Mezhep dışı bir varlık olarak Kürdistan

Kürtlerin dil, din ve mezhep açısında farklı renklere sahip olması, onların tarihte belli bir tarafta toplanamamalarının en önemli nedenidir.

 

Kürtlerin çok renkli bir toplum yapısına sahip olması, aynı zamanda Kürtlerin “Birlik olamama efsanesini” anlatan bir açıklama olabilir.

 

Ne dil, mezhep ve din açısından bir birlikten bahsedilebilir ne de “Samiri'nin Cemaati” gibi herkesi birleştiren bir doneye sahipler. Bu diğer milletler için de geçerli ancak Kürtlerde bu mesele daha derin.

 

Kürtlerin büyük bir bölümü Sünni, ancak bunan Şii bir oluşum da var. Kürtler, Sünni hareketlerin içinde de lider değil, sadece takipçi oldular.

 

Bu yazıda; Kürtlerin çok renkliliğini, onları zayıflatan bir durumdan ziyade güçlü bir nokta olarak ele almayı amaçlıyoruz. Bu konuya hayırlı bir kader olarak bakalım.

 

Bizim bulunduğumuz bölgenin tarihinde Şii-Sünni çekişmesi süregelen bir sorun. Bölgede güvenliğe bir tehdit olan bu sorun mağduriyet, yeni çekişmeler ve zulüm devrimlerine yol açtı. Halen devam eden söz konusu sorun, bölgedeki siyasi kaosun büyük bir bölümünün kaynağı.

 

Eğer devletler arası ilişkiler düzenlenirse, Şiicilik ve Sünnicilik gerçek bir sorun olmaz. Esasında farklı olanların sorunu siyasidir. Kimi yerlerde bu farklılıklar birlik içindeyken, kimi yerlerde ise birbirine karşı son derece karşıt bir pozisyondalar.

 

Aslında bu, Katolik-Protestan ve Sünni-Şii başta olmak üzere bütün farklılıklar arasındaki sorunlar siyaset, hakimiyet ve yetki alanı (varlık) ile ilgilidir. Bu farklıların hiçbiri farklılıkların kendisinden kaynaklanmıyor.

 

Farklılıkların, hem anlaşma hem de çatışma potansiyeli var. Bu büyük ölçüde yönetim ve devletle olan ilişkilerin düzenlemesine bağlıdır. İçinde barındırdığı farklı renklere rağmen, Batı’da anlaşma ihtimali Doğu’dakine oranla daha yüksek.

 

Bu farklılık, Batı’nın birkaç yüzyıl sonra kan dökmeden bir reçete olarak yazdığı, devletlerin din ve mezhepler karşısında tarafsız olması belki de çözümün anahtarıydı.

 

Devlet, farklı din ve mezheplere karşı tarafsız olunca artık kimse devlet aracılığıyla başkasını silemeyecek. Çünkü eğer böyle bir şeye kalkışırsa, karşısındakinin de aynı fırsata sahip olduğunu göz önünde bulunduracak.

 

Şimdi konuştuğumuz konu açık; devletin tamamen “dinsiz” olması felsefesini taşıyan laiklik hakkında konuşuyoruz. Bu dincilerin korktuğu bir tanım. Ancak kısacası devletin dinsiz olması, devletin dinlere karşı eşit mesafede ve tarafsız olması anlamına gelir.

 

Arap devletlerinin kaderinde İslam prensiplerine göre ve Sünni mezhebi üzerinde kurulması, Farsların kaderinde de İslam prensiplerine bağlı kalma ve Şii olma olsa da Kürtlerin kaderi böyle şekillenecek gibi durmuyor. Bu belki Kürtlere, din ve mezhep açısından tarafsız bir devlet inşa edebilmesi için farklı bir şans tanıyabilir. Hepimiz böyle bir devlete karşı aidiyet duygusuna sahip olacağız.

 

Böylesi laik bir devlet, Kürtler arasında mezhep kaynaklı sorunları çözme ve mezhebin bu ülkede zulme neden olmasını önleme fırsatı verebilir. Böyle tarafsız bir devlet, dünyadaki Şiicilik veya Sünnicilik kutupları tarafında da bir tehdit olarak görülmeyecek. Ayrıca Batı ülkeleri tarafında da bir örnek olarak kabul edilecektir.

 

Böylesi bir devlet, Kürtlerin mezhep ve dini ayrılıklarını, sahip olacağı güce dönüştürmesine de vesile olur.

 

Devletin mezhep açısından tarafsız olması bölgede Şii-Sünni çekişmesinin ortadan kaldırılmasının başlangıcı olabilir.

 

Bu Kürdistani laik devlet, ihtilaflı olan iki tarafa da kucak açabilir, mezhepsel olarak mağdur olan herkesin sığınağı olabilir.

 

Söz konusu devletin, şimdiden Şiiler ve Sünniler arasındaki tarafsızlığın işaretlerini verdiği belli oluyor. Kürtlerin, Şii-Sünni çekişmesinde her zaman tarafsız olduğu gerçeği dış dünyaya da anlatılmalı ve bu Kürdistan'daki siyasi partilerin görevi.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)