PDK-Bakur Sözcüsü Özalp: Biz meşruiyetimizi Türkiye devletinden almıyoruz

Erbil (Rûdaw) – Rûdaw’a konuşan PDK-Bakur Sözcüsü Hişyar Özalp, partilerinin kuruluşunun tamamlanmaması ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.  Özalp, “Biz meşruiyetimizi Türkiye devletinden almıyoruz” ifadelerini kullandı.

Kürdistan Demokrat Partisi-Bakur (PDK-Bakur) Sözcüsü Avukat Hişyar Özalp, partilerinin yasal olarak kuruluşunu tamamladığını, buna rağmen İçişleri Bakanlığı’na sundukları “alındı belgesinin” kendilerine tevdii edilmediğini söyledi.

Özalp, yeni bir dilekçe gönderdiklerini, 60 gün içerisinde yanıt almadıkları taktirde bakanlığa karşı yargı yoluna başvuracaklarını bildirdi.

Rûdaw yayınına Diyarbakır’dan katılan Özalp, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Biz meşruiyetimizi Türkiye devletinden almıyoruz”

Kendilerinden istenilen her türlü evrakı teslim ettikleri bilgisini veren Özalp şunları söyledi:

“Biz evrakları yüz yüze teslim ettik, posta ile teslim etmemize de gerek yoktu. Öte yandan İçişleri Bakanlığı ile de pek çok kere görüşme gerçekleştirdik.

Biz dedik ki ‘Diyarbakır’a gidip tabelamızı asmak istiyoruz, siz siyasi faaliyetlerimizi yapmamıza izin vermiyorsunuz.’ Bu hem uluslararası anlaşmalara hem de Türkiye’deki mevcut kanunlara aykırı bir durum.

Biz meşruiyetimizi Türkiye devletinden almıyoruz. Partimiz 1965 yılında Sait Elçi ve arkadaşlarınca kuruldu.

Biz meşruiyetimizi ülkemizden alıyoruz.”

“Kürtlerin örgütlenmesini istemiyor”

Partilerinin kuruluşunun engellenmesinin gerekçelerine ilişkin soruya Avukat Özalp şöyle yanıt verdi:

“İsminde Kürdistan isminden kaynaklı değil, zira öyle bir şey olursa kapatma davası açmaları gerekir. Onu da yapmıyorlar. Türkiye, Kürdistan’da işgalci bir devlet. Partimizin programında bağımsızlık var.

Bizden önce de adında Kürdistan sözcüğü geçen bazı partiler kuruldu ve onlar faaliyet yürütüyorlar. Ama onlara karşı da kapatma davası açıldı. Bizimki de bu yüzden olabilir.

Normalde bu alındı belgesini vermeleri gerekiyor. Türkiye’den bize benzer başka bir parti daha var. Onlara da alındı belgesi verilmiyor. Yeşiller Partisi de bizimle aynı durumda.

Aslına bakacak olursanız Türkiye devleti Kürtlerin örgütlenmesini, siyasi ve toplumsal haklarınını davasını gütmesini istemiyor. Bu yüzden bizim de partimize izin verilmiyor. Kanunen de bu bir suçtur.

“Bizi gözaltına almak istediler”

Yasalara göre biz evraklarımızı teslim ettiğimiz an, onların alındı belgesini vermesi gerekiyordu fakat pek çok gerekçe sundular. Biz de kabul etmiyoruz, şimdi belgeyi vermeniz gerekir dedik. Sürekli olarak gittik fakat sürekli yeni gerekçe ve bahane öne sürdüler.

2-3 sene önce İçişleri Bakanlığında iken ben ve birkaç avukat arkadaşımız da gözaltına almak istediler. Biz kamuoyuna duyurmadık. Bu şekilde de baskılara maruz kaldık. Noterler de talepnamelerimizi de almıyor, ‘Kürdistan sözcüğü geçiyor’ diyorlar. Buna benzer bir iki vak’a da oldu. Son çare olarak da biz talebimizi posta yoluyla gönderdik. Ellerine geçtikten sonraki 30 gün içinde yanıt vermezlerse reddediyorlar anlamına gelecektir.

O zaman da İdare Mahkemesi’nde dava açma hakkımız doğacaktır. Ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne davayı taşıma hakkımız olacak.”

“Seçimlere ilişkin bir ilgimiz söz konusu değil”

Türkiye’de Mayıs ayında yapılacak seçimler için herhangi bir ittifak içinde neden yer almadıklarına ilişkin soruya ise PDK-Bakur Sözcüsü şu yanıtı verdi:

“Partimiz, programında da belirttiği gibi anti-kolonyalist mücadeleyi esas alıyor, Kürdistan’ı esas alıyor. Biz ideolojik olarak Türkiye Meclisi’ni meşru görmüyoruz, seçimleri de meşru görmüyoruz. Bu Meclis ki Kürdistan’ı işgal etme kararının alındığı meclistir. Şimdi de sömürgecilik mekanizma işletiliyor.

Şimdi Kürtler gidip bu Meclis’te yer alırsa bu sistemi meşru kılıyorlar, meşruiyet kazandırıyorlar. Türk yetkililer de Avrupa’ya gidince ‘Siz Kürt haklarından bahsediyorsunuz, ama Kürtler Türkiye Meclisi’nde temsil ediliyorlar’ diyorlar.

Bunu kamuoyuna da duyuruyoruz; Türkiye’deki seçimlerle hiçbir şekilde bir ilgimiz yok, söz konusu değil. Boykot ediyoruz.”