Mitanni ve Mısır arasındaki diplomatik kriz: Başlık parası
Amarna Çağı (MÖ 1390 -1322) denildiğinde akla ilk olarak arkaik dönemlerde Yakındoğu tarihinde uluslararası ilişkiler açısından ilk defa en yoğun biçimde yaşandığı dönem gelir. Bu dönemde Yakındoğu (ve Akdeniz) dünyasında yer alan devlet ve devletçiklerin bu çağın süper gücü olan Mısır devletiyle çeşitli konular çerçevesinde yazışmalar yapılmıştır.
Diplomasi çağı olarak da söyleyebileceğimiz bu döneme salt tarihçi bakışıyla yaklaşmamız doğru olmayacaktır, zira bu dönemde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimini de kapsamaktadır.
Bu haftaki yazımızda bu dönemin Mitanni (Mısırlılar "Naharia" derdi) ve Mısır devleti arasında geçen yazışmalar (Mısırlıların cevaplarına dair tabletler şu ana kadar bulunamamıştır!) ışığında iki devletin ilişkilerine ışıldak olacağız.
Arkeologlar için yazışma tabletlerin içeriği dönem hakkında bilgi almak için paha biçilemezdir. Bu döneme ilişkin tabletler için öncelikle şunu açıklamakta fayda olacaktır, dönemin diplomasi dili olan Akadça diliyle tabletler yazılmıştır. Birkaç örnekte ise Hurri dilinde yazılmış olan tabletler de vardır.
Bu ilişkilere değinmeden önce dünün düşmanları nasıl dost olduklarına dair kısaca bilgi verirsek konunun yabancıları için isabetli olacaktır.
Mitannilerin Kürtlerin Hint-Avrupa kolundan ataları olduklarına dair yabancı (ve insaflı) akademisyenlerin yığınla açıklamaları bulunmakla, bu konuyu açıklamaya kalkışmayacağımı belirtmek istiyorum, çünkü yazımız alıntılarla epey uzun olacaktır, daha da uzatıp konuyu başka yerlere çekmeyeceğiz.
Mitannilerin Zağroslar üzerinden Ön Asya'ya yerleşip Hurrilerle birlikte Rojava ve Bakur coğrafyasında bölgeyi kontrol etmesiyle MÖ II. bin yılın ortalarında güçlü bir devlet kurmuşlardır.
Güçlü devlet olma ve süper güç olmaya aday olmak için Mitannilerin Mısırlıların bekasını tehtit edecek birtakım faliyetlere girip nüfusunu Lotanu'da bulunan Kadeş ve Maggeddo'ya (günümüz İsrail toprakları) genişletip Mısırın burnunun dibine kadar gitmesi, Mısırla savaşa tutuşmasına neden olmuştur. Bu savaşta Mısır, Mitannileri yenip sınırlarından uzaklaştırmayı başarmışlardır.
Bununla birlikte iki devlet de Hitit ve Asur tehlikesine karşı savaş sınırlarını pek zorlamadığını söylersek siyasetin stratejik bakışı dışına çıkmamış olacağız. Hititlerin saray darbeleriyle uğraşmasına rağmen hala Mitanni ve Mısır için büyük bir tehlike idi, bu minvalde dünkü düşmanların dost olmaları kadar daha gerçekçi bir şey olamaz.
Mısır’ın daha önceleri Hurrilerin (Mısırlılar kendilerine "yabancı çoban" anlamına gelen Hikos ismini vermiştir) kendi topraklarına yerleşip yönetimi ele geçirdiğini tecrübe ettiğinden ve yeni göç dalgasının kendi topraklarına olacaklarına düşündüğünden dost olmayı denemişlerdir.
Nitekim iki devlet dost olmak için gerekli olan adımları da atmıştır, bu minvalde EA 29 tabletinden öğrendiğimiz kadarıyla ilk dostluk anlaşması Mitanni kralı I. Artatama ile Mısır firavunu Tutmosis arasında yapılmıştır.
Dostluk anlaşmasının ötesinde kraliyet aileleri iki devleti birbirine yakınlaştırmak için Mitanni, Firavunun isteğiyle kızını saraya gelin olarak göndermiştir.
Bu yakınlaşma ile ilerleyen süreçte yeni yönetimde olan kralların Hititlerde I. Şuppülulima'nın ölmesiyle yerine geçen genç kral Murşili'yi tehtit olarak algıladıklarından iki devlet arasındaki ilişki yeni krallar arasında daha da artmıştır.
Mitanni kralı Tuşratta yine III. Amonhetep (Akadça'da Nibmuria Yunanca'da III. Amenofis olarak geçer) ısrarlı isteği üzerine saraya kızını gönderir. Kral, bugünkü Kürt adetlerinde olduğu gibi kızını görkemli bir çeyizle birlikte Hititle savaştıklarında ele geçirdikleri bazı ganimetleri, isteklerinin özelikle başlık parasını istediği tableti yeni firavuna elçilerle birlikte gönderir. İşte burada belki de tarihin ilk diplomatik krizin adı olabilecek başlık parası kavgasının hikayesi başlar.
Mitanni kralı her seferinde firavuna istediği başlık parasının (altın) neden göderilmediğini sorarak elçiler ve mektuplar üzerinden dert yanar. Kralın verilen sözlerin yerine getirilmediği ve gönderilen hediyelerin misafirlerin önünde açıldığında onların karşısında gururunun incindiğini dile getirmiştir. Öyle ki Kral saray darbesi sırasında öldürüldüğü güne kadar altınların peşinde koşmuştur.
Tabi burada kralın altına olan düşkünlüğünü sadece başlık parasından kaynaklandığını düşünmek hatalı olacaktır. Kralın istediği altınlara kavuşmasında dosta ve düşmana karşı bir derin politik amaç taşımaktadır. Bunu koz olarak kullanmak istemiştir, fakat başarılı olamamıştır.
Mısır’da tahta geçen yeni firavun IV. Amonhetep döneminde ise altınları almak bir yana ilişkiler Firavunun kendisini dünyadan soyutlayıp tek tanrılı yeni bir dine vermesiyle hem Tuşratta hem Mitanniler için tehlike çanları çalmaya başlar.
Hititler bu boşluktan faydalanıp Halep, Ugarit (Lazkiye) ve Alalah (Hatay) gibi stratejik yerleri kendi kontrolüne almayı başarmıştır.
Esasında kızını vermekle elde ettiği diplomatik gücün yanında alacağı paha biçilemez hediyelerle ayrıca onore olmak isteyen kral, bu arzusu kendisine tabiri caizse pahalıya mal olmuş ve daha iyisini elde edeceğini umarken elindekilerden de olmuştur.
(İlgili kaynak için tıklayabilirsiniz)
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)