PAKURD’dan Hükümet ile Kürt ve Türk siyasi otoritelerine 7 maddelik çağrı

Erbil (Rûdaw) - PAKURD Başkanlık Divanı, Türkiye’de yapılacak olan seçimlerde Kürt seçmenin kritik rolüne dikkat çeken bir deklarasyon yayımladı. Kürt seçmenin oyuna talip olan Türkiye’deki siyasi aktörlere fikir ve vaatlerini açıkça deklare etmesi talep edilen deklarasyon metninde Kürt siyasi otoritelerine de stratejik birliktelik çağrısı yapıldı.

Türkiye’de önceki dönem yapılan seçimleri boykot eden Partiya Kurdistanî (PAKURD), bu yıl 14 Mayıs’ta yapılması düşünülen cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için Hükümete, Kürt ve Türk siyasi otoritelerine dönük bir deklarasyon yayımladı.

PAKURD Başkanlık Divanı adına yayımlanan deklarasyonda, 2023 yılının hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olması, hem de cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte genel seçimlerin bu yıla denk gelmesi sebebiyle Kürtler için de oldukça kritik bir yıl olduğuna vurgu yapıldı.

“Bu topraklar herkes için yaşanılmaz hale geldi”

Metinde şu ifadelere yer verildi:

“Tanzimat’tan günümüze hükümetler, modernleşme bunalımı ve tek tipleştirme eğilimini birlikte sürdürdü. Merkezi yapı, imparatorluk bakiyesi olan bütün ulusları yok saydı ve fırsat buldukça onları katliamlardan geçirdi, katledemediklerini de toplu olarak göçertti veya asimile etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ırkçı karakteri birçok yapısal sorun yarattı ve neticede bu topraklar, sahipleri olan otokton halklar başta olmak üzere herkes için yaşanılmaz hale geldi. Bugün dört devlet arasında bölüştürülmüş olan Kürtlerin kolektif haklar meselesi Türkiye’nin de sebep olduğu bu sorunların başında gelmektedir. Milletimize yönelik yok sayma girişimleri, ülkemize yönelik tedip ve tenkil harekâtları ve buna karşı tepkimizle geçen koca bir yüzyıl, girift hale gelmiş sorunları önümüzdeki yüzyıla da miras olarak bırakıyor. 

“Kürtlerin kral-yapıcı rolü yüzyılın ardından tekrar ortaya çıkmıştır”

Bugün Türkiye’yi yöneten milliyetçi-muhafazakar Cumhur İttifakı belki de kazanmaya en uzak olduğu bir seçim maratonuna hazırlanıyor. Öte yandan muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi birçok şehrin belediye başkanlıklarını Kürtlerin açık desteğiyle kazanması, Millet İttifakı’nın iktidarın güçlü bir alternatifi olarak ortaya çıkarmıştır. Neticede seçimleri hangi blok kazanırsa kazansın, bunun bir bütünü ifade eden Kürtlerin oyu olmadan sağlanamayacağı açıktır ve Kürtlerin kral-yapıcı rolü yüzyılın ardından tekrar ortaya çıkmıştır. Açık bir ifadeyle 2023 sonrası hedeflenen yüzyılın kaderini de yine Kürtler belirleyecektir.” 

Önümüzdeki seçimlerde Kürt seçmenlerin oyuna ihtiyaç duyan veya bu oylara doğrudan talip olan Türkiye’deki siyasi aktörlerden 7 maddede fikir ve vaatlerini açıkça deklare etmesi talep edilen metinde Kürt siyasi otoritelerine stratejik birliktelik kurma ve belirlenen yedi maddenin gerçekleştirilebilmesi için işbirliği çağrısı yapıldı.

“Kürt seçmenlerin bu taleplerle siyasi aktörlere yaklaşmasını, taraflardan birine desteğini veya sandığa gitmeme seçeneğini yine bu talepler çerçevesinde karara bağlamasını tavsiye ediyoruz” denilen metinde, Kürtlerin tarihsel ve ulus olmaktan kaynaklı hakları saklı kalmak şartıyla talepler şöyle sıralandı:

Anayasasının 66. Maddesindeki vatandaşlık tanımının değiştirilmesi

1- Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükte olan anayasasının 66. Maddesindeki vatandaşlık tanımında “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” denmektedir. Bir daha tekrar etmeliyiz ki Kürtler, Türk değildir; Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan Kürtler de Türk değildir. Bu madde yürürlükten kaldırılmalı ve Kürtlerin de anayasal olarak tanındığı ve varlıklarının anayasal güvenceye alındığı, tüm etnik ve milli kesimleri kapsayacak çoğulcu, demokratik ve eşit bir vatandaşlık tanımı getirilmelidir. 

Kürtçe anadilde eğitimin önündeki yasal engellerin kaldırılması

2- Kürtçe anadilde eğitimin önündeki yasal engeller kaldırılmalıdır. Başta ilkokullarda olmak üzere eğitim hayatının her devresi için Kürtçe anadilde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtlerin nüfusu oranında Kürtçe okullar açılmalıdır. Adıyaman, Ağrı, Antep, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbekir, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, Maraş, Mardin, Muş, Siirt, Sivas, Şırnak, Urfa ve Van gibi Kürt illerinde Kürtçe temel ve zorunlu eğitim dili haline getirilmelidir.

Ankara, Aksaray, Konya ve Kırşehir gibi tarihsel olarak Kürt nüfusunun olduğu Anadolu’daki öbeklerde Kürt vatandaşlar için Kürtçe, Türkçe’nin yanında eğitimin ana dili olmalıdır. Devletin göçertme politikaları gereği ve Kürt illerinin ekonomisinin çökertilmesi üzerine Kürtlerin göç ettiği İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi şehirlerde Kürtçe anadilde eğitim seçmeli hale getirilmelidir. Tüm devlet organlarında Kürtçe serbest bırakılmalı ve Kürtlerin nüfusu oranında başta öğretmenler olmak üzere Kürtçe bilen memur ataması yapılmalıdır. 

 Kayyum uygulamalarına son verilmesi

3- Kürt illerinde iki dönemdir uygulanan kayyum uygulamalarına son verilmeli ve Kürtlerin seçme ve seçilme hakları güvenceye alınmalıdır. Yerel yönetimler yasası genişletilerek güçlendirilmelidir. Kürt illerinin özerk ve/veya federe bölge olarak tanımlanması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, isteyen şehirlerin bir araya gelerek alt bölge oluşturma hakkı tanınmalıdır. İl yapılarında valilerin halk tarafından seçmesi sağlanmalıdır. 

 Demografiyi değiştirme politikalarının değiştirilmesi

4- Türk devletinin, Kürt illerindeki demografiyi değiştirmeye yönelik yüzyıldır süren sistemli çalışması durdurulmalıdır. Her ne kadar zorla boşaltılan köylere bugün dönüşler serbest olsa da altyapı koşullarının yetersizliği sebebiyle bu mümkün olmamıştır. Boşaltılan köylere yol, su, elektrik, sağlık tesisleri ve okul gibi imkânlar sağlanmalı ve bu bölgelerde tekrar tarımsal faaliyetlerin artması için teşvik programları uygulanmalıdır. 

Şehir, ilçe ve köylere gerçek isimlerinin iade edilmesi

5- Cumhuriyetin ilanından sonra değiştirilen şehir, ilçe, kasaba, köy, mezra, dağ, nehir ve sair coğrafi yerlerin isimleri iade edilmelidir. Şimali Kürdistan (Kuzey Kürdistan) 1941’de yapılan Coğrafya Kongresi ile Doğu ve Güneydoğu olarak tanımlanmıştır. Bu uygulamaya son verilmeli ve önceki yıllarda olduğu gibi bu bölge Kürdistan olarak tanımlanmalıdır. 

Koruculuk uygulamasının kaldırılması

6- 1980’den sonraki çatışmalı süreçte geliştirilen koruculuk uygulamasına son verilmelidir. Bölgedeki mayınlı alanlar temizlenmeli, turistik alanlar turizme açılmalı ve yasaklı bölge uygulamaları kaldırılmalıdır. Çatışmalı süreçte ortaya çıkan zararlar devlet tarafından tazmin edilmelidir. Türkiye’nin çatışmaları gerekçe göstererek Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerinde yaşayan soydaşlarımıza ve onların kurumsal yapılarına yönelik operasyonlarına ve tehditkar tutumuna son verilmeli, bu bölgelerde yaşayan Kürtler ile Türkiye’deki Kürtlerin sosyal, iktisadi ve kültürel iletişiminin önündeki engeller kaldırılmalıdır.   

 Siyasi tutuklulara genel af

7- Düşünceleri, faaliyetleri ve açıklamaları sebebiyle cezaevlerine konulmuş siyasi tutsaklara genel af uygulanmalı ve bu faaliyetleri suç sayan yasalar düzeltilmelidir. Bugün hukuksuzca cezaevlerinde tutulan siyasetçilerin tümü cezaevlerinden acilen çıkarılmalı, bunların sivil ve siyasi hayat dönmesi sağlanmalıdır.