Diyarbakır (Rûdaw) – Katledilişinin 8’inci yılında Avukat Tahir Elçi anılıyor. Diyarbakır Adliyesi önünden katledildiği Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare’nin önüne kadar yürüyüş yapılıyor.
Kürt hukukçu ve avukat Tahir Elçi ölümünün 8’inci yıldönümünde Diyarbakır’da düzenlenen etkinliklerle anılıyor.
Diyarbakır Barosu ile Tahir Elçi Vakfı’nın düzenlediği Tahir Elçi Anma Programına göre, saat 10.15'te Diyarbakır Adliyesi önünden Tahir Elçi’nin katledildiği Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare’nin önüne kadar yürüyüş yapıldı.
Yürüyüşe Tahir Elçi’nin eşi CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Selvi Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu, CHP ve HEDEP milletvekilleri, baro başkanları, insan hakları savunucuları, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri anmaya katıldı.
Yürüyüş boyunca, Türkçe ve Kürtçe “Tahir Elçi onurumuzdur” (Tahir Elçî rûmeta me ye) sloganları atıldı.
Ardından katledildiği Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare’nin önünde bir basın açıklaması düzenlendi. basın açıklaması öncesi Avukat Tahir Elçi'nin vurulmadan önce Dört Ayaklı Minare’nin önünde yaptığı son konuşmasının ses kaydı dinletildi.
Ardından Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Tahir Elçi’nin eşi CHP İstanbul Milletvekili Av. Türkan Elçi ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan birer konuşma yaptı.
"Tahir Elçin'in dostları ve yol arkadaşları olarak öfkeliyiz"
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren yaptığı konuşmada şunları dile getirdi:
“Tahir Elçin'in dostları ve yol arkadaşları olarak öfkeliyiz. Bu tarihi mekanda başlayan çatışmalara ve yıkıma herkesin sessiz kaldığı günlerde susmayarak, toplumun bağrında derin yaralar açacak yıkımın ve zulmün pusuda olduğunu bizlere duyurmak ve uyarmak isteyen Tahir Elçi, ülkede en üst düzeyde güvenlik güvenlik tedbirlerinin alındığı kentin şu an bulunduğumuz orta yerinde onlarca kameranın önünde katledildi.
Ancak aradan geçen 8 yıla rağmen failler cezalandırılmamış, Adalet yerini bulmamıştır. Dönemin başbakanı ve adalet bakanın faillerin bulunacağı beyan ve taahhüdü her her politik cinayette olduğu gibi tipik bir devlet refleksi olarak devreye girmiş ve tetiği tutan eli karanlıkta bırakmıştır.”
Eren, “Devletin aydınlatamadığı cinayet yoktur devletin aydınlatmadığı cinayet vardır diyoruz Bu cinayeti aydınlatmama yönünde tercih ve iradesini sürdürmektedir” diyerek “Tüm meslektaşları olarak bu davanın siyasi ve Tahir Elçin'in ismine yaraşır bir şekilde sürdürülmesi ve cinayetin bütün yönleri ile aydınlatılması çağrısında bulunuyoruz” çağrısında bulundu.
Ardından söz alan eşi Tahir Elçi anısına konuşan Türkan Elçi' ise şunları söyledi:
"Bu ülkede hakkımızı, adaleti sormaya geldik"
"Kırlangıç günde beş kez su içmeye inince içimizde bir şeyler ölüyor dediğimiz, kol saatimizin kırıldığı ve yine zamanın durduğu bu yerdeyiz.
Her yıl bu kuşluk vaktinde kalbi bu minarenin altında insanlık için, adalet için, eşitlik için, kardeşlik için atanlara selam olsun. Biz zulme uğrayanlar, adalet ve vicdan arayanlar, yıkılan köprülerin altından sallarla karşı kıyılara ulaşanlar, gözlerindeki yas izlerini ve mezarlıklardan topladıkları karanfilleri suya bırakanlar,bugün bu minarenin dört ayağına dolanan yalanı yeniden sormaya geldik. Bu ülkede vatandaşı olmaktan, insan olmaktan kaynaklı hakkımızı, adaleti sormaya geldik.
Kullar arasında ayırım yapmadan, kul hakkı yemeden, adil olmanın bir mecburiyet olduğunu duyamayanlar! Günde beş vakit bu minareden Allaha sığınmaya çağıran ezan yükselir. Kutsal sayılan bu avlunun bin yıllık kara taşına damlayan kanın izini silmekle mükellef makamlar! Adaleti tesis etmekle sorumlu olduklarını bu sesle idrak edebiliyorlar mı? Ezanın bizleri Allah’a sığınmak kadar, fazilete, adalete ve kul hakkına riayete davet ettiğini duyabiliyorlar mı? Bizler her yılın tekrarı gibi, bu hüzün vaktinde bir mazlumun yüzündeki masumiyeti, kederi ve kaybımızın ardındaki özlemi ifade eden bu karanfilleri, yerde yatan bir bedenle yeniden buluşturmaya geldik. Bugün yine bu çıkmazdayız.
"Bir ülkenin karanlığında ışığı aramanın ne demek olduğunu bize bu sokak öğretti"
Zulme uğrayanların derin bir uykuya daldıklarını, onların bir daha uyanmayacaklarını ve bir ülkenin karanlığında ışığı aramanın ne demek olduğunu ne yazık ki bizlere bu sokak öğretti.
Katillerin korunduğunu, saklandığı dehlizlerin karanlık ve muhkem olduğunu bizlere bu sokak öğretti.
Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği şehrimize ait, kültürel, toplumsal, binlerce yıllık tarihsel hafızamızın savaşın acımasız eliyle nasıl yakılıp yıkılıp, yok edildiğini bu sokak bize öğretti. Siz avlumuza incir ağacı dikenler, penceremizi ışıksız bırakanlar!
Bize yaşatılan zulmü unutturmak isteyenler, kötülüklerinden mahcubiyet hissetmeyenler! Biliniz ki aradan yıllar geçse de acımız hala ilk günkü kadar taze. Ve biliniz ki minarenin ayakları altındaki buluşmalar bizi günden güne çoğaltacak. Çünkü biz acılarda çoğalan, acılarda bir araya gelen bir ülkeye dönüştürüldük. Ve biz acıda buluşanların, yekvücut olanların gözyaşlarının renginin, etnik kökeninin, dilinin, milliyetinin, ırkının olmadığı da bilinmelidir.
"Zalimleri rahatsız eden, susturulmak istenen bir ses"
Bizi balık gibi susturmak isteyenler! Biliniz ki biz adalet arayanların, zulme uğrayanların, acı çekenlerin damla damla umutlarından mütevellit, gece gündüz demeden içinde yüzdüğümüz uçsuz bucaksız bir denizimiz var. Bu denizde özgür, huzurlu, kardeşçe, insan onuruna yaraşır, şiddetsiz bir dünya hayalimiz var. Acıya, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa dur diyebilmek için her yıl bu vakitlerde burada bir araya geldiğimizde uzaklardan, çok uzaklardan bir ses bizi çağırır.
“Silah, çatışma” istemiyoruz diyen bir ses. Zalimleri rahatsız eden, susturulmak istenen bir ses.
Bizler bu sese milyonlarca sesle “kahrolsun savaş “diyerek karşılık veriyoruz. Hiç durmadan ve usanmadan yaşam hakkı kutsaldır, yaşam hakkı kutsaldır, yaşam hakkı kutsaldır “diyor ve demeye devam edeceğiz.”
“8 senedir vicdan azabı çekiyorum”
Anmada Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da bir konuşma yaptı.
Sağkan, "8 yıldır buraya gelirken, girdiğimiz şu sokağın başından itibaren, attığım ilk adımdan itibaren bir utanç benliğimi sarıyor. Ancak bu utanç bana ait olmamalı. Bu utanç gözlerin önündeki, kameraların önündeki bir cinayeti bilerek, isteyerek aydınlatmayanların utancıdır, benim utancım olmamalıdır. 8 senedir vicdan azabı çekiyorum 'Acaba yeterince mücadele ettim mi? Acaba elimden gelen her şeyi yaptım mı?' diye. Bir baro başkanı kameraların önünde katledildi. Bu vicdan azabı yargılama yapılıyor gibi tiyatro sergileyenlerin vicdan azabı olmalıdır. Biz 8 senedir başkanımızın yasını tutamıyoruz. Biz buraya anmaya gelemiyoruz çünkü anmak için gereği yapılmış olmalı, maddi gerçek ortaya çıkarılmalı. Katleden kişiler en ağır cezayla cezalandırılmalı, kamu vicdanı tatmin olmalıdır. Biz ancak o zaman anmaya geliriz. Biz buraya neden geliyoruz biliyor musunuz? Vazgeçmeyeceğimizi bilsinler diye geliyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, yargılama adı altında süreci uzatmaya çalışsalar da vazgeçmeyeceğiz. Yoluna bırakacağımızı sanıyorlarsa, hiç umutlanmasınlar, vazgeçmeyeceğiz. Biz buradayız, 8 değil 80 sene de geçse Tahir Elçi'nin katledilmesindeki sorumluların tamamı ortaya çıkartılıp cezalandırılmadığı müddetçe bu mücadeleyi devam ettireceğiz" dedi.
Mezarı ziyaret edilecek, panel düzenlenecek
Konuşmaların ardından tarihi minarenin önüne Tahir Elçi anısına avukatlar tarafından karanfil bırakıldı.
Anma programına göre mezarı başında da anılacak olan Tahir Elçi için bir de panel düzenlenecek. "Cezasızlık ve İnsan Hakları" başlıklı panele, TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Diyarbakır Baro Başkanı Av. Nahit Eren, Prof. Philip Leach (Middlessex Uni) ve Av. Irma Van Der Berg'in (Lawyers For Lawyers) konuşmacı olarak katılacak.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın