İstanbul (Rûdaw) - AK Parti MKYK Üyesi Abdurrahman Kurt, Türkiye’deki Kürtlerin ayrılma gibi bir niyetinin olmadığını vurgulayarak, “Türkiye’deki Kürtler Türkiyelileşmiş ama Türkleşmemiş. Devletin de Kürtlere Türkleşmeyi dayatmaması gerekiyor” dedi.
14 Mayıs'ta yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde adayların salt çoğunluğu alamaması nedeniyle Türkiye, yeni cumhurbaşkanını belirlemek için tekrar sandık başına gitti.
Seçimde, Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yarışıyor.
Rûdaw TV’nin İstanbul stüdyosunda Hevîdar Zana’nın konuğu olan AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi Abdurrahman Kurt, seçime dair değerlendirmelerde bulundu.
Seçimin aslında ilk turda bittiğini, ancak geçersiz sayılan oylar nedeniyle ikinci tura kaldığını belirten Kurt, bu seçimlerde Erdoğan’ın yüzde 55-60 arasında oy alabileceği tahmininde bulundu.
Seçimlerde milletin iradesinin açıkça ortaya çıkması için sonuçlara itiraz etmediklerini ifade eden Kurt, “Derin Batı” dediği taraflarca Türkiye üzerinden algı operasyonu yapıldığını söyledi.
“Cumhurbaşkanımız ilk turda bitmesini isterim demişti”
Kurt, Türkiye’de seçimlerin çok güvenli olduğunu dile getirerek, “Cumhurbaşkanımız ilk turda bitmesini isterim demişti ama 0,48 puan da olsa demokrasi bunu gerektirir. Çok da germeden vatandaşın net kararını sandıkta alma gereği hissettik. Bunun Türkiye’deki demokrasinin gücünü daha fazla ispat edeceğini, dünya kamuoyu nezdinde de Türkiye’nin demokrasisi üzerinde gölge oluşmadan, başka bir algı yönetimine sebebiyet vermeden bitmesinin önemine ve demokrasiye inandık” değerlendirmesinde bulundu.
CHP’nin HDP ile ayrı, Zafer Partisi ile ayrı, diğer taraflarla da ayrı protokoller imzalayarak pazarlık yaptığını anlatan Kurt, “Bu pazarlık sonucunda birisi kandırılacak. HDP’ye verdiğin söz ayrı, Ümit Özdağ’a ayrı, İYİ Parti’ye ayrı. Belki de DEVA ve Gelecek Partisi’ne de ayrıdır. Tüm bunlar birbirleri ile pazarlıklar halinde gelmiş. Fakat AK Parti, Tayyip Erdoğan pazarlık yapmıyor. Onlar Tayyip Erdoğan’ı pazarlık yapmadan destekleyeceklerini açıkladılar. Duruşlarını ortaya koydular” dedi.
“Maalesef HDP üzerinden büyük hatalarımız oldu”
“Tayyip Erdoğan Türkiye’de tabuları yıkmış bir adam” diyen Abdurrahman Kurt, şu ifadeleri kullandı:
“Marifet iltifata tabidir diye bir söz vardır. Bizim bu konuda maalesef HDP üzerinden büyük hatalarımız oldu. Büyük fırsatları kaçırdık. Şöyle düşünün; ortada hiç bir şey yokken ve büyük bir kandırmacanın, büyük bir tarihsel vebalin ve zulmün sahibi CHP’ye ‘onu başkan yaptıracağız’ dendi ama her şeyin üzerinde konuştuğumuz bir dönemde Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’a ‘seni başkan yaptırmayacağız’ gibi bir ifade kullanılıyordu. Sadece Çözüm Sürecinde değil, Cumhurbaşkanımız 12 Ağustos 2005’te manifesto niteliğinde bir konuşma yaptı. 1999’dan beri çatışmasızlık devam ederken o gün onlar savaşı tekrar başlatacaklarını açıkladılar ve bu Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde atılan demokratikleşme adımlarına verilen cevaptı. Olay artık bir Kürt meselesinin çözümünden öteye PKK’nın bölgesel hegemonyasına dönüştürdüler. Onları yöneten derin güçlerin aslında işin özünde islamifobik bir anlayışa sahip olan uluslararası güçlerin Türkiye’nin güçlenmesi karşısındaki kaygılarına hizmet ettiler. Bir iki gün yine bir açıklamaları vardı, bir çok devletin kendilerine ateşkes çağrısında bulunduğunu ve onları dinlediklerini söylüyorlar. İşte o devletler Duran Kalkan’ın deyimiyle Çözüm Süreci’nde barış yapmak istediklerinde onlara savaşı dayattılar.”
“Çözüm Süreci’nin en önemli sonuçlarından bir tanesi…”
Kurt, “Dolayısıyla Kürt halkı HDP üzerinden kendi iradesine ulaşma şansına sahip değil. Bunu biz yaşadık. Çözüm Süreci’nin en önemli sonuçlarından bir tanesi PKK ve HDP üzerinden barış yapmak veya savaş başlatmak bile onların elinde olmayan bir noktaya gelmiş. Burada Kürtlerin kendi kaderine sahip çıkması gerekiyor. Hatta onların da yararına olacak bir şekilde çünkü onlar bu süreci yönetme yetisini kaybetmişler, bu kendilerine de zarar veriyor. Onlara dayatılan süreç neticede bir çok insanın cezaevine girmesine sebebiyet verdiği gibi Türkiye’de demokrasiyi zehirledi” yorumunu yaptı.
“Devletin de Kürtlere Türkleşmeyi dayatmaması gerekiyor”
Türkiye’deki Kürtlerin ayrılma gibi bir niyetinin olmadığını vurgulayan Kurt, şöyle devam etti:
“Çünkü sosyolojik anlamda o kadar çok iç içe geçmişler ki bugün İstanbul en büyük Kürt şehri olmuş, Bodrumdan vaz geçmiyor Kürtler. Hatta Avrupa’daki radikal Kürtler bile Türkiye’ye geldiklerinde Antalya ve Bodrum’da zaman geçiriyorlar. Türkiye’deki Kürtler Türkiyelileşmiş ama Türkleşmemiş. Devletin de anlaması gereken en önemli nokta bu. Devletin de Kürtlere Türkleşmeyi dayatmaması gerekiyor. Zaten sosyolojik anlamda Türkiye Kürtlerinin yüzde 60’ı ve belki de daha fazlası bugün batıda yaşar hale gelmiş, entegre olmuşlar ve bu bugüne ait bir şey değil. Bu işin tarihsel boyutu var. Kürtler Osmanlı coğrafyasında kurucu unsurdur. Mustafa Kemal bunu kabul etmiş ama 1924’te bütün programı Kürtlerin ve Müslümanların aleyhine olacak şekilde değiştirmiş. Tarih Türkiye’de henüz açıkça konuşulamıyor.”
AK Parti iktidarından önce Kürtlerin varlık mücadelesi verdiğini, AK Parti ile bunun aşıldığını ve eşitlik mücadelesi verildiğini anlatan Kurt, “Ama demokrasi hegemonyal bir örgüt tarafından zehirlenince Türkiye’deki korkular derinleşti” dedi.
Abdurrahman Kurt, bugün AK Parti tarafından atılan adımların dün hayal gibi göründüğünü, buradan daha ileriye gitmek için de Türklerin kaygılarının giderilmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Kurt, HÜDA PAR’ın Meclis yeminine karşı olmadığını belirterek, “Bizim şu anada gündemimizde yemin yok. Bu tür meseleler şu aşamada bizim için hafif kalıyor. Çünkü bunlara gelebilmek öncelikle bir demokratikleşme ihtiyacının zaruretini herkese hissettirebilecek bir zemin gerekiyor” dedi.
AK Parti’nin Akil İnsanlar heyetlerinden aldığı raporlar çerçevesinde çok önemli adımlar attığını vurgulayan Kurt, bugünkü ortamda artık bunları konuşacak bir zemin olmadığına dikkati çekti.
Kurt, seçimlerden sonra bazı şeylerin daha rahat konuşulabileceğini dile getirerek, “Alimler şöyle der; neyi, ne zaman, nerede, kime ve nasıl söyleyeceğini bilmektir hikmet. Allah kime hikmet vermişse ona büyük nimet vermiştir. Hikmet kavramı doğruyu ziyan etmemektir, zamansız söylememektir, karşınızdaki muhatabın aklının ötesinde konuşmamaktır. Çünkü sizin konuştuğunuzun içerisindeki haklılık muhatabımızın anladığı kadardır. Eğer amacınız değiştirip, dönüştürmek ve geliştirmek ise. Dolayısıyla biz hikmeti kaybederek bu tür kavramları her bildiğimiz doğruyu her yerde söyleyerek sonuca gitme şansına sahip değiliz” dedi.
Abdurrahman Kurt, “Kürtler artık AK Parti içinde çok etkin değiller deniliyor, bu doğru mu?” sorusuna, “Yok, öyle değil ama bizim etki etme zamanımız özellikle PKK, HDP ve FETÖ’nün yarattığı kaygılardan dolayı, demokratik süreçlere etkimiz Türkiye’de kabartılan aşırı milliyetçilik atmosferi içerisinde şu aşamada çok öne çıkamıyor. Bunun en iyi öne çıkabileceği zemin gerçekten de AK Parti’dir” şeklinde konuştu.
“Bölgesel bir Kürt AK Partisinin varlığı zorunlu artık”
“HDP bölgede CHP’nin tek partili dönemde yaptığı gibi herkese tehditler savuruyor, linç ediyor. Diğer Kürt partiler gelişme alanı bulamıyor” diyen Kurt, bunun Kürtlerin kendi içerisinde demokratikleşmesine ve farklılıkların sesinin çıkmasına zarar verdiğini savundu.
PAK, PSK ve diğer Kürt partilerle de iyi ilişkileri olduğunu vurgulayan Kurt, “Kürtlerin kendi içerisinde bir araya gelmesine çok önem veriyorum. Kürtleri hakları ve talepleri ile doğru ifade edebilelim ve bu ifade ettiğimiz doğrulara da makul bir strateji çizelim. HÜDA PAR’ın varlığı diğer arkadaşlarımızda da bu motivasyonu güçlendirirse eğer şuna inanıyorum, bölgede artık bir bölgesel bir Kürt AK Partisinin varlığı zorunlu artık. Çünkü Türkiye’de polarizasyon yani ayrışma biraz fazlalaşmış durumda. Ben bu artan milliyetçilikleri tehlikeli görüyorum. Belli bir kritik eşiği aşarsa onarılması çok zor ve hasar verecek hale gelebilir. Buraya varmadan önce makul yapılanmalar içerisinde bir bölgesel Kürt AK Partisinin Türkiye’deki Ankara yönetimini de ‘Kürtlere mi söylesem, Türklere mi söylesem, hangisini kaybetsem’ arasında bırakmadan kendi sesi olabilecek ve kendi pratiği içerisinde müsbet, hikmetli, makul hedefleri oluşturabilen bir yapılanmanın artık zamanı geldi diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye için Azerbaycan ne ise, Kürdistan da öyle olmalıdır”
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerine değinen Kurt, seçimlerden sonra ilişkilerin eskisinden de daha iyi olmasını beklediğini vurguladı.
Kurt, “Ben daha önce de söyledim. Anlaşılana kadar da söyleyeceğim. Bugün Türkiye için Azerbaycan ne ise, Kürdistan da öyle olmalıdır. Eğer kardeşsek, tarihdaşsak, dindaşsak, yoldaşsak dolayısıyla bir Azeri Türkünden bir Irak ve Suriye Kürdünün farkı olmaması gerekiyor. Türkiye büyümek istiyorsa bu onun önünde en önemli hedeflerden biridir. Biz Türkiye’nin büyümesini istiyoruz. Güçlü bir Türkiye ile beraber olmak ve bir parçası olmak istiyoruz” dedi.
“Bu coğrafya hepimizin coğrafyası” diyen Kurt, sadece Kürtlerin değil, Türklerin de tek partili zihniyet tarafından geçmişte yapılan hataların altında ezildiğini söyledi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın