Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı: Şiddet endişe verici boyutlara ulaştı
Diyarbakır (Rûdaw) - Kadına yönelik bir yıllık şiddet bilançosunu açıklayan Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 2024 yılında fiziksel şiddetin yüzde 6,5, cinsel şiddetin yüzde 10,4 ve ekonomik şiddetin yüzde 7,6 oranında artış gösterdiğini bildirdi.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı bileşenleri, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle kadına yönelik şiddet ile ilgili hazırladığı raporu açıkladı.
Rosa Kadın Derneği’nde düzenlenen basın toplantısında raporu açıklayan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Genel Sekreteri Merve Karadaş, 2024 yılında bir önceki yıla oranla fiziksel şiddetin yüzde 6,5, cinsel şiddetin yüzde 10,4 ve ekonomik şiddetin yüzde 7,6 oranında artış gösterdiğine dikkat çekti.
Merve Karadaş, “Şiddete, baskıya ve ayrımcılığa karşı kadınların ve LGBTİ+Iarın direnişini selamlarken, bu eşitsizlik ve adaletsizlik düzenine karşı mücadeleyi büyütmenin önemini bir kez daha vurguluyoruz. Kadına yönelik şiddet bireysel bir sorun değil; patriyarkal düzenin, devlet politikalarının ve cezasızlık sisteminin ürettiği bir sonuçtur” dedi.
Karadaş “Kadınların yaşam haklarını ellerinden alan bu sistematik şiddet, toplumsal eşitliğin ve özgürlüğün önündeki en büyük engellerden biridir” ifadelerini kullandı.
2024’te şiddet olayları arttı
Merve Karadaş şu verileri paylaştı:
“Maalesef bugün sizlerle paylaşacağımız veriler, 2023 ve 2024 yılları arasındaki şiddet verilerindeki artışın endişe verici boyutlara ulaştığını göstermektedir. Ağ bileşeni kurumlar toplamda 3 bin 625 başvuru almıştır. Bu veriler 2023 yılı ile karşılaştırıldığında, 2024 yılı boyunca fiziksel şiddet yüzde 6,5, cinsel şiddet yüzde 1 0,4 ve ekonomik şiddet yüzde 7,6 oranında artış gösterdiği görülmektedir.”
“9 kadın cinayeti basına yansıdı ancak gerçek rakam bunun çok üzerinde”
Aldıkları başvurularda yeni bir şiddet türüne dikkat çeken Karadaş, şunları söyledi:
“Dijital şiddet gibi yeni şiddet türleri, kadınların yaşam alanlarını daraltmakta ve kontrol altına almaktadır. 2024 yılı boyunca Diyarbakır'da 9 kadın cinayeti basına yansımış, ancak gerçek rakamların bunun çok daha üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Kadın hak savunucuları ve avukatlar ise artan yargı tacizleriyle karşı karşıyadır.
Kadın mücadelesine öncülük edenler, sistematik baskılarla sindirilmeye çalışılmaktadır. Avukatlara ve hak savunucularına yönelik soruşturma ve kovuşturmalarda, mesleki faaliyetler suç unsuru olarak değerIendirilmekte, kadınların örgütlenme özgürlüğü engellenmektedir. Bu baskılar, kadın mücadelesini yalnızlaştırma ve zayıflatma politikalarının bir parçasıdır.”
“LGBTİ+lar da aynı sistematik ayrımcılığın hedefinde”
“Devlet destekli LGBTİ+ karşıtı mitingler, nefret söylemleri ve yasaklar, bireylerin yaşam ve güvenlik haklarını tehdit etmektedir“ diyen Karadaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onur Yürüyüşleri'ne getirilen yasaklar, anayasal hakların açıkça ihlalidir. Nefret cinayetlerinin ve ayrımcılığın cezasız kalması, LGBTİ+Iarın adalet sistemine olan güvenini zedelemekte ve toplumsal ötekileştirmeyi derinleştirmektedir. Trans kadın Sudenaz'ın nefret cinayetine kurban gitmesi, LGBTİ+Iarın nasıl bir güvensizlik ortamında yaşadığını bir kez daha göstermiştir. Kadına ve LGBTİ+Iara yönelik şiddet, ekonomik eşitsizliklerle, patriyarkal baskılarla ve siyasi baskı araçlarıyla beslenmektedir.”
“Kayyım atanan belediyelerde kadınların hakkı ellerinden alınmıştır”
Kayyum politikalarının kadınların kazanımlarını hedef aldığını söyleyen Karadaş, “Kadın sığınakları kapatılmakta, danışma merkezleri işlevsiz hale getirilmektedir. Kayyım atanmış belediyelerde kadınların şiddetten korunma hakkı fiilen ellerinden alınmıştır. Kürt kadın hareketinin yarattığı politik ve sosyal kazanımlara yönelik bu sistematik saldırılar, toplumsal barışı ve kadınların direnişini hedef almaktadır. Ancak kadınlar, ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sloganıyla bu baskılara karşı direnişin ve özgürlüğün sesi olmaya devam etmektedir” şeklinde konuştu.
“İstanbul sözleşmesi'ne geri dönülmeli”
Karadaş, taleplerini şöyle sıraladı:
“İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönülmeli, toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan politikalar uygulanmalıdır. 6284 Sayılı Kanun'un etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalı, koruma tedbirleri bireysel ihtiyaçlara uygun şekilde düzenlenmelidir.
Kadın cinayetleri ve nefret suçları faillerine iyi hal ve haksız tahrik indirimi uygulanmasına son verilmelidir.
HPV aşısı ücretsiz hale getirilmeli ve kadın sağlığı hizmetleri güçlendirilmelidir.
LGBTİ+ larin anayasal haklarını güvence altına alan düzenlemeler yapılmalı, nefret suçlarıyla etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.
Kadın sığınaklarının sayısı artırılmalı, kayyım politikalarının kadınlara verdiği zararlar giderilmelidir.
Kadın hak savunucularına yönelik yargı tacizleri son bulmalı; kadınların örgütlenme ve ifade özgürlüğü korunmalıdır.
Bugün bir kez daha haykırıyoruz: Kadına yönelik şiddeti durdurmak, patriyarkal baskıya karşı durmak ve toplumsal eşitliği sağlamak için mücadele etmek zorundayız.”