Haber Merkezi - Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International), “2023 Dünyada İnsan Haklarının Durumu" raporunda Türkiye’yi; “insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmaların, yargılamaların ve mahkumiyet kararlarının devam etmesi” konusunda eleştirdi.
Uluslararası Af Örgütü, 155 ülkede "İnsan Haklarının Durumu" başlıklı yıllık raporunu tamamladı.
Raporda, geçen yıl, dünya çapında silahlı çatışmalarda sivillerin artan savunmasızlığı, toplumsal cinsiyet eşitliğindeki gerilemeler, insan hakları aktivistlerine yönelik saldırılar ve yapay zeka kullanımından kaynaklanan riskler konu edilirken, Türkiye’deki insan hakları sorunları da özel bir bölümde ele alındı.
Türkiye’ye eleştiriler
“Türkiye’de insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmalar, yargılamalar ve mahkumiyet kararları devam etti” denilen raporda Türkiye’ye yönelik eleştiriler şöyle sıralandı:
“Terörle mücadele ve dezenformasyon yasaları ifade özgürlüğünü sınırlandırmak için kullanıldı. Barışçıl toplanma özgürlüğü hukuka aykırı olarak kısıtlandı.
Şubat depremlerinin ardından yardımların dağıtımı engellilerin haklarını ve ihtiyaçlarını yeterince gözetmedi.
Kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddet yaygın olarak devam etti.
LGBTİ+’lara, mültecilere ve göçmenlere yönelik ayrımcı ve yaftalayıcı söylemler Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler öncesinde arttı.
Türkiye, dünyanın en yüksek sayıda mülteciyi barındıran ülkesi olmayı sürdürdü; mültecilerin bir kısmı hukuka aykırı olarak geri gönderilme riski altında olmaya devam etti.
Devlet görevlilerinin işlediği insan hakları ihlallerinin mağdurları cezasızlık kültürüyle karşı karşıya kalmaya devam etti.
İşkence ve diğer türde kötü muamele konusunda ciddi ve güvenilir iddialar mevcuttu. Hükümetin yürüttüğü bir destek programından yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca kişi yararlandı.”
Türkiye’nin Rojava’ya hava saldırısı
Raporda, 1 Ekim’de, PKK’nin Ankara’da iki polisi yaralanmasıyla sonuçlanan saldırısının ardından misilleme olarak Türkiye’nin 5 ve 6 Ekim’de Rojava’da Kürtlerin kontrolündeki bölgelere hava saldırıları gerçekleştirdiği; bu saldırılarda 11 sivilin öldüğü ve hayati önem taşıyan temel altyapının yok edildiği kaydedildi.
Raporun ayrıntıları ise şöyle:
İfade Özgürlüğü
Şubat depremlerinin hemen ardından yetkililer Twitter ve TikTok’a erişimi kısıtladı. Hükümetin deprem müdahalesini eleştirdikleri gerekçesiyle gazeteciler dahil en az 257 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerin bir kısmı yalnızca sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındı.
2022’de “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan tutuklanan ilk kişi olan gazeteci Sinan Aygül, Şubat ayında doğrulanmamış cinsel taciz iddialarını dile getirdiği bir tweet'i nedeniyle 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. 1 Kasım’da gazeteci Tolga Şardan, yargı sistemindeki yolsuzluklarla ilgili bir yazısı nedeniyle aynı suçtan altı gün tutuklu kaldı.
Mayıs ayında pop şarkıcısı Gülşen, bir yıl önce kendisi ile bir ekip arkadaşı arasında geçen esprili bir konuşmayı gösteren ve sosyal medyada paylaşılan bir video nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşılama” suçundan 10 ay hapis cezasına mahkum edildi, ardından “konutu terk etmeme” şartıyla tahliye edildi.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı da dahil 15 gazetecinin “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı dava devam etti. Gazeteciler, Diyarbakır’da 13 ay tutuklu yargılanmalarının ardından Temmuz ayında adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
Temmuz’da T24 editörü Sibel Yükler, Mezopotamya Ajansı muhabirleri Delal Akyüz ve Fırat Can Arslan, Bianet editörü Evrim Kepenek ve bağımsız gazeteci Evrim Deniz “terörle mücadelede görev alan kamu görevlisini hedef gösterme” suçlamasıyla gözaltına alındı ve haklarında dava açıldı. Suçlamanın nedeni, gazetecilerin, Diyarbakır’daki (bkz. yukarıda) 15 gazeteci hakkındaki iddianameyi hazırlayan savcı ve davaya bakan eşinin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili sosyal medya paylaşımlarıydı. Fırat Can Arslan, Terörle Mücadele Kanunu Madde 6 kapsamındaki suçlardan tutuklu yargılanan ilk gazeteci oldu. Arslan, 31 Ekim’deki ilk duruşmada beraat etti ve tahliye edildi.
Eylül’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili eleştirel yorumlarının ardından muhalefet milletvekili Sezgin Tanrıkulu hakkında “Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini aşağılama” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlarından soruşturma başlattı.
Yine Eylül ayında, Antalya Belediye Başkanı, “Kanun Hükmü” adlı belgeselin festival seçkisinden çıkarılması üzerine başlayan tartışmaların ardından 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal etti ve festival yönetmenini görevden aldı. Belgesel, 2016’daki darbe girişiminin ardından kanun hükmünde kararname ile görevlerine son verilen iki kamu çalışanının yaşadıklarını konu ediyordu.
Barışçıl Toplanma Özgürlüğü
Aralarında gözaltında zorla kaybedilen kişilerin yakınlarının da bulunduğu insan hakları savunucularından oluşan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın, 11 Kasım’da beş yılı aşkın süre devam eden yasağın ardından kendileri için simgesel bir öneme sahip olan Galatarasay Meydanı yakınında kısa bir basın açıklaması okumasına izin verildi. Ancak bu olumlu gelişme, grubun barışçıl toplanma özgürlüğünün korunması gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının gerisinde kaldı ve kolluk görevlileri Nisan ve Kasım ayları arasında Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın protestolarını dağıtmak ve katılımcıları gözaltına almak için hukuka aykırı güç kullanmaya devam etti.
Genel yasaklara rağmen ülke genelinde en az altı il ve dört ilçede çok sayıda Onur Yürüyüşü gerçekleştirildi. Onur Yürüyüşleri döneminde izleyiciler, çocuklar, avukatlar, gazeteciler, üniversite öğrencileri, insan hakları savunucuları ve yabancı uyruklular dahil en az 224 kişi keyfi olarak gözaltına alındı.
20 Temmuz’da düzenlenen ve 2015 yılında güneydoğuda bulunan Suruç ilçesinde İslam Devleti silahlı grubunun gerçekleştirdiği bombalı saldırıda öldürülen 33 kişiyi anma etkinlikleri kolluk görevlileri tarafından engelledi. İstanbul, İzmir ve Ankara’da en az 187 protestocu keyfi olarak gözaltına alındı. İstanbul’da yetkililer protestocuları ablukaya alarak biber gazı, plastik mermi ve hukuka aykırı güç kullandı.
Temmuz ile Eylül ayları arasında polis, Muğla’daki Akbelen Ormanı’nda bir kömür madeni sahasını genişletmek için binlerce ağacın kesilmesini protesto eden ekoloji aktivistlerine karşı hukuka aykırı güç kullandı, yakın mesafeden tazyikli su ve biber gazı sıktı. En az 50 aktivist gözaltına alındı ve daha sonra serbest bırakıldı; ancak bazılarına seyahat kısıtlaması getirildi, üç kişinin ise Milas ilçesine girmesi yasaklandı.
Örgütlenme Özgürlüğü
Türkiye, hükümetler arası Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadeleye ilişkin tavsiyelerini sivil toplum örgütlerinin taciz edilmesini kolaylaştırmanın kılıfı olarak kullanmaya devam ederken bir yandan da FATF’nin “gri liste”sinde olmaya devam etti. Yetkililer, 7262 Sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun kapsamında sivil toplum örgütlerine yönelik müdahaleci denetimlerin kullanımını artırdı.
Eylül’de İstanbul 13 Asliye Ceza Mahkemesi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında “kadın haklarını korumak kisvesi altında aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçaladığı” ve “kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürüttüğü” iddiasıyla derneğin kapatılması istemiyle açılan davayı reddetti.
Göç İzleme Derneği’nin “terör örgütü üyeliği” ile suçlanan en az 15 üyesi hakkındaki dava ve “silahlı terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet gösterdiği” iddiasıyla derneğin kapatılması istemiyle açılan dava yıl sonu itibariyle devam ediyordu.
2021’de ülkenin ikinci büyük muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması ve partinin eski ve mevcut 451 üyesine beş yıl süreyle siyasi yasak getirilmesi istemiyle açılan dava yıl sonunda hâlâ devam ediyordu.
Kasım’da Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin 11 üyesini “TTB’nin kuruluş amaçlarına aykırı faaliyette bulundukları” gerekçesiyle görevden aldı. Karara yapılan itiraz yıl sonunda henüz sonuçlanmamıştı.
İnsan Hakları Savunucuları
Şebnem Korur Fincancı, 2022’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde kimyasal silah kullanımı iddiaları hakkında bağımsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulunduğu için Ocak ayında “terör örgütü propagandası yapma” suçundan 32 ay hapis cezasına mahkum edildi. 76 gün tutuklu kalan Fincancı aynı duruşmada tahliye edildi, karara yapılan itiraz henüz sonuçlanmadı.
Haziran’da İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda “Büyükada Davası” olarak bilinen davada dört insan hakları savunucusu, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Taner Kılıç ve Günal Kurşun hakkında 2020’de verilen mahkumiyet kararlarını 2022’deki Yargıtay kararına uygun olarak bozdu. Savcılığın Taner Kılıç’ın beraatına yaptığı itiraz yıl sonunda henüz sonuçlanmamıştı.
Mahkemeler, Türkiye’nin Osman Kavala’yı serbest bırakmayı reddetmesi nedeniyle ihlal prosedürüyle karşı karşıya olmasına rağmen Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamamaya devam etti. Ayrıca Eylül’de Türkiye’nin en üst derece temyiz mahkemesi olan Yargıtay, savcılık makamları kanıt sunmakta defalarca başarısız olduğu halde Osman Kavala’ya verilen müebbet hapis ve Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman hakkındaki 18’er yıl hapis cezalarını onadı. Mücella Yapıcı, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin mahkumiyetleri bozuldu.
Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı olarak 2022 yılında gözaltına alınan Can Atalay, Mayıs ayındaki parlamento seçimlerinde Hatay milletvekili seçildi ancak Temmuz’da Yargıtay, Atalay’ın tahliye başvurusunu reddetti. Ekim ve Aralık aylarında AYM iki kez, Atalay’ın devam eden tutukluluğunun haklarının ihlali olduğuna hükmetti. Yargıtay ise Can Atalay’ın tahliyesine karar veren AYM hakimlerinin “Anayasa’yı ihlal ettiğini” kaydederek AYM’nin bağlayıcı kararlarını uygulamayı reddetti.
Ağustos’ta Celalettin Can 15 aylık hapis cezasının infazı için cezaevine gönderildi. 2016’da, daha sonra kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle yapılan dayanışma kampanyasına katılan Can 19 Aralık’taki şartlı tahliyesine dek cezaevinde kaldı.
Engelli Hakları
Şubat depremleri ve çadır kentlerdeki koşullar engelli kişileri orantısız bir şekilde etkiledi. Deprem sonrası acil durum müdahaleleri sırasında gıda, su ve diğer yardım malzemelerinin dağıtımında engellilerin hakları ve özel ihtiyaçları yeterince gözetilmedi. Engelli kişiler, kaliteli protez ve yardımcı cihazlara erişimde güçlük çekti. Resmi sayılara göre depremlerde yaralanan 100 bin kişiden %70’i muhtemelen kalıcı olarak engelli durumuna geldi.
Kadınlara ve Kız Çocuklara Yönelik Şiddet
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre yıl içinde erkekler 315 kadın cinayeti işledi ve 248 kadın ise şüpheli koşullarda ölü bulundu.
Türkiye’nin en yüksek idare mahkemesi olan Danıştay, kadın hakları örgütlerinin, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (İstanbul Sözleşmesi) çekilme yönündeki 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için yaptığı başvuruları incelemeye devam etti. Yıl sonu itibariyle başvurular henüz karara bağlanmamıştı.
LGBTİ+ hakları
Depremlerin ardından birçok LGBTİ+ güvenlik endişeleri nedeniyle barınma, tıbbi bakım ve diğer yardımlara erişimden kaçındı. LGBTİ+’lar, Mayıs seçimleri öncesinde daha da artan ayrımcı ve yaftalayıcı söylemlerle karşı karşıya kaldı. Cumhurbaşkanı Mayıs ayında katıldığı bir televizyon programında, “LGBT denilen olay aile kurumuna sokulmuş bir zehirdir. Bu zehri hele hele halkının %99’u Müslüman olan bir ülke olarak kabullenmemiz mümkün değil” ifadelerini kullandı.
Eylül’de, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), İstanbul’da sözde “LGBTİ propagandası”na karşı düzenlenecek olan LGBTİ+ hakları karşıtı bir yürüyüşün duyurulduğu kamu spotunu onayladı. Kamu spotu bir önceki yıl da RTÜK tarafından onaylanmıştı.
Mültecilerin ve Göçmenlerin Hakları
Şubat depremlerinden sonra hem siviller hem de kamu görevlileri ırkçı saldırılarla Suriyeli mültecileri fiziksel şiddete ve/veya nefret söylemiyle sözlü tacize maruz bıraktı. Suriyeli mülteciler, depremden kurtulan Türkiye vatandaşlarına yer açmak için konteyner kamplardan çıkarıldı. 6 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi döneme, önde gelen adayların ırkçı ve mülteci karşıtı söylemleri damga vurdu.
Türkiye’de mülteciler, geri gönderme (refoulement) kapsamına girecek şekilde Suriye ve Afganistan gibi ülkelere hukuka aykırı olarak geri gönderilme riski altında olmaya devam etti. İçişleri Bakanlığı, yılın ilk 10 ayında 28 bin 734 Afgan’ın Afganistan’a geri gönderildiğini duyurdu.
Göç İdaresi Başkanlığı 30 kentte düzensiz göçmenleri kimlik ve parmak izi kontrolleriyle tespit etmek için “Mobil Göç Noktası” uygulamasının başlatıldığını açıkladı. Kontroller kolluk görevlileri ve Göç İdaresi Başkanlığı’ndan uzman personel tarafından gerçekleştirildi.
Cezasızlık
Ocak ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, 2017’de Diyarbakır’da Nevruz kutlamalarının yapıldığı alana girdiği sırada bir polis memuru tarafından vurularak öldürülen Kemal Kurkut’u vuran polisi beraat ettirdi.
1993-1996 yılları arasındaki zorla kaybetme veya yargısız infazlarla suçlanan 19 kişi, Mayıs ayında Ankara’da “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan beraat etti.
2015’te insan hakları avukatı Tahir Elçi’yi öldürmekten suçlanan üç polis memuru ile PKK üyesi olduğu öne sürülen bir kişinin yargılaması devam etti.
İşkence ve Diğer Türde Kötü Muamele
Depremlerden sonraki yağma olaylarına katıldıkları suçlamasıyla gözaltına alınan kişiler kolluk görevlileri tarafından işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldı. En az bir kişi gözaltında işkenceye uğradıktan sonra hayatını kaybetti. Olayla ilgili olarak üç jandarma 15 Şubat’ta açığa alındı.
Haziran’da, İstanbul Trans Onur Yürüyüşü’nün dağıtılmasının ardından kolluk görevlileri işkence ve diğer türde kötü muamele kapsamına giren hukuka aykırı güç kullanarak en az beş protestocuyu gözaltına aldı.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Ekim itibariyle %70’in üzerinde gıda enflasyonunun yaşandığı ve genel enflasyonun yıl sonunda %64 seviyesine ulaştığı Türkiye gitgide büyüyen bir yaşam maliyeti kriziyle karşılaştı. Temmuz itibariyle yoksulluk içinde yaşayan 3,7 milyon hane hükümetin Aile Destek Programı’ndan yararlanma hakkı elde etti.
Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı
Türkiye kuraklık ve aşırı sıcaklar dahil iklim değişikliğinin etkilerine karşı hassas durumda olmayı sürdürdü ve Ağustos’ta 49,5°C ile o güne kadarki en yüksek hava sıcaklığı kaydedildi. Ülkenin enerji sektörü büyük oranda petrol, kömür ve doğalgaz ithalatına bağlı olmayı sürdürdü. Nisan ayında sunulan gözden geçirilmiş ulusal katkı beyanı 2030 itibariyle sera gazı emisyonlarında %41’lik bir azalma, 2053 itibarıyla ise net sıfır taahhüdünde bulundu. Ancak Climate Action Tracker adlı çevre örgütü, bu beyanın emisyonlarda artışa yol açacağını ve küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlı tutma hedefiyle bağdaşmadığını açıkladı. Türkiye, BM İklim Değişikliği 28. Taraflar Konferansı’nda (COP28) fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırma taahhüdünde bulunmaya karşı çıktı. Ulusal Enerji Planı, yenilebilir enerjiyi artırma hedefleri içerse de bunu başarmak için bir yol haritası yoktu ve plan kömür kullanımını aşamalı olarak sonlandırmak yerine artırmayı öngörüyordu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın