Erbil (Rûdaw) – Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, AİHM’nin müvekkili hakkındaki kararının Türkiye açısından bağlayıcı olduğunu belirterek, “Biz hala Türk yargısının bu karara uyacağını düşünüyoruz. Hükümet temsilcileri kendi fikirlerini söyleyebilirler. Ancak bu ne toplumu ırgalar ne de yargıyı bağlar” dedi.
Edirne F Tipi cezaevinde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Demirtaş hakkındaki kararının ardından yaşanan gelişmeleri ve Ankara 7’inci Sulh Ceza Hakimliğine yaptıkları itirazın reddedilmesi ile ilgili Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
“Sulh Ceza Hakimliğinin kararı sert bir karar değil”
Sulh ceza hakimliğinin ret kararının nihai bir karar olmadığını vurgulayan Karaman, “Sonuçta mahkemenin verdiği ret kararının dilinden şunu anlayabiliriz; ‘Adalet Bakanlığı bu çeviriyi bize gönderdikten sonra yeniden bir değerlendirme yapacağız’ şeklinde okunabilir bu karar. Dolaysıyla biz de bu aşamada zaten bunu bekliyoruz. Yani henüz nihai olarak yargı da ‘hayır biz bu karara uymuyoruz’ demedi. Siyasiler bağırıp çağırıyor, üç beş kişi söyledi. Tamam ama yargının buna karşı tutumu ne olacak? Büyük olasılıkla insanlarda şöyle bir algı var tabi ki de, devletin başı bunu söylüyorsa yargıda muhtemelen serbest bırakmayacak gibi bir ön kabul var. Fakat dünkü karar doğrudan evet bu netleşti, demek ki bırakmayacaklar gibi sert bir karar değil” dedi.
AİHM’in Demirtaş hakkındaki kararını değerlendiren Avukat Karaman, Biz hala Türkiye’nin bu karara uyacağını düşünüyoruz. Türk yargısının bu karara uyacağını düşünüyoruz. Hükümet temsilcileri kendi fikirlerini söyleyebilirler, bizi bağlamaz diyebilirler. Ancak bu ne toplumu ırgalar ne de yargıyı bağlar” diye konuştu.
Yargı alınan karara uymak zorunda olduğuna işaret eden Karaman, “Devletin bir organı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası taahhütleri yerine getirmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi takip ediyor”
Yargının karara uymaması halinde hangi yolu izleyecekleri sorusuna yanıt veren Karaman, “Bu olmazsa (Türkiye AİHM kararını tanımazsa) prosedür bellidir. AİHM’nin vermiş olduğu kararları Avrupa Konseyi’nin organı olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi takip ediyor. Oraya bir müracaatımız söz konusu olacak. Ondan sonra Bakanlar Komitesi de bu kararın Türkiye’de uygulanmasını takip edecek. Bu takip sürecinde de bir takım yaptırımlar söz konusu olabilecek. Dolaysıyla en nihayetinde Türkiye ile Avrupa Konseyi ilişkilerinin son bulmasına karar verebilecek bir noktaya da taşınabilir” değerlendirmesinde bulundu.
“Demirtaş kararında önemli iki husus var”
Avukat Mahsuni Karaman, “Demirtaş hakkında AİHM’in aldığı karar başta Figen Yüksekdağ olmak üzere diğer HDP'li tutuklu vekil ve belediye başkanları için de emsal olur mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Buna sadece emsal teşkil etmek demek, kararı küçültmek olur. Kararı anlamsızlaştırmak olur, emsal değil. Her ne kadar bizzat şahsı ile ilgili verilmiş bir karar olmasa da ismini saydıklarınızın tamamının aynı suçlardan dolayı tutuklu olmaları nedeniyle ve AİHM’in ‘bu suçlar oluşmamıştır’ tespiti nedeniyle doğrudan etkiliyor. Bir emsal söz konusu değil. Doğrudan onların hukuk dünyasına işleyen ve etkileyen bir durum var. Bunu iki sebepten dolayı söylüyorum. Demirtaş kararında en önemli iki hususu size söyleyeyim; birincisi DTK meselesi, diğeri ise 6-8 Ekim meselesi, değil mi? Halihazırda Demirtaş 6-8 Ekim olaylarından dolayı tutuklu değil mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demirtaş hakkında 6-8 Ekim meselesiyle ilgili şunu söylüyor; ‘HDP’nin 6 Ekim 2014 tarihinde atmış olduğu Twittlerde şiddet çağırısı yoktur, bunlar barışçıl protesto çağırısıdır.’
Dolaysıyla burada tutuklulukla ilgili verilmiş bir karar yoktur. Bu aynı zamanda suçun da olmadığına ilişkin bir tespit kararıdır. Bu yüzden 6-8 Ekim olayları nedeniyle Figen hanım başta olmak üzere Ayhan Bilgen ve isimi şu an aklıma gelmeyen 2014’te MYK üyesi olanlar ve en son operasyonla gözaltına alınan 27-28 kişinin tamamının derhal serbest bırakılması ve o dosyanın takipsizlikle sonuçlanması gerekiyor. 6-8 Ekim meselesinde Demirtaş’a arkadaşlarına ve HDP’ye istinat edilen suçlama 6-8 Ekim olaylarını iki adet Twitle başlatmalarıdır. Twitlerin içeriğinde şiddet çağırısının olmadığı tespiti var. Twitler ile meydana gelen olaylar arasında sebep sonuç çelişkisi olmadığına dair AİHM’in tespiti var. O nedenle suç sayılan sebep ortadan kalkmış. Dolaysıyla Demirtaş ve tüm tutukluların serbest bırakılması ve halen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında süren soruşturmanın derhal takipsizlikle sonuçlanması gerekiyor.”
“Demokratik Tolum Kongresi münasebetiyle şu ana kadar soruşturma ve kovuşturma geçiren bini aşkın kişi var” diyen Karaman, “Bunu sadece Leyla Güven’le ki yeni vakadır diye söylüyorum, sınırlı tutmamak lazım. Leyla Güven’e gelene kadar yaklaşık bine yakın insan yargılandı, halen yargılanıyor. DTK’yla ilgili biliyorsunuz AİHM diyor ki bu meşru sivil bir organizasyondur. Bunun üzerinden muğlak bir şekilde öngörülebilirliğe aykırı şekilde örgütsel bir tanımlamaya, bir nitelemeye gidemezsiniz” dedi.
“Karar Demirtaş’ın kişisel hukukuyla ile ilgili bir karar değil”
Karaman, ayrıca şunları söyledi:
“DTK’da çalışmak ya da DTK’ya üye olmak, DTK’nın delegasyonunda yer almak, sabah akşam DTK’ya girip çıkmak, DTK’da yatmak orada kalmak hiçbir şekilde terör örgütü üyeliği suçuna vücut vermez. Bu net bir tespittir. Dolaysıyla Demirtaş’la ilgili kararın emsalliğinden ziyade Demirtaş’ın yargılandığı o suçlardaki o vakalarla ilgili değerlendirmeler nedeniyle aynı suçtan, aynı vakalardan yargılananların hepsi doğrudan etkilenir. Bunlardan birincisi DTK’dır diğeri de 6-8 Ekim meselesidir. Bu açıdan yorumlamak lazım. Bu sadece Demirtaş hakkında alınmış bir karar değil ki. DTK sivil bir oluşumdur. O yüzden Demirtaş suçsuzdur. Dolayısıyla DTK’dan ceza alan herkes için geçerli olan bir karardır. Bu karar Demirtaş’ın kişisel hukukuyla ile ilgili bir karar değil. Son beş yılın aslında röntgenini çeken bir karardır. Siyaset ve yargı ilişkisini çeken bir karardır, meselelerin nasıl siyasetin gölgesinde yürütüldüğüne ilişkin bir karardır.”
Mahsuni Karaman, Bu kararın alınmasına sebep olan 3 siyasetçi konuştu; Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu ve Devlet Bahçeli. Aklı başında bir hukukçu kalkıp henüz bu konuda bir açıklama yapamadı. Yapamaz. AİHM Büyük Dairesi kararının bağlayıcılığının tartışılması hukuk fakültelerinin kapısına kilit vurmak demektir” şeklinde konuştu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın