Haber Merkezi- Edirne F Tipi Cezaevi’nden savunma yapan HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,“Biz teröre müdahil bir çevre değiliz, biz Kürt halkıyız. Sizin kadar bu ülkede hakkımız var, sahibiyiz”dedi.
Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmasında öğleden sonra da savunma yapmaya devam etti.
İki yıldan fazladır Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Demirtaş, SEGBİS ile bağlandığı duruşmada 17 ve 20 nolu fezlekelere dair savunma yaptı.
17’nci fezlekenin yapılan açıklamadan 3,5 yıl sonra hazırlandığını dile getiren Demirtaş, sözlerine şunlaruı ekledi:
“Bir önceki fezleke ise 4,5 yıl sonra Meclis’e gönderilmiş. Yani soruşturmayı yürüten savcının veya kolluğun soruşturmayı yürüttüğü aşamada, bir acziyet oluşturan bir kamu güvenliği tehdidi altında alelacele Meclis’e gönderilmiş bir fezleke de değil. Tümüyle siyasi gelişmelere istinaden polis fezlekesi olarak elde tutulmuş, olası gelişmelere göre de Meclis'e gönderilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında bekletilmiş. Yoksa bir açıklama ile ilgili 4,5 yıl bir savcı niye bekler? Soruşturma mı çok derinlemesine yürütülmek zorunda? Hayır. Zaten delil diye bir şey yok. Bu fezlekede de delil başlığı diye bir şey yok. Açıklamadan ibaret bir suçlama söz konusuysa ve bu kadar ciddi bir suçlama ise 3,5 yıl 4,5 yıl niye bekledi savcı?
Şimdi 17 no'lu fezlekeyi okuyarak savunmama başlamak istiyorum. Dediğim gibi bir önceki ile aşağı yukarı aynı, yalnız burada şüpheli olarak ben ve Pervin Buldan gösterilmişiz. Eski milletvekilimiz şu andaki eş genel başkanımız ikimiz birden fezlekede şüpheli olarak belirtilmişiz. İddia şu, yine bir önceki fezlekenin kopyala yapıştır hali. Bakın iki ayrı savcı hazırlamış. Biri Uğurhan Kuş öbürü Volkan artık ne ise yani başka bir savcı. Bu 2014'te hazırlanmış diğeri 2015'te hazırlanmış. İki fezleke arasında bir yıldan fazla zaman var. 1 yıl 4 ay kadar. Fakat kelimesi kelimesine aynı. Ben 17’inci fezlekeyi okuyacağım ama siz 16’ıncı fezlekeye bakabilirsiniz. Göreceksiniz ki noktasına virgülüne dokunulmamış.”
Ardından Selahattin Demirtaş 20 Nolu fezleke de ise Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Avukatlarımın ısrarla dikkat çektiği vakti zamanındaki soruşturmaların yeni yasal düzenlemeler nedeniyle kadük hale geldiği fezlekeler bunlar. Ben savunmalarımı halka yapıyorum ki iyi anlaşılsın. Biz neyle suçlandık? Şu anda mahkeme düşmüş, kadük olmuş soruşturmaları tutuklanmamızda gerekçe olarak ısrarla karara koymaya devam ediyor. Bunun halk tarafından görülmesi bizler açısından önemlidir. Sizler zaten bunu biliyorsunuz. Hukukçusunuz. Dosyaya konulan delil nedir, yasa değişiklikleri nedir?
İddianameye konulmuş olması da utanç verici. Fezleke olarak düzenlenmiş olması utanç vericidir. Bir savcı, kendine güvenen bir hukukçu elindeki belgeyle, delille dosyasını hazırlar, mahkemeye sunar ya da meclise gönderir. Biz de mahkemeye çıktığımızda da en azından savcının yaptığı çalışmaya saygı duyarız. En azından hukukçu kimliği ile objektif bir dosya hazırlamış, iyi çalışmış, lehte aleyhte tüm delilleri toplamış, mahkemenin takdirine sunmuş deriz. Ama bu fezlekeye karşı neyin savunmasını yapacağız. Neyle suçlanmışız? Ben ve Pervin Hanım ne yapmışız tam olarak? Mesela Cuma Namazı kılmışız. Bu suç mudur? Anlaşılmıyor. Slogan mı atmışız, belirtmiyor. Taş mı atmışız belirtmiyor, molotof mu atmışız, belirtmiyor. Suç olarak savcının kendisinin gördüğü pankart mı açmışız belirtmiyor. Ne şekilde bir örgüte yardım etmişiz, belirtmiyor. Konuşma içeriğimizi tek cümle ile belirtmiyor.
Bir devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla, yargısıyla, Anayasa Mahkemesi’yle, parlamento ve hükümetiyle biz ülke içerisindeki siyasi bir gruba karşı topyekûn mücadele ediyoruz diye bir karar almış olabilir ki almış, MGK kararlarında var bunlar. O grup da biziz. Bizi de teröre müdahil çevre olarak tanımlıyorlar. Kimiz biz peki? 6 milyon oy almayı başarmış, aileleriyle birlikte en az 15 milyonluk bir nüfustur. Terör de değiliz, bunlarla mücadele edeceğiz. Bunlarla mücadele edilirken terörle mücadele zafiyete uğramasın diye, terörle mücadeledeki görev alan personel moral motivasyon bozukluğu yaşamasın diye gerektiğinde kanunlar, teamüller ve anayasa görmezden gelinecek. Çünkü önemli olan devletin bekasıdır. Bu perspektif bu anlayış açıktan veya örtülü olarak, resmi veya gayri resmi olarak sürekli devlet kurumlarına verilmektedir.
Biz teröre müdahil bir çevre değiliz, biz Kürt halkıyız. Bizimle birlikte hareket eden demokrasi için mücadele eden, aramızda bulunan Türk, Arap, Süryani Ermeni arkadaşlarımla birlikte bu ülkenin öz be öz yurttaşlarıyız. Sizin kadar bu ülkede hakkımız var, sahibiyiz. Cumhurbaşkanından daha az değildir bu ülkedeki yurttaşlık hakkımız. Kimse bizi düşman olarak tanımlayamaz. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Avrupa Parlamenterleriyle yaptığı bir görüşmede Avrupa parlamenterleri benim tutuklu olduğum hususunu dile getirince benimle ilgili ‘O düşmanımızdır’ lafını kullanmıştır. Çıksın inkar etsin bakalım Çavuşoğlu. Düşman demiştir Çavuşoğlu. Böyle bir Dışişleri Bakanının, böyle bir hükümetin, böyle bir zihniyetin yargı faaliyeti böyle olur işte. Düşman olur. Yurttaş hukuku diye bir şey yok.”
Demirtaş’ın savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı yarın sabah saat 10’a erteledi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın