Filistin ve Kosova da artık devlet! Ya biz?
Dünya milletlerinin devlet kurma tecrübelerinden yola çıkarsak, gözümüze 2 önemli faktör çarpar.
Birincisi faktör 1. Dünya Savaşı’ndan kaynaklı olarak 20.Yüzyıl’da bölgede milletlerin devlet kurması. İkincisi ise, milletlerin kendi iradesi.
İki durumda da devleti kurma görevi bir kişiye verilir.
O kişi ya uluslararası camianın desteğini arkasına almıştır veya kendi milletinin güvenini kazanıp sahada oluşan gerçeği iyi değerlendirmiştir.
Yeni kurulan devletlere bir bakalım, kim mükemmel bir demokrasi uygulayıp siyasi bir hareket olabilmiştir?
Hani diyelik ki halkın ölçüsü bu yönde, karşı tarafın bunu kabul edip edemeyeceği ne malûm!?
Tıpkı Katalonya örneğinde olduğu gibi.
Evet dedikleri gibi bu aşamada belki devlet ilan etmek için dış ülkelerin iradesine karşı gelmek zor ancak Kürtler o kadar kurban vermiştir ki hiç kimsenin iznine ihtiyacı yoktur.
1992 yılında kimden izin aldık da federal bir bölge oluştu!
Bir de kendi içimize bir bakalım.
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Parlamento Başkanı Yusuf Muhammed’in Erbil’e girmesini engelledi; acaba isterse diğer partilerin fikrine başvurmadan devlet ilan edemez mi?
Yok biz mükemmel bir durum oluşturmak istiyorsak yani ekonomik, askeri ve siyasi birlik olmadan olmaz deniliyorsa, zaten Irak denen sözde ülkede de bunlar yok, ne değişecek?
Eğer “demokrasi”yle ayrılmayı istiyoruz diyorsak, soruyorum; kendimiz demokrasiye sadık değilken, başkasından nasıl demokrasi bekleyelim?
Aslında bizbir kaç yıl önce Filistin gibi bir devlet olabilirdik. Flistin’in İsrail ya da Kosova’nın Sırbistan’la kalma ihtimali bizim Irak’la kalma ihtimalimizden daha büyük çünkü İsrail veya Sırbistan birer devlet ama Irak’ın durumu herkesçe ortada.
Filistin ve Kosova da artık devlet, biz ise hala aynı yerdeyiz.
Aslında biz 2005’te kararımızı %98 “evet”le vermiştik. Şimdi sadece Mesud Barzani’nin cesaretini toplayıp devleti ilan etmesini bekliyoruz.
Bu halkın hayatını hiçbir yönden riske etmez, çünkü halk bunun bedelini ödedi ve daha da ödemeye hazır.
Eğer risk diye bir şey varsa o da yetkililerimizin Irak pasaportu ile yurtdışındaki bankalarda olan paraları yönünden vardır!
Bir kez daha Bağdat
Bağdat’la anlaşmak, Goran Lideri Newşirwan Mustafa’nın kitabında dediği gibi, “Aynı çemberin içinde dönmek” demektir.
Ancak Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) gibi bir güç ise tabii ki İran’ın etkisiyle hala bu milletin ezilmesinden yanalar.
Bütün dünya biliyor Irak artık iflas etmiş, başarısız ve etkisiz bir konumda ancak nedense KYB hala Bağdat’tan meden umuyor.
Bağdat’ın “yeşil bölgesi”ndeki yetkililerin bütün başarısız kararlarının, yolsuzluklarının ve hırsızlıklarının faturasını Kürdistan Bölgesi ödüyor.
Taş üstünde taş kalmayan Bağdat, bir harabeden saraya dönüşen Erbil. Ancak buna rağmen nedense Bağdat’taki bir yetkilinin sözüne Kelamullah (Allah’ın kelamı) gözüyle bakılıyor.
Bağdat’la yapılacak her anlaşma zaman kaybından ibarettir.
Eğer onlar insanlığa inanıyorsa, bazı insani konularda tabii ki oturup anlaşma sağlanabilir.
Yoksa aynı çatı altında sorunsuz bir şekilde yaşamak artık imkansız.
Bunlarla yapılacak herşey zaman kaybıdır. Çünkü, inanç, mezhep, hatta giyidiği elbisenin renginden dolayı birbirilerini öldürmeye hazır bir millet.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)