler ve Sünniler arasında bir denge kurulması ihtiyacının kendi lehlerinde oluşabileceğini hesaba katmadılar. Sünnilere karşı Şiiler sindirme politikası başarıya ulaşırsa otoriter eğilimin Kürdistan'a yöneleceği tehlikesini de hesaba katmadıkları gibi.
Ancak hem ulusal düzeyde hem de özellikle siyasetle uğraşanlar arasında pek çok Kürt, coğrafya olarak Kürdistan’ın ve ulus olarak Kürtlerin, Şii Hilali sürecinin tamamlanmasının bir parçası olarak görülen çembere düştüğünü görmemiş ve fark etmemiştir.
ABD’nin Irak’tan 2011 yılında çekilmesiyle Bağdat ile Erbil arasında yaşanan bütün bu çekişmeler aslında Şiilerin stratejisinin bir parçası. Ne var ki bir yandan Kürdistan Bölgesi'nin kötü yönetilmesi, siyasi partiler arasındaki sorun ve çekişmeler, diğer yandan Şiilerin eline düşen ucuz Kürtlerin Şii yönetiminin gerçek yüzünü saklayarak Kürdistan kamuoyunu istedikleri yönde etkilemesi, kamuoyunun Şii yönetiminin hakikatini ve Kürdistan’ın geleceği üzerindeki tehlikeleri görmesine adeta engel olmuştur.
Dolayısıyla Kürdistan'da Şii yönetiminin hakikatini ve stratejisinin tanınmasına yönelik toplumsal bir anlayışı ve farkındalığı oluşturmak da kolay değil. Şiiler yaklaşık 10 yıldır Kürt halkını aç bırakmaya yönelik bir politika izliyor. Son iki yıldır da Kürdistan'ın ekonomisine ve altyapısına aynı anda saldırıyor. Ayrıca Kürt bölgelerinde özyönetiminin hukuki ve anayasal yapısının ortadan kaldırılmasına yönelik planları devreye koyuyor.
Ancak ne yazık ki bu gerçeklerin tamamı görülemiyor. Kürtlerle Bağdat arasında yaşanan çekişmelerde yer alanların çoğu, yanıltıcı bir dalganın etkisi altında kalarak Kürt kamuoyunun psikolojisini değiştirmeye ve olan bitenlerden dolayı Bağdat'ın haklı Kürdistan'ın ise hatalı olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.
Yaklaşık 5 aydan fazla bir süredir Bağdat, Şii yönetiminin stratejik hedeflerinden biri olan Kürdistan'ın petrol ihracatını engellemeye çalışmakla kalmıyor, Kürdistan Bölgesi'ne değil bütçesini, memur maaşlarını bile göndermiyor.
Kürdistan yönetimi ile Bağdat yönetimi arasında gerçekleşen görüşmelerden sonra yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere Bağdat yönetimi, Kürdistan Bölgesi'nden sürekli olarak ekstra taleplerde bulunuyor. İlgili bakanlıklar ve üst düzey yetkililerin yapmış olduğu açıklamalara göre Bağdat'ın talep edip de Kürdistan Bölgesi’nin uygulamadığı hiçbir şey kalmadı. Ancak buna rağmen Bağdat, Kürdistan Bölgesi'nin Irak bütçesindeki payını göndermekte diretiyor.
Her ne kadar Bağdat’ın bu ekonomik ambargosu, Kürt halkının yaşamını olumsuz etkileyerek yüzlerce sosyal soruna neden olsa da diğer yandan Kürt halkının yavaş yavaş artık bunun Şii yönetiminin özü olduğunu anlamasına yardımcı oluyor.
Ben hiçbir zaman Kürtlerin Bağdat'a boyun eğmesini istemem, ancak gerçeklerin gün yüzüne çıkması Kürt halkının gerçekleri anlaması, Şiileri tanıma konusunda yaratılan yanlış algının kırılması ve Şii stratejisinde Kürtlerin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu görmesi açısından Kürdistan Bölgesi’ne şunu öneriyorum; Bağdat’ın taleplerini yerine getirme sürecini hızlandırın. Sadece petrol, sınır kapıları ve yurtiçi gelirlerini devretmekle kalmayın, elektrik ve su faturalarını da Bağdat'tan getirilen Arap memurların ev ev dolaşarak toplamasını talep edin. Hatta Irak Şii Vakfı’ndan bir heyet gelip Kürdistan’da zekat toplasın ve parayı da Bağdat’a götürsün.
Emin olun ki Kürdistan bütün bunları yerine getirse dahi Bağdat, Kürdistan Bölgesi'ne ayda bir milyar dolar ödemeye hazır değil. Ancak insanlarımızın çoğu bu gerçeği anlamak istemiyor. Kürdistan Bölgesi'nin bu gerçeğin açıklığa kavuşturulması için bir an önce bu önlemleri alması gerekiyor. Bundan sonra kendi çözümlerini aramalıdır çünkü Kürdistan halkı Bağdat'tan ekmek umarsa emin olun ki aç kalacak.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)