Tarihin bilinen ilk kadın aktivisti Christina de Pizon feminizminin üzerinden asırlar geçti.
Kadın hakları hangi aşamada şimdi? Kadınlar erkek egemenliğine karşı kendi haklarını koruyup güvence altına alabildiler mi? Kadınlar olması gerektiği yerdeler mi? Bu sorulara müspet cevap veremiyoruz. Zira ülkemizde nerdeyse her gün bir kadın öldürülüyor erkekler tarafından.
Ortadoğu’da da kadın haklarından bahsetmek zor. Ortadoğu kadın hem ismiyle yok sayıldığı hem cismiyle ezildiği kan bataklığı. Burada erkekler kadınların cesetleri üzerinde vahşice tepinmektedirler.
Batı dünyasında kadınlar birçok kazanım elde etmesine rağmen erkek egemen zihniyetin görünmez ağırlığı altında ezilmektedirler. Kadından yana yapılan pozitif ayrımcılıklar erkeklerin güç oyunları karşısında yetersiz kalmaktadır.
Kadının hakkını verecek olan erkek değildir. Kadın-erkek hak ve hukuk olarak eşittir. İnsanlık tarihi Kabil’in döktüğü kanla yazılmıştır. Kan dökülmesinin nedeni kadın (İklima), kan döken erkek (Kabil). Kadınların doğuştan var olan hakları dökülen kanın gölgesinde kaldı ve insanlık tarihi buna göre yazıldı, ataerkil düzen kuruldu. Kadın aktif özneyken pasif nesneye düşürüldü/dönüştürüldü.
Kadınları binlerce yıldır eski haline dönmek istiyor ama bunu yapamıyorlar. Bu durumdan iki feminizm görüşü ortaya çıktı: Pozitif feminizm ve negatif feminizm. Pozitif feminizm kadın ve erkeği eş ve eşit görür. Pozitif feminizmde kadın erkek birbirini tamamlar, kadın erkek birbirilerine yakındırlar, dostturlar. Negatif feminizmde kadın ve erkek sürekli bir mücadele içindedir. Her iki cinsiyet birbirlerine uzaktır, birbirlerine karşı gizli ya da açıktan düşmanlık besler.
Negatif feminizm Kabil’in döktüğü kan üzerinden yürümektedir, bu yolda haklarını aramaktadır. Dünyaya hakim olan da negatif feminizmdir. Dünyanın her yerinde feminist kadınlar erkek egemen zihniyete karşı mücadele içindedir. Bu haktır ama gelinen noktada erkek egemen zihniyetin açtığı tahribat her yerde ve her insanda psikolojik ve toplumsal yaralar, yarılmalar meydana getirmiştir.
Kadınlar yine erkeklerin suçlarının cezasını çekmektedirler. Kadınlar kalbini karartıyorlar. Oysa kadınların yapması gereken kalplerini sevgiyle güçlendirmek, empatiyle güzelleştirmektir. Böylelikle negatif feminizm tuzağından kurtulmuş olunur. Negatif feminizm, erkek egemen zihniyetin değirmenine su taşımaktır.
Negatif feminizm yanlısı kadınlar kimleri yenecekler? Erkekleri yendiler, diyelim. Dünyaya tek egemen onlar mı olacak? Dünya yine tek bir cinsiyetin egemenliğine mi girecek? Oysa dünya hayatı erkek ve kadının müşterek yaşamasıyla güzel ve anlamlıdır. Erkek olmadan kadın, kadın olmadan erkek olamaz. İnsan olmak için kadın erkeğe, erkek de kadına muhtaçtır. Kadını öldürerek, ismini kirleterek, varlığını yok sayarak insan olmaktan uzaklaştığımız gibi, erkeği yok ettiğimiz zaman insan olma imkanını hepten yitiririz.
Pozitif feminizm kadın ve erkeği insan olarak görmektir, sorunları birlikte çözmektir, cinsiyet tuzağına düşmemektir. Kabil insan olmadığı için kadını sahiplendi, Habil’in kanını döktü. Negatif feminizm, Kabil’in yaptığı hataya düşmektir. Negatif feminizm, kadını sahiplenerek, erkeği dışlayarak ya da erkeği kadının egemenliği altına almaya çalışarak Kabilleşmektir.
Erich Fromm, “Sahip Olmak ya da Olmamak” adlı kitabında: “Eğer insan yalnızca ‘sahip olduğu’ şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilmeyecektir. Böylece yaşamı yanlış kurmanın sonucunda ortaya yenilmiş, moralsiz, yıkık ve acınacak bir insan çıkar” der.
Sahiplenmek insan olmanın önünde asıl engelleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan birilerini sahiplenmemeli. Sahiplenme beraberinde dışlanmayı getirir. İnsan paylaşmalı kadındaki erkeği, erkekteki kadını. İçindeki kadını öldüren erkekten, erkeği öldüren kadından daha tehlikeli bir canlı türü yoktur. Belki de bütün zulümlerin kaynağı ve nedeni de budur. Kabil içindeki kadını yitirdiği için kız kardeşini vermek istemedi ve kan döküldü.
Erkekleri ve kadınları dünyaya getiren anneler olmasına rağmen, aynı anneden doğan bir erkeğin bir kadını öldürmesinin nedeni, annenin içindeki erkeği yitirmiş olmasıdır. Kim bilir hangi sebepler yüzünden, hangi saiklerle anne içindeki erkeği yitirdi ve bu yüzden “erkek egemen zihniyetin cehennem kapıları”nı sonuna kadar açtı. Bunu yapan ya da buna sebep olan yine bir kadındır, bir annedir.
Pozitif feminizm annelerin içindeki erkeği bulup yaşatmalarıdır, onlarla barışmalarıdır. Ne zaman ki anneler içindeki erkekle barışıp onları gün yüzüne çıkardılar, o zaman “insanlığın cennet kapıları” sonuna kadar açılır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın