Kim bu halklar?

01-03-2016
İbrahim Halil Baran
A+ A-

Gerçekte hiçbir şey söylemeyen ama ısrarla hayatımızın bir parçası haline getirilen kavramlar, aslında büyük gerçeklikler saklamaktadır. Bu aşikar edilmemişlikler üzerinden değiştirilen algımız, çelimsiz ama güçlü kontrol kavramlarına her gün daha çok yenik düşüyor. Kürdistan’ın kuzeyi için korkunç bir şey var ortada: Hayatlarımız, siyasetçilerimizin bulaştırdığı virüslerden oluşan kelimelerle şekillendiriliyor.

 

Çarpıtmalara karşı çıkan ahlakçılar, hep, sözcüklerin bizi kurtaracağını umarlar. Oysa gerçekliğimiz sözlerle çarpıtıldıktan sonra bizi kurtaracak bir güç de kalmayacaktır. Zaten, Kürtlerin hakikate dair bilgisinin sınırı, onun bir yandan tarihsel doğruyu akamete uğratırken, öte taraftan asla ahlaki ya da siyasi bilgi haline gelememesidir.

 

Üstelik Kürtlerin kullanımı için, tarih çarpıtıcılarının elinden çıkan kelimelerden, tanımlardan, kavramlardan edinilen bilgi, gerçekliği ne olursa olsun, kavranılabilir olduğu varsayılanın dışında şeyler olacaktır.

 

Ferdinand de Saussure’ü anımsatarak söylersek dil, bir terimler dizgesidir ve dilde yer alan her öğe, mutlaka bir şeyin karşılığıdır. Siyasetin kelimeleri için elbette bu katiyette bir şeyden bahsetmiyorum ama söylenenden kastın ne olduğunu, zamanlarının çoğunu bu konuda üreterek / tüketerek geçirenler olarak biz bilmiyorsak, Kürtlerin yok edilmeye doğru götürüldüğü ve Kürdistan’ın bir plan dahilinde boşaltıldığı duygusuna kapılmak tesadüfi değildir. 



Siyasetin ahlaki içeriği kırılgandır ama siyasanın kendisi kesinlikle bir ahlaka sahip olmak zorundadır. Hele ki varlık ve yokluk arasında sıkışmış ve başarısızlık durumunda bir daha ayağa kalkamayacak olan Kürtlerin siyasetinin sapma ya da çarpıtma lüksü hiç yoktur.

 

Zira siyaset, yaşayan insanların verdiği oylara dayanır; ama Kürtlerinki, tümüyle gençlerin ölümü üzerinden büyümekte ve verilen oylar, taziye sahiplerinin sadakasına dönüşmüştür. İnsan hayatı üzerine kurgulanmış bir siyasetin kendisi ahlaksızlığın en büyüğüdür ve bunun içine sıkıştırılmış, aldatmaya, çarpıtmaya ve gizli ajandaya dayalı daha büyük bir ahlaksızlık ise asla affedilebilir değildir.

 

Kırk yıllık korkunç bir savaşın neticesinde Kürtler, daha fazla politize olmak dışında hiçbir şeye sahip olamadılar. Bu, tarihin olağan akışına ters bir durumdur. Tek bir kazanımı olmamak ama yeni nesli dahil, sahip olduğu her şeyi kaybediyor olmak yenilgiden öte bir kayıptır. Bu kayba, köyleri yakılarak Türk illerine sürgün edilmiş Apocuların çocuklarının bugün bir alt sokak kültürü olan Apaçilere dönüşmüş olması da, gücünü 50 bin Kürt gencinin kemiklerinden aldığı halde hiç Kürtçe bilmeyen Diyarbekir belediye başkanının anlamsızlığı da dâhildir.



Kürtler ki bir millettir. Bilge Kürt kralı Şerefxan’ın (1543-1603) tanımlamasından anladığımız kadarıyla tek bir etnik yapı ya da dile dayanmıyorlar. Örneğin; bugün Lûristan, modern Kürdistan’ın bir parçası değildir ve Lûrî dili, dilbilimciler tarafından da teknik olarak Kürt dilleri arasında gösterilememektedir. Fakat Şerefname’de Kürdistan siyasal egemenliğinin en önemli parçası Lûrîstan’dır ve Lûrî dili de Kürtçe’nin bir lehçesidir. Tarihsel süreç içerisinde Kürt tanımının kapsamının değişimi, siyasal ve millî sınır kastının daralması elbette ki normaldir fakat bunun sözümona Kürt siyaseti tarafından bilinçli bir halde çarpıtılarak parçalanması nasıl değerlendirilmelidir?



Bir süredir Kürdistan’ın kuzeyindeki ana akım siyaset, tüzük ve program gibi temel metinleri de dahil olmak üzere her yerde “halklar”dan bahsediyor. Sözgelimi domatesler, hıyarlar, patlıcanlar birer türü karşılar ve bu isimler geçtiğinde ne oldukları ile ilgili bir fikre sahip oluruz. Oysa “halklar”ın bize söylediği hiçbir şey yoktur. Muğlak bir ifadedir ve kim oldukları belli değildir. Cizre ve Sur’da katliam ve vahşetin en çok doruğa çıktığı günlerden 31 Ocak 2016’da HDP’nin eşbaşkanı Figen Yüksekdağ bir açıklamada bulundu ve katliama karşı “Halkların birleşik gücünü göstereceğiz” dedi. “Menemeni domateslerle yapacağız” demenin bile bundan daha açık bir ifade olduğunu belirtmeye gerek yoktur herhalde. Yüksekdağ’ın bu açıklamasından sonra, düşürüldükleri tuzakta gariban Kürtler, ufuklarda halkların ordularını beklemeye başladılar ama elbette ki gelen kimse olmadı.



Peki kimdir bu halklar? HDK’nın 2. Genel Kurul Kararları’nda Ermeni, Rum, Süryani, Kürt, Laz, Yahudi, Çerkes, Arap, Roman, Pomak, Boşnak, Gürcü, Alevi, Türkmen, Pontos, Hemşin, Zaza, Azeri, Ezidi, Mahellemi, Nusayri, Çingene ve Tatar halklarından bahsediliyor. Bu “halkların” isminin geçmesi de bir gerçekliğe işaret etmiyor çünkü, sözgelimi Çingeneler ya da Pomaklar, bir bütünü ya da iradeyi değil bir tür yığını ifade ediyorlar. Mesele şu ki, bu halkların belirlenmiş temsili de, temsilcisi de yoktur.

 

Listede adı geçen Arapların 22 devleti vardır ve Sur ya da Cizre’ye yardıma gönderdikleri bir yardım paketi dahi yoktur. Dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan İsrail, listede yer alan Yahudilerin devletidir ve o da örneğin Kürtlere zulüm yapmakta sınır tanımayan Recep Tayyip Erdoğan’a “van minüt” dememiştir. Kelbajar ve Karabağ’da Kürtlerin anasını ağlatan Ermeniler desen, onlardan da ses yok. Rum ülkesi olan Yunanistan’ın ekonomik sorunları kendisine yeter. Azeriler ise zaten Türklerle tek millet iki devlet.

 

Bu liste, bir çarpıtma örneğidir. Listedeki isimlerin çokluğu kalabalık olsun diye değildir. Listede HDP’nin oyunun neredeyse tamamını aldığı Kurmanc halkı yok ama Zaza halkı var. Sünni, Şafii ya da Nakşibendi halkı yok ama Alevi ve Ezidi halkı var. Listede peki neden ayrıca Kürt halkı var? Kürt’ten kasıtları Kurmanclar mı acaba? Bilmiyorum ama görünen o ki aradığı halkı bulamayan bu sefiller, Kürt halkını birkaç parçaya bölmüş. Kürtler; millet olarak Kurmanc, Zaza, Soran ve Goran alt birimlerinden oluşur. Bunların hiçbiri kendi başına bir “halklar” ya da millet değildir. Kürtler; birçok inanca da sahiptir. Müslüman, Hristiyan, Êzidî, Musevi, Yaresanî, Alevi ya da ateist Kürtler vardır ve bunlar da kendi başlarına ayrıca “halklar” değildir.

 

Türk halkından bahsederken ayrıca Oğuz halkı, Yörük halkı ya da Hanefi ve Bektaşi halkı demeyenler, Kürtleri nasıl olur da Kürt, Zaza, Alevi ve Ezdi halkları olarak tasnif etmeye cesaret edebilir? Rum halkından bahsederken ayrıca Ortodoks halkı demeyenler, yine Kürtler içinde bir inanç grubu olanlar Aleviler ve Ezdileri nasıl olur da, millet olma bilincine erişmemiş etnik grupları ifade eden “halk” ile tanımlayabilir? Onların sözlüklerinde halktan kasıt “ahali” midir? Sanmıyorum.


Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri Sorunları Araştırmalar Merkezi AKUNQ’un alınlığında şöyle güzel bir motto yer alır: “Köklere dönüş: Bazıları için Batı Ermenistan’a, diğerleri için Ermeniliğe”.

 

Bu araştırma merkezinin internet sitesinde denk geldiğim ve 1973 yılında Ervian’daki Ermeni Bilimler Akademisi’nin yayını olarak çıkan Gevorg Halaçyan’ın Dersim Ermenileri Etnografyası adlı makalesi ilginç bilgiler verir. Halaçyan’a göre dağ köylerinin Ermenileri, keşiş Der Simon önderliğinde Celali saldırılarına karşı kendilerini korumak için din değiştirirler. Ancak seçtikleri din Türklerin dini değil, komşuları olan Kürtlerin Alevilik dinidir. Der Simon, başına yeşil puşular bağlar ve adını Seyit Ali olarak değiştirerek Kureyşanlar ocağının piri olur. Halaçyan, 17. Yüzyıla kadar hiçbir kaynakta geçmeyen Dersim isminin de Der Simon’dan geldiğini, dağlık bölgede yaşayan Ermenilerin, Aleviliği kabul ederek güvende olduklarını belirtir.*



Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı sebebiyle 11 Nisan 2015’te Lozan’da bir konferans düzenlendi. Batı Ermenistan Ulusal Konsey başkanı Armenag Aprahamian ve Batı Ermenistan Meclisi başkanı Armen Ter-Sarkisyan burada birer konuşma yaptılar. Talep ettikleri 6 büyük vilayetin tamamı Kürdistan’ın kuzeyini kapsayan bu meclis, 41 ülkeye dağılmış Batı Ermenileri adına bir parlamento olarak çalışmalarını 100 milletvekiliyle Avrupa’da sürdürüyor.

 

Konferans sonrası bir söyleşi veren Aprahamian da ilginç bilgiler veriyor:

 

“Bundan 10 yıl önce Türkiye’de 80.000 Ermeni kalmıştı ve Türkiye tarafından dini azınlık olarak kabul ediliyordu. 10 sen sonra bugün, Türkiye’de milyonlarca Ermeni tekrardan oluştu. … Biz Ermeniler, 301 yılında Hristiyan olan bir devlet ve milletiz. Türkiye, önce Ermenistan’dı. Tüm Ermeni halkı Hristiyanlığa geçmedi, bazı Ermeniler de eski dinlerinde kalmayı tercih ettiler. Örneğin o dönemler ‘ışık’ dini olarak bilinen dinde kalmayı tercih ettiler. Ve aynı zamanda Ermenilerin ‘Arevi’ dini de vardı, bu daha sonra Alevi olarak değişikliğe uğradı, günümüzdeki Aleviler, Ermeni topluluğundaki Arevi dininden geliyorlar. Arevi, Ermenice eski dilde güneş demektir. Bundan dolayı bugün Ermenilerin hepsi Hristiyan değil, Arevi olarak kalmak isteyenler de oldu. … Bir çok Ermeni ailesi hacca da gidiyorlar, İslam dinini benimsemiş, saygı duyup İslamla yaşamayı tercih etmiş Ermeniler de var. Hemşin halkı, Erzurum halkı da var.”**

Türk devleti, PKK ile mücadelesinde sürekli bir kara propaganda ve itibarsızlaştırma öğesi olarak Ermeni kartını kullandı. Güney Kürdistan’ın bağımsızlaşma mücadelesini karalamak için Büyük İsrail Devleti’nden bahseden Türkler, Kuzey Kürdistan’daki durumu da Ermenilerin intikamı ve Büyük Ermeni Devleti’nin mücadelesi olarak lanse etti. Şahsen PKK’nin böyle bir gizli ajandasının olup olmadığını bilmiyorum fakat siyasal meselelerde çoğu zaman gerçek, başka bir gerçekle örtülür. Tıpkı “halklar” meselesinde olduğu gibi.

Batı Ermenistan Ulusal Konsey başkanı Armenag Aprahamian açık bir şekilde “Alevi halkı”nın Ermeni Arevi Halkı olduğunu söylüyor. Gevorg Halaçyan ise Dersim Alevileri’nin bir kısmının Kürtlerin dini olan Aleviliğe geçmiş Ermeniler olduğunu vurguluyor. Eğer Alevilik tıpkı Êzidilik gibi bir Kürt dini ise HDK ve DTK başta olmak üzere PKK’nin legal yapılanmaları neden ayrıca bir “Alevi halkı” belirlemesi yapıyorlar? Yok eğer değilse ve Ermeni aydınlarının dediği gibi bir durum varsa bunu saklamanın, Türklerin dinsel azınlık olarak kabul ettiği Ermenilerin dışında kalan Ermenilere Ermeni diyememenin ne gereği vardır?

 

Örneğin; buradan yola çıkılarak bugün Kürtleri ısrarla ulusal taleplerinden uzaklaştırmaya çalışan HDP’nin Kürtleşmiş Ermenilere ait bir hareket olduğu belirlemesi yapılabilir mi? Bu ahlaki olmadığı gibi Kürdistan’ın siyasal geleceği açısından da bir tehlike yaratmakta değil midir?

 

PKK’nin Güney Kürdistan’da bir Êzdî kantonu yaratmaya ve onu da Güney Kürdistan’dan ayırarak Bağdat hükumetine bağlamaya çalışması da bu döngünün bir parçası mıdır? Ortada gerçekte Kürtler dışında bir halk yokken, onların mücadelesini halklara massetmek, ortada Kürtlere dair tek bir ulusal talep olmadığı halde Kürt gençlerini “halklar” için ölüme göndermek nedir?



Hakikaten anlamadığım için soruyorum bunları.



Elbette Ermeniler, Türkler tarafından soykırıma uğratıldı ve sağ kalanların büyük bir bölümü, Sabiha Gökçen örneğinde de net olarak görüldüğü gibi devşirilerek Türklüğün en sağlam kaleleri haline getirildiler. Türkleşmiş Ermenilerden bahsedenler Mehmet Ağar’dan Doğu Perinçek’e, Mesut Yılmaz’dan Devlet Bahçeli’ye, Turgut Özal’dan Murat Karayalçın’a kadar uzanan bir isimler listesinden bahsediyorlar.***

 

Kürt siyasetinde böyle bir klik var mıdır ve kendini “halklar” olarak tarif etmekte midir? Dahası bunların iddia edildiği gibi Kürtleri Türklere kırdırmak ve Kürdistan’ı bir plan dahilinde boşaltma gibi bir amaçları var mıdır?

 

Bu soruyu soruyorum zira, tarihin olağan akışına ters bir durum görüyorum: Kürtler nasıl olur da kırk yılın sonunda bu kadar kayba rağmen hiçbir kazanıma sahip olamazlar?  Nasıl olur da 40 yıllık bir savaş deneyiminden sonra hendek faciasını yaşar ve 2000’den fazla Kürt gencini hiçbir tutarlılığı olmayan böyle bir stratejide kaybederler?



Twitter: https://twitter.com/ibrahimhbaran 

Notlar:

* Dersim Ermenileri Etnografyası - 1 http://akunq.net/tr/?p=2555

** Türkiye’de Ermeniler Azınlık Değil, Milyonlarca Ermeni Yaşıyor http://devrimcikaradeniz.com/turkiyede-ermeniler-azinlik-degil-milyonlarca-ermeni-yasiyor/

*** İbrahim Aksoy’un Ermeni Türkleri başlıklı yazısı 2007’de Navkurd.Net sitesinde yayınlanmıştı. Sitedeki yazıya ulaşamadım. Ayrıca Oda.Tv yazıyı alıntılamış, oradan bakabilirsiniz: http://odatv.com/bu-da-oldu-eski-kurt-milletvekili-bircok-turk-siyasetcinin-ermeni-oldugunu-iddia-etti-3011071200.html


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli