Özgür Özel’den DEDAŞ'a tepki: Raporlar inanılmaz ihmaller tespit etti
Haber Merkezi - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Diyarbakır ve Mardin’de yaşanan yangın felaketiyle ilgili yaptığı açıklamada, "İçişleri Bakanı'nın ilk gün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı meselenin bir anız yangınından kaynaklanmadığı ortaya çıktı. Çok sayıda bağımsız kuruluşun yazdığı raporlar DEDAŞ'ın inanılmaz ihmallerini anlatıyor" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu.
Diyarbakır ve Mardin'deki 15 kişinin ve onlarca hayvanın yaşamını yitirdiği yangın felaketine tepki gösteren Özel, "İçişleri Bakanı'nın ilk gün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı meselenin bir anız yangınından kaynaklanmadığı ortaya çıktı. Çok sayıda bağımsız kuruluşun yazdığı raporlar DEDAŞ'ın inanılmaz ihmallerini anlatıyor" dedi ve DEDAŞ'ın o bölgedeki insanların sağlığıyla oynadığını ifade etti.
Deprem bölgesinde 1 yılı aşkın süre geçmesine rağmen verilen konut vaatlerinin gerçekleşmediğini de söyleyen Özel, depremzedelerin kira yardımlarının uzatılması konusunda teklif vereceklerini de aktardı.
Diyarbakır ve Mardin yangınları
Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır-Mardin arasında çıkan yangında 15 vatandaşımızı kaybettik. Kendilerine rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. En kısa zamanda ben de Diyarbakır'a gideceğim. İçişleri Bakanı'nın ilk gün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı meselenin bir anız yangınından kaynaklanmadığı ortaya çıktı. Çok sayıda bağımsız kuruluşun yazdığı raporlar DEDAŞ'ın inanılmaz ihmallerini anlatıyor. 15 maddelik raporda yangın çıkması için etraftaki otların yanması için ne gerekiyorsa yapıldığını, ufacık tedbirlerin alınmadığını, yandaki araçların budanmadığını DEDAŞ'ın bu yangına davetiye çıkardığını gösteriyor bu raporlar. DEDAŞ herhalde bu bölgenin en çok şikayet ettiği kurumdur. Sayaç okunmadan kesilen yüksek faturalardan tutun çiftçiye ait trafoların haczine elektrik kesintilerine, elektrik altyapısının yenilenmemesine sayısız şikayet var. En çok Şanlıurfa'da var. DEDAŞ'ın oraya ettiğini kimse etmiyor. Şanlıurfa'yı bu kavurucu sıcakta elektriksiz dolayısıyla susuz bırakıyor. Sağlık hakkını tehdit ediyor. Solunum cihazlarını diyaliz hastalarına bağlı hastaların yaşamını riske atıyor. DEDAŞ’ın dağıtım hizmeti verdiği pekçok yerde voltaj düşük dalgalanmalar yüzünden sürekli arızalar yaşanıyor, ev aletleri yanıyor, kullanılamaz hale getiriliyor. Bu konudaki tazminat başvuruları kabul edilmiyor. Yapılan başvurular incelenmiyor cevaplanmıyor. Elektrik altyapısının geçmişten kalması ve DEDAŞ tarafından gerekli yenilemenin yapılmaması yüzünden sürekli kesintiler yaşanıyor.
Biz bu özelleştirmeler yapılırken Elektrik Mühendisleri Odasına, Tüketici Derneklerine kulak verdik. CHP'nin bu konuda sayısız raporu Meclis görüşmelerinde, komisyonlarda, görüşmelerde itirazları koca koca karşı oylarını dinlemediler. Tam da bunları yazdık. Elektrik dağıtımı, üretimi sadece bir ticari faaliyet değildir. Elektrik artık bir insan hakkıdır. Böyle stratejik bir alanı özelleştirmeyin. Alırlar satarlar tahsilatı yaparlar yatırımı yapmazlar, bakımı yapmazlar, iyileştirme yapmazlar. Böyle bir kamusal alan ranta terk edilemez dedik dinletemedik. Şimdi orman yangınına bakıyorsunuz 15 can gitmiş DEDAŞ'ın ihmalinden kaynaklanıyor.
Grup başkanvekillerimiz dün Meclis açılır açılmaz ilk iş orman yangınları konusunda bir araştırma önergesi hazırladılar, verildi görüşülecek. Bu orman yangınlarının tüm yönleriyle araştırılması lazım. Hem DEDAŞ gibi şirketlerin sorumlulukları hem orman işletmesinin sorumlulukları hem orman mühendisleri gibi konunun uzmanlarının dışlanmasının getirdikleri hem orman köylüsü geleneğinin terk edilip, ormana evladı gibi bakan, ormanı büyüten, ormandan geçinen köylüyü bir kenara bırakıp ormanı rant alanı görüp onu ihaleye veren anlayışın sorgulanması hem de orman yangınının çıkması durumunda nasıl müdahale edilmeli, hangi ekipmanlar bulundurulmalı, ulusal ormanlarımızı koruma, orman yangınlarıyla mücadele planlı ne olmalı bunu artık bu Meclis el koymalı.
Önümüzdeki günlerde görüşülecek, oylanacak. Buna hayır diyenlere, Soma faciasından altı ay önce verdiğimiz önerge 22 gün önce o maden Türkiye'nin en güvenli madenidir diye hayır eli kaldırtanların 10 kez hekime ve sağlık çalışanlarına şiddete araştırılmasın diye hayır eli kaldırtanların faciadan sonra Soma'yı araştırdıklarını, en son Gaziantep'te Ersin kardeşimizin kanına bıçağı adam böyle çevirince hadi gelin araştıralım dediklerini, her faciadan sonra gelenlerin bu sorumsuzluğunu hatırlatıyoruz. Ve bütün Türkiye'yle birlikte AK Parti ve MHP gruplarının, grup başkan vekillerinin gözlerinin içine bakacağız. Orman yangınlarını, sebeplerini, mücadele yöntemlerini, çözüm önerilerini araştıralım mı yoksa bırakalım yansınlar, ölsünler mi? Gözünüzün içine bakacağız."
“Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, Türkiye konut kirasında geçen yıl yüzde 125’le Avrupa birincisi oldu. İkinci Macar Orban’ın ülkesi, yüzde 12,8. Onda birimiz kadar. Pandemi her yerde oldu, küresel kriz her yerde oldu, enflasyon tırmanışı her yerde oldu. Herkes bir tedbir aldı. Bir tek bizimkiler almadı. ‘Ben bilirim’ dediler, faizleri düşürdüler, enflasyon fırladı. Enflasyon fırlayınca gayrimenkule yönelme oldu. Gayrimenkule yönelince kira fiyatlarında artış oldu. Geçen sene yüzde 125. Beğenmediğin Macaristan'da yüzde 12. Gerisi çok daha düşük. Bu ülke nasıl yönetiliyor gördünüz mü? Onları da birileri yönetiyor. Burayı da birileri yönetiyor. Avrupa’da kira artışı yüzde üç, dört, beş. En yüksek 12. Türkiye'de yüzde 125. Ve bu ülkeler içinde ‘Fiyat artışı yüzde 25 geçemez’ diye kira artışına tavan koyan tek ülke biziz. Tavanı takan yok. Yüzde 125 oluyor. Sadece doğru ekonomi politikalarıyla yüzde üçte tutmuş, Avrupa ülkeleri. Bir de biri çıkıyor, yönü batıdan doğuya çeviriyor. Avrupa Birliği'ne (AB) girme hedefi varken terk edip Şangay İşbirliği Örgütü’ne gidecek diyor. Burada kiralar düşük, liderler mütevazı, halk zengin. Burada liderler itibardan tasarruf etmiyor, saraylar büyük, halk sürünüyor. Arada böyle bir fark var. Bu meseleye bakmak, bunu böyle görmek lazım.
“Nerede görülmüş stopajı ev sahibinin verdiği”
Şimdi de beyefendiler, ev kirasına yüzde 20 stopaj getiriyor. Diyor ki ‘Merak etmeyin, stopajı ev sahiplerinden alacağım. Onlar zengin.’ Bir: Her ev sahibi olan zengin değil artık. Babadan, dededen kalmış. Belki onun kirasıyla geçiniyor. İşsiz, yoksul dünya kadar insan var. İki: Nerede görülmüş stopajı ev sahibinin verdiği? Siz yüzde 20 stopajı bitirin. Bugün büyükşehirlerde ortalama kira 20 bin lira. 24 bin lira olmazsa gelin, kardeşimiz burada, hesabını bana sorun. Sen stopaj yüzde 20 getirdin mi evi şöyle kiraya verecek: ‘20 bin artı stopaj.’ Türkiye'de stopaj böyle işlemiyor mu? O yüzden herkes bilsin ki kim nereye özensiz, göstermelik bir şekilde vergi getiriyorsa aslında yine garibanın sırtına yükü yüklüyor. Bugün kira 20 bin lira, asgari ücret 17 bin lira, en düşük emekli maaşı 10 bin lira.
“Çalıştığımız tek program var: CHP iktidara gelince bu enkazı nasıl kaldıracağız onun programını çalışıyoruz”
Ve öyle bir ülkede, öyle bir yerde yaşıyoruz ki memleketi 22 yıldır yönetmişler, 22 yılın sonunda batırmaktan beter etmişler, halen daha yalan yanlış işlerde ısrar ediyorlar ve ana muhalefet partisi ‘yanlış, dur kardeşim, bu böyle olmaz, nasıl olur, gel ben sana anlatayım’ deyince; koca koca gazeteler, ‘CHP, AKP'nin elinden mi tutuyor? Ekonomi masası kurdular. Ortak program çalışacaklar.’ Çalıştığımız bir tek ortak program var: Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde, CHP iktidara gelince bu enkazı nasıl kaldıracağız onun programını çalışıyoruz. Dün, Sayın Yalçın Karatepe Gölge Ekonomi Bakanımız, müstakbel Ekonomi Bakanımız, gelecekteki ekonomi yönetimindeki bakanlarımızdan birisi; güya rasyonel politikaların mimarı ama hala zengine, varsıla, yandaşa, müteahhide rasyonel; vatandaşa irrasyonel politikaların uygulayıcısı Sayın Mehmet Şimşek'le görüştüler. Görüşmenin randevu aşamasındaki, öncesinde ve sırasındaki nezaket ve devlet adamlığına yakışır tutum için öncelikle Sayın Şimşek’ teşekkür ederiz. Normali budur, normalleşme dediğimiz budur.
“Aynı dilin konuşulamadığı bir görüşmeydi”
Şöyle bir siyaset yok: Sanıyorlar ki bir masada oturunca orada koalisyon, ittifak görüşmesi olur. Onun dışında karşı tarafa el bombası atman lazım. Siyaset bu değil. Siyaset, hem müzakere hem mücadele işi. Doğru bildiğini anlatma, önerme işi, öneri sunma işi. Düne kadar siz değil miydiniz, ‘Bu CHP hep eleştiriyor. Çözüm önerisi söylemiyor’ diyen? CHP sorunu tespit ediyor, somutlaştırıyor, eleştiriyor, nasıl çözülmesi gerektiğini de söylüyor. Dünkü görüşme böyle bir görüşmeydi. Uzun sürdü. Fevkalade karşılıklı nezaket içinde geçen, doğru bir dilin kullanıldığı ama maalesef aynı dilin konuşulamadığı bir görüşmeydi. Biz o görüşmeye şunu söyledik: Bu krizin müsebbibi toplumun kırılgan kesimleri değil. Bu krizi emekliler, emekçiler, çiftçiler, çay üreticisi, fındık üreticisi, üzüm üreticisi, buğday üreticisi, narenciyeciler yaratmadı. Bu krizi esnaf hiç yaratmadı. Bu krizi işsizler de yaratmadı. Bu krizi, bütün dünya yönetebilirken yönetmeyen, çok bilen anlayış yarattı. Bu krizi, bile isteye yoksuldan zengine kar transferi yapanlar yarattı. Bu krizi, yaklaşan seçimi kaybedeceğiz korkusuyla ‘Seçim ekonomisi yapmayız’ deyip daniskasını yapanlar, bilerek enflasyonist ortam yaratıp, parayı ortada çoğaltıp, hiper enflasyona doğru memleketi ittirenler yarattı. Bu krizi, ‘Yüksek enflasyon aldım’ deyip Ecevit'ten 29 ile alıp bugün yüzde 80’e, geçen yıl yüzde 100’lere, gerçekte yüzde 170’lere beş çıkaranlar yarattı.
“Öyle yağma yok’ demeye gittik”
Şimdi, ‘Kemer sıkalım’ diyorsunuz. Bizim emekliler, emekçiler, esnaf, çiftçi kemer sıkacak. Senin yandaşlar bir düğme daha bolartacak. ‘Öyle yağma yok’ demeye gittik. Gittik, dedik ki ‘10 bin lira emekli maaşı olmaz. En az asgari ücret yapmalısınız. Emekliler 10 bin lirayla geçinemez. Önce bir asgari ücret yapın. Biz gelince iki yıl sonra bir buçuk asgari ücret yapacağız’ dedik. İkinci husus: Asgari ücret 17 bin 2 lira. Verildiğinden beri resmi hesaplara göre, yüzde 25 eridi. Bu ayki enflasyonla yüzde 27-28. Gıda enflasyonuna göre baktığınızda asgari ücret yüzde 41-42 eridi. Türk-İş’in hesabına göre, açlık sınırının iki aydır 2 bin lira altında asgari ücret. Geçen sene seçimden önce diyorlar ki ‘Yılda dört zammı bile düşünebiliriz.’ Şimdi diyorlar ‘Bir zam yaptık, bir daha yapmayız.’ Dün Sayın Karatepe’nin söylediği, ‘Bir değişiklik iradesi görmüyorum’ dediği mesele, asgari ücrete zam yapmama vicdansızlığına yelteneceklerine ilişkin şüphemizdir. Sorduk, bu konuda bir netlik yok.
“İnsanları açlığa, sefalete sürüklemenize izin vermeyeceğiz”
Çok açık söylüyorum: Emekli maaşını asgari ücret yapmadan, asgari ücrete de hem enflasyon oranında zam yapıp hem de refah artışı yapmaksızın bu insanları açlığa, sefalete sürüklemenize izin vermeyeceğiz. Üç: Tarım kanunu. Topraklar bankalara ipotekli, borçlar ödenemiyor. Ve bu şartlar altında tarım meselesinde mutlaka ve mutlaka verilen taban fiyatlar güncellenmeli, diğerleri ziraat odalarının, çiftçilerin örgütlerinin, sendikaların sesi dinlenerek belirlenmeli. Dördüncü husus: Herkesin kendisini döndürmek için başvurduğu şey kredi kartı maalesef. En çok da esnaflar... Esnaf borcunu kapatmak için kredi kartından çekiyor. Eşin dostun kredi kartını kullanıyor. Ve dağ gibi büyüyor faizler. Kredi kartlarının yüksek faiz oranları acilen düşürülmeli, faizden alınan vergi sıfırlanmalı ve kredi kartları özellikle esnaflar ve çiftçiler için bir kereye mahsus faizleri affedilip bölünmeli.
“Hakkaniyetli, vicdanlı, insaflı, halktan yana vergi sistemini halkın iktidarında kuracağız”
Bu dört kritik, yakıcı konuda bir makro önerimiz var. Gün oldu, DİSK İstanbul'dan Ankara'ya yürüdü. Gün oldu, işçiler burada dövizlerini kaldırdılar. Her fırsatta söyledik. Mehmet Şimşek de laf arasında geçirmişti. Biz vergide adalet istiyoruz. CHP’nin iktidarında vergide adalet gelecek. Mehmet Şimşek, istediği kadar dirensin, bu yaptıkları irrasyoneldir. Hakkaniyetli, vicdanlı, insaflı, halktan yana vergi sistemini halkın iktidarında kuracağız. Şunu da unutmayalım: Bu kadar vergiyle milletin sırtına binecekler, örneğin yurt dışına çıkış harcını 150’den 3 bin lira yapacaklarmış. Oysa ki Sayın Erdoğan geldiğinde 70 TL'ydi, ‘çok’ deyip 15’e indirmiş. Duyduğunuz duymadığınız yapacakları her şeyle 226 milyar lira gelir elde etmeyi hedefliyorlar. Plan Bütçe’ye bunu getirecekler. O Plan Bütçe, geçen sene yandaş müteahhitlerin 660 milyar lira kesinleşmiş vergisini affetti. 226 milyar için emeklinin, emekçinin, esnafın, çiftçinin gırtlağına çökenler 660 milyarı yandaş müteahhitlere affettiler.
“Asgari ücrete zammı söke söke almak için bütün geçinemeyenleri Gebze’ye bekliyoruz”
Birisi çıkıp tek başına bir şey deyince sesini duyuramıyor. Emekliler ‘10 bin lira maaşla geçinemiyoruz’ diyorlar. ‘15 bin lira kiram var, 10 bin lirayla geçinemiyorum’ diyor. Asgari ücret 17 bin lira. İki tane çocuk var, eşi var, 17 bin lira maaş var, açlık sınırı 20 bin lira. Çay üreticisi Rize’den seslendi Erdoğan'a, ‘geçinemiyoruz’ diye. Buğday üreticisi Edirne'den, Adana'dan seslendi ‘geçinemiyoruz’ diye. 2 bin lira öğrenim kredisi verilen öğrenci sesleniyor, ‘geçiremiyoruz’ diye. Siftahsız esnaf sesleniyor, ‘geçinemiyoruz’ diye. Dedik ki ‘Sizi duyuyoruz.’ Anlattık. Anlattık ama anlatamadık. Madem ki kimse anlamıyor, geçinemiyoruz. O zaman hepinizi Kocaeli’ne bekliyoruz. 30 Haziran günü, emeğin başkenti Kocaeli Gebze’de asgari ücrete zammı söke söke almak için, emekliye zammı söke söke almak için, çaya, buğdaya zammı almak için, geçinemeyenlerin sesi olmak için bütün geçinemeyenleri Gebze’ye bekliyoruz. Sizi duyuyoruz, sesinizi duyurmaya geliyoruz.”