Ahmet Türk: Çözüm Sürecinde Kandil’e, Özal döneminde Şam’a gittik

Haber Merkezi - Kobani Davası duruşmasında savunma yapan Ahmet Türk, "Suçlamalar siyasidir ve talimatla oluşturulmuştur. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için Kürtleri hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir" dedi.

Eski HDP  Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobani Davası’nın 11’inci grup duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.

Duruşmaya, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği, Almanya Büyükelçiliği’nden bir heyet ile HDP’li siyasetçiler katıldı.

Davanın bugünkü duruşmasında Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ahmet Türk savunma yaptı.

Avukat Ali Bozan: Çolak’ın iletişimleri incelenirse davanın kumpas olduğu ortaya çıkacak

Dosyaya gelen evraklar okunduktan sonra söz alan Avukat Ali Bozan, kimi müşteki beyanlarının duruşma tutanağına yansımadığını belirterek, müştekilerin şikayetçi olmadıklarını hatırlattı.

Mahkemenin ilk başkanı Bahtiyar Çolak’ın gözaltına alınmasına da dikkati çeken Bozan, Çolak’ın iddianameyi kabul ettiğini ve Eylül ayına kadar mahkemede yapılan işlemlerde imzası olduğunu vurguladı.

Bozan “Bahtiyar Çolak’ın hakkında bir soruşturma varsa, mahkemenizin eski başkanını hangi niyetle neleri yaptırmak için HSK Kobani davasına atadı?” diye sordu.

Çolak’ın WhatsApp görüşmeleri incelendindiğinde bu dosyanın “bir kumpas davası” olduğunun ortaya çıkacağını belirten Bozan, “‘Atadedeler’ toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun isimlerinin referans olduğu basına yansıdı. İddianamenin içeriğini biz bilmeden MHP, Yargıtay’a bir çağrıda bulundu. HDP’nin kapatılması için Yargıtay’a çağrıda bulunan Devlet Bahçeli'nin 2020 yılında Bahtiyar Çolak’ında katıldığı toplantıda referans olduğu iddiaları var. Bu iddia gerçekse, sizlerin bugün yargılamayı bitirip müvekkillerimiz hakkında beraat ve tahliye kararı vermeniz gerekiyor” dedi.

Avukat Ali Bozan, “Süleyman Soylu, Twitter’da bir video paylaştı ve Bahtiyar Çolak mahkeme başkanıydı. Müvekkilimizin masumiyet karinesi ihlal edildi. Aynı açıklamayı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fahrettin Altun da yaptı. Müvekkillerimizi hedef gösterdiler. Bunların suç olduğu söyledik ve sizleri etkilemelerine izin vermemenizi istedik. Mesai arkadaşınız suç örgütü kapsamında gözaltına alınmış ise mahkemeden bunun araştırılmasını talep ederiz” diye ekledi.

Ahmet Türk: 12 Eylül’den bugüne bizim için değişen bir şey yok

Öğleden sonra söz alan eski HDP milletvekili ve yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk de uzun bir savunma yaptı.

Uzun yıllardır siyaset içinde yer aldığının altını çizen Türk, 50 yıllık siyasi ömrü boyunca birçok haksız ve hukuksuz uygulamayla karşı karşıya kaldığını aktardı.

Türk, “12 Eylülleri, Diyarbakır zindanlarını yaşadık. O dönemin Genel Kurmay Başkanı ‘Bunları Meclis’ten atacaksınız, ya sokaklarda it gibi öldüreceksiniz.’ dedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Bugüne geldiğimizde de değişen bir şey yok. Baskılarla bizi siyasi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Kürt sorununun demokratik siyasetle çözüleceğine inandığımız için bugüne kadar mücadele ettik. Belediye başkanlığına geçtikten bir gün sonra kayyımlar yerimize atandı. Bugün de haksız hukuksuz Kobanî Davası ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

“Devlet bir taraftan da bize arkadan tuzak kurdu”

“IŞİD çetelerinin vahşeti karşısında suskun kalamazdık, bu düşünülemez” diyen Türk, “O dönemde düşüncelerimizi ortaya koyduk. Çaba gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını; demokrasiye ve insan haklarına destek verilmesini istedik.  IŞİD çeteleri şehirleri yıktı, yaktı, insanları kaçırdı.  Biz o döneme müdahil olduk ve vahşeti göstermek için çaba gösterdik” ifadelerini kullandı.

Türk sözlerine şöyle devam etti:

"Çözüm Süreci başlamadan önce dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti, bir süreç başladı. Ayla Akat Ata ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir taraftan devlet açılım yapmak için bizden destek isteyecek ve bir taraftan da bize arkadan tuzak kuracak. Böyle bir dönem yaşıyoruz. 

Bir düğünde iken İçişleri Bakanı beni aradı ve Kandil’den bir heyet geleceğini söyledi. Silopi ve Habur arasında yüz binleri bir tarlada beklettik. Sürece zarar gelmesin, dedik. Mardin’de gece saat dörtte beni uykudan uyandırdı (İçişleri Bakanı). Yargıç ve avukatlar arasındaki sorunun çözülmesi için ortak bir metin düzenledik. Şimdi bugüne geldiğimizde, geçmişte yaşadıklarımızın değişmediğini görüyoruz. İstediğimiz haklarımızın ortak bir değerde buluşturulmasıdır. Mücadelemiz budur, kimseyi azmettirmeyiz. Partimin desteğiyle yasaklı olduğum için o zaman bağımsız belediye başkanı olarak seçildim. Seçilmemin esas nedeni partimin beni desteklemesi. İnsanları tahrik etmek ile bu parti suçlanıyor. Genel Başkanı suçlanıyor. Diyarbakır'da IŞİD, mitingin ortasına bomba attı, dört insanımız öldü. Selahattin Demirtaş kürsüde ‘provokasyona gelmeyin’ dedi.”

"Siyasetçiyiz, iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek gibi bir sorumluluğumuz var” diyen Türk, “Siyasetçi iseniz halkın taleplerini doğru okumanız lazım, yaptığımız bu. Fikirlerimizi söyledik, Newrozlarda, mitinglerde düşüncelerimizi söyledik. Her zaman barışı esas aldık, barışçıl bir süreç için mücadele ettik. Sorunları demokratik siyasetin çözeceğini biliyoruz. Demokratik siyasette ısrarlı olmamızın nedeni demokratik siyasetin sorunları çözeceğine inancımızdan” şeklinde konuştu.

“Tırları Mardin Valisi ile uğurladık”

Ahmet Türk, "Bir hukuk devleti varsa insanların fikir ve düşüncelerinden yargılanmaması lazım. Zaman zaman siyasetçiler ve basın, HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırtık, ortada bir şey var mı? Partimizin bu davada azmettirici olarak görülmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobani’ye gittiğimiz de 16 grup gittik, o dönem belediye başkanıydım. Orada bir konuşma yaptım. O konuşma, IŞİD vahşetine suskun kalınmaması içindi. Kobanî halkına destek sunduk. 5-6 tır unu gönderdiğimizde Mardin Valisi ile o tırları uğurladık” dedi.

“Suçlamalar siyasidir”

Türk, “Suçlamalar siyasidir ve talimatla oluşturulmuştur. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Bu yargılamanın sizler de farkındasınız. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için Kürtleri hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir" sözlerini sarfetti.

Son olarak hakkında kayyım atanması ardından açılan davaya dair de savunma yapan Türk, şöyle konuştu:

“Belediye başkanlığımız döneminde yolsuzluklarla ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyım geldikten sonra kayyımın atadığı yöneticiler, daire başkanları yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyım üzerine ifadeler verildi. Bizim hakkımızda böyle bir şey olmamasına rağmen, sırf kayyım atamak için hakkımızda böyle davalar açtılar. Kayyımlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum.”

Kayyımların ve yöneticilerinin yolsuzluklarını anlatan Türk, sözlerine şunları ekledi:

“Kayyımlar hakkında tüm belgelere rağmen bir dava açılmadı. Bu dosyaların buraya getirilmesi lazım. Hiçbir zaman halkımızın hakkını alma gibi bir durumumuz olmadı. Sadece bir korucuyu hırsızlık yaptığı için işten çıkardığımız için İçişleri Bakanı bunu dile getirebiliyor. Ama kayyımın yolsuzluklarını saklamaya çalışıyorlar. Bu davaların buraya getirilmesi ve yargılamanın burada yapılmasını talep ediyorum.”

Türk’ün savunmasının ardından mahkeme başkanı Türk’e dosyada yer alan fotoğrafları sordu.

Ahmet Türk, “Zaman zaman siyasi çalışmalar yaparken, bazı toplantılara katılıyoruz. Gittiğimiz mekanda nelerin olduğunu bilme ya da bayrakları indirme gibi bir şansımız yok. Kandil’de çekilen bir fotoğraf var, o da Çözüm Sürecinde çekilen bir fotoğraf. Devletin de bu konuda bilgisi var. Özal döneminde Şam’a gittik bilgisi dahilinde. O zaman bir ateşkesin sağlanması yönünde bir başlangıçtı. 1994’te bir şeyler çözülebilirdi. Biz Şam’da iken Özal’ın vefat haberini duyunca o çalışmalar sonuçsuz kaldı” diye belirtti.

“IŞİD vahşetine karşı mücadele etmenin nesi suç?”

IŞİD’e yönelik basına verdiği demeçleri soran mahkeme başkanı, Türk’ün hangi kantona gittiğini sordu.

Türk, “IŞİD gibi kafa koparan bir vahşete karşı durmanın neresi suç? Sadece Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı mücadele edilmesi noktasında herkese çağrıda bulunduk. Bunun davada yer alması bile anlamsız” diyerek yanıt verdi. 

“Celal Talabani dostumdu, Mesud Barzani de öyle”

Mahkeme başkanının tek tek Türk’ün yurt dışına çıkışlarına dair belgeleri okumasına da Türk, “Tek tek okumanıza gerek yok” dedi.

Türk, “Celal Talabani dostumdu. Mesud Barzani de öyle. O yüzden bu konuda yurt dışına çıkmışlığım vardır. Özellikle Irak’a gittim, Celal Talabani, seçildiğinde ya da hasta olduğunda gittim. Türkiye’de binlerce insan gidip geliyor. Irak’a gitmenin bir suç olduğunu göstermek, hukuki bir anlayış değil” şeklinde konuştu.

Avukat Erdal Kuzu: Ahmet Türk hakkında beraat kararı verilmeli

Daha sonra konuşan Avukat Erdal Kuzu, HSK’nin devlet yapılanmalarında yer alan hakim ve savcılar hakkında soruşturma başlattığını ama sadece KCK davalarında HSK’nin görevini yerine getirmediğini hatırlattı.

Kuzu, “Atadedeler” yapılanması kapsamında gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Bahtiyar Çolak’ın durumuna dikkat çekerek, şu an ki mahkeme heyetinin Kobanî Davasında yargılanan müvekkili Türk’e dönük ara karar oluşturarak beraat kararının oluşturulmasını talep etti.

Nazmi Gür: Sayenizde gözümü kaybedeceğim

Nazmi Gür ise sağlık sorunlarına dikkat çekerek, yarın Ankara Şehir Hastanesi’ne götürüleceğini ifade etti.

Gür, “Bizlerin sağlık sorunları sizi hiç ilgilendirmiyor. En son Aysel Hanımın raporlarını esas almadınız. Sizin sayenizde belki gözümü kaybedeceğim. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorum ve doktorlar kan sulandırma ilacının bir hafta bırakılmasını istiyor ve bu da kan pıhtılaşmasına neden olacak ve beyin kanaması tehlikesi var, tam teşekküllü bir hastane ortamı olmadığı için. Ancak sağlığıma kavuşursam savunma yapmak istiyorum” dedi.

Avukat Veysi Eski de duruşmanın yarına kadar ertelenmesini talep ederek, Türk’ün kesintisiz savunmasının alınması gerektiğini, avukatları olarak yarın söz alacaklarını belirtti.

Mahkeme heyeti avukatların taleplerini reddederek, cezaevinde bulunan tanıkların dinlenmesi için duruşmaya ara verdi.