Sorun Bağdat’ta değil Kürdistan’da

En basit siyasi bir kavrayışa sahip olan biri, ABD’nin bölgeye geldikten sonraki değişiklikler ve Saddam’ın devrilmesinden sonra Şiilerin Bağdat’ta yönetimi ele geçirmesi için zemin oluştuğunu bilir fakat Şiilerin başarısı, bu fırsatın önemini ne düzeyde anladıklarına bağlıydı. Son yirmi yılın sonuç ve deneyimleri, Şiilerin sadece “sarıklı molla” olarak görülmekten daha bilinçli olduklarını kanıtladı. Sadece Bağdat'ta iktidarı nasıl ele geçireceklerine dair planlar değil, Sünni ve Kürt kesimler de dahil olmak üzere Irak’ın tamamını kontrol etmeye ve Şii hakimiyetini sağlamlaştırmaya yönelik uzun vadeli bir stratejik planları olduğu ortaya çıktı. Üstelik Irak'ı, Suriye ve Lübnan Şiileri ile dünyanın Şiilik merkezi olan İran arasında bir köprü hâline getirdiler.

Son 20 yıllık süre zarfında Irak’ta gerçekleşen ve sonuçta Şii yönetimin güçlenmesine katkı sağlayan gelişmelerden hiçbiri tesadüfi değildi ve olmayacak da. Aksine bunların tamamı, Irak ve bölgeyi Şiileştirmek için tasarlanan stratejik planın bir parçası. Bunun adım ve planları, usta bir satranç oyuncusunun taşları hareket ettirme şeklini andırıyor. Hatta Sünni Arap ve Kürdistan partileri arasındaki iç sorun ve anlaşmazlıkların büyük bir kısmı, aynı şekilde Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi anlaşmazlıklar da bu amaç ve plandan bağımsız değil. Yakınlık ve tutum birliklerinin Şii egemenliğine hizmet edeceği her anda, anlaşmazlık ateşinin üzerine su dökerek Şii konumunun güçlenmesine hizmet ettiler. Kürtler arası sorunların Şii egemenliğini güçlendirmeye hizmet edeceği her durumda da aralarında bir uçurum yarattılar.

Sadece Irak’taki olayların değil, bölgedeki büyük tabloyu göz önüne alıp Yemen, Suudi Arabistan, Umman, Hindistan, Pakistan ve Afganistan'daki Şii taktik, adım ve hareketlerinin değerlendirmesi yapıldığında bu sürecin dinamosunun sadece İran olmadığı ve bu olayların arkasında daha büyük küresel merkezlerin olabileceği tarzında dair bir şüphe şekilleniyor. İran’ın kendisinin de daha büyük bir oyun tahtasında bir satranç taşı olması çok da uzak bir ihtimal değil.

Kürdistan Bölgesi bu denklemin içinde coğrafya ve kapasite olarak küçük olmakla birlikte büyük bir öneme sahip. Şiiler, Kürdistan Bölgesi’ni Şiileştirme sürecinin önünde bir engel olarak görüp rakipleri için bir geçit olmasından korktuklarından bu bölgeyi parçalamak istiyor çünkü Kürdistan Bölgesi’nin halkı Şii değil ve egemenliklerini kolayca kabul ettiremezler. Evet, coğrafyası Şiilerin yönettiği Irak’ın bir parçası fakat Kürdistan Bölgesi, Şii Irak'ın oluşumundan önce, 10 yılı aşkın bir süre boyunca fiili olarak Irak'tan ayrı bir idari ve coğrafi bölge olarak kabul edilme özelliğine sahip. Şiiler, Saddam'ın devrilmesinden sonra Şii egemenliğinin Bağdat üzerindeki konumunu sağlamlaştırmak için, ilk adımda Kürt desteğine ihtiyaç duydular ve bu aşamada Kürtlerin bu fiili konumunu Anayasa’da kabul ettiler.

Bu iki engeli ortadan kaldırmak için çok dikkatlice çalışmalarına rağmen yıllardır bazı mollaları, şeyhleri ve Şiiliğe geçen aşiretleri satın almak yoluyla Kürt toplumuna girmeye çalışıyorlar. Bağdat'tan yürütme ve yasama organları aracılığıyla ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Kendi yapamadıklarını da Irak Federal Yargısı aracılığıyla yapmak istiyorlar ki uzun vadeli planlamalarında Peşmerge’nin elindeki silahlara el koymak da var.

Ancak göz önünde bulundurulması gereken bir gerçeklik var: Eğer Kürtlerin kendisi bunun yolunu açmazsa sahip oldukları özellikler bu planların başarıya ulaşmasını zorlaştıracaktır. Kürtler, doğrudan veya dolaylı olarak geçmişte hükûmet ve parlamentoda yapılanların, şimdi ise Federal Mahkeme’de yapılanların sebebi ve ortağı olmuştur. Kürtler önünü açmadığı sürece de bu planlar gelecekte gerçekleşmeyecektir.

Kısacası, Bağdat’ın Kürdistan için bir sorun olduğu gerçek fakat sorunun büyüğü Kürdistan ve Kürtlerin kendisidir. Milletimizin zulme maruz kalmasına zemin hazırlayanlar milletimizin içindeki partiler ve siyasetçilerdir, tam aksini yapıp Kürdistan halkı için iyilik ve mutluluk kaynağı olabilecek olanlar da bizzat kendileridir. Hem dert hem deva onlarda.

Şimdi endişe kaynağı, gelecekte ise Kürdistan Bölgesi aleyhine daha tehlikeli kararların çıkması açısından bir ölçüde korkutucu olan şey, Federal Mahkeme'nin Kürdistan petrolü ve Kürdistan Bölgesi'nin Bağdat'taki bütçe payına ilişkin Kürdistan Bölgesi aleyhine olan kararlarıdır. Vatandaşların gıda, ilaç ve tıbbi malzemeleri konusunda da aynı şekilde olumsuz kararların alınması riski var.

Eskiden Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin tüm kararlarının tüm üyelerin oy birliği ile alınması gerekiyordu. Ayrıca mahkeme üyeleri arasında Kürt üyelerin varlığı, Federal Mahkeme’nin Kürtlere karşı karar almak için kullanılmaması konusunda kısmi bir rahatlık sağlıyordu. Bu sebeplerden ötürü de bu mahkemenin Saddam’ın devrilmesinden sonra kurulması sürecinden iki sene önceye kadar bu mahkemede Kürdistan Bölgesi aleyhine herhangi bir karar alınmadı fakat 2021'de kanununu ve yapısını değiştirerek ileriki aşamalarda bunu bir araç olarak kullanabilmenin yolunu açtılar. Kürtler ile bazı Kürt karakterler arasında birlik olmaması, bu yasanın geçmesinin kolaylaştırıcısı oldu. Ayrıca, Kürt yargıçların varlığı, Kürdistan Bölgesi'nin haklarının korunmasında hiçbir rolü olmayacak şekilde yeniden tasarlandı. Bundandır ki bu mahkemenin de iki senedir Şiileştirme hedeflerini gerçekleştirmenin bir aracı hâline geldiğini görüyoruz.

Ancak bu mahkeme de artık yasal ve anayasal sorunların çözümünde en yüksek merci olarak bu sürecin bir parçası hâline gelmiştir. Hukuki ve anayasal meselelerin çözümünde en yüksek merci olan bu mahkeme, sürecin bir parçası hâline gelmiş olsa da güçlerini Kürtlerin ve Kürdistan halkının geleceğine karşı kullanmasını kolaylaştıracak olan, Kürdistan Bölgesi'ndeki iç durum ve Kürdistan Bölgesi'ndeki siyasi güçlerin konumudur. Kürtlerin birliği, bu mahkemenin arkasındaki mezhepsel hedef ve istekleri engelleyebilir; siyasi güçler arasındaki çatışmalar da Kürdistan Bölgesi'nin kuşatma sürecini hızlandıracak.

Dolayısıyla Kürdistan halkının Bağdat'tan şikayet etmesine gerek yok, asıl suçlanması gereken Kürtlerin kendisidir.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)