Demirtaş’ın yokluğu boşluk doğurur mu?

Erbil (Rûdaw) – Eşbaşkanları ile bazı milletvekilleri tutuklanan Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP), önümüzdeki sürecin yol haritası çizilmeye çalışılıyor.

 

Eşbaşkan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutuklanmasının ardından, “Parti liderliğinde boşluk oluşur mu?” sorusu gündeme geldi.

 

HDP yönetimi ise parlamentoda kalıp kalmayacağına karar vermek için nabız yokladığını belirtiyor.

 

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, Dicle Araştırma Merkezi’nden Avukat Baran Vural ve Gazeteci Fehim Işık, HDP’deki durum ve belediyelerine kayyum atanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) hakkında Rûdaw’a değerlendirmelerde bulundu.

 

Kayyum atamaları sonrası süreç

 

Coşkun: Tutuklamalar ve kayyumlar ile ana-akım Kürt siyasetini tasfiye etmek mümkün değil. Bu siyaseti var eden talepler var. Bu talepler karşılanmadıkça, bu siyaset var olmaya devam edecek. Eskiden de denenmiş bu yöntem, sorunu çözmez.

 

Vural: Bilindiği üzere Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin %13 oranında oy alması ve daha seçimin olduğu günün akşamında AKP ile iktidar ortaklığı kurmayacaklarına yönelik beyanı sonrasında AKP ile Kürt siyasal hareketi (HDP-DBP) arasındaki siyasal gerilim artmış ve Recep Tayyip Erdoğan’ın (seni başkan yaptırmayacağız söyleminden kaynaklı sahip olduğu kızgınlık ve kin nedeniyle de) seçim sonucunu kabul etmeyip erken seçim sinyali vermesi ve buna yönelik AKP politikaları neticesinde gerilim ön plana çıkmış ve savaş politikası gündeme oturmuştur.

 

Özyönetim söyleminin de doruğa yükseldiği böylesi bir ortamda erken seçim yapıldı ve HDP %10 oranında oy alarak adeta zar zor meclise girmiştir. Lakin gerilim ve şiddet politikası mevcut hükümet tarafından devam ettirilmiş ve silahlı Kürt muhalefetinin öz yönetim ilan etmesi üzerine de Kürdistan’ın şehirlerinde hendek savaşları başlamıştır. İşte böylesi bir ortamda AKP hükümeti, artık çözüm sürecinin uzun bir süre derin dondurucuda kalacağını ve asla PKK ve Kürt siyasal hareketi adına HDP-DBP ile Kürt sorunun çözümüne yönelik herhangi bir görüşme yapmayacağını açıklamıştır.

 

Bu belirleme ışığında belirtmek isterim ki, kanaatimce AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürt siyasal hareketi olarak HDP-DBP temsiliyetini kırmak ve siyaset sahnesinden bunları silmek istemektedir ve kayyum meselesi ve eş başkanların tutuklanması da bunun bariz örneğidir. Bu nedenle HDP-DBP temsiliyeti bitene kadar AKP iktidarı DBP’nin elinde olan bütün yerel yönetimlere kayyum atayacak ve siyaset sahnesini de HDP-DBP açısından boşaltana kadar bu şiddet politikasını devam ettirecektir.

 

Nitekim dikkat ederseniz gerek hem eş başkanların ve seçilmişlerin tutuklanması ve hem de belediyelere kayyum atanması bir arada yürütülmektedir. Şu an için baktığımızda sadece Demoktarik Toplum Kongresine (DTK) yönelik herhangi baskın yapılmamıştır ki kanaatimce yakın zamanda bu alana da müdahale olacaktır.

 

Işık: Tutuklamalar ve kayyum atamalarla Erdoğan hükümeti Kürt siyasi hareketinin temel gücü olan HDP, DBP, DTK gibi yapıları tasfiye etmeyi, legal zeminde Kürt siyasi hareketini etkisizleştirmeyi ve yeni aktörleri öne çıkarmayı hedefliyor. Bunun başarır mı? Mümkün değil. Hükümet geçmişte olduğu gibi önümüzdeki süreçte de Kürt siyasi hareketi ile bir araya gelmek, Kürt sorununun çözümü için masaya oturmak zorundadır.

 

Liderlik boşluğu tartışması

 

Coşkun: Demirtaş, şu anda tutuklu. Ama bu HDP'de bir liderlik sorunu olduğunu göstermez. HDP'de şimdi bir liderlik tartışması yok. HDP, siyasi alanda kalmakta ısrar etmeli. Parlamento boykotu yanlış. Zira etki doğurma ihtimali yok.

 

Vural: HDP Eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş, Kürt toplumunun belki de ilk defa gördüğü ve bana göre herkesin kendi gençliğinin aynası olarak hissettiği bir lider ve bunu da başkanlığı süresince duruşu ve söylemleri nedeniyle hak eden biri.

 

Hatta Türkiye toplumunun nezdinde de sempati kazanmış bir lider. Bu anlamda ondan sonrası siyaset sahnesinde elbette bir boşluk bırakıyor elbette Kürt toplumu açısından da bir an olsun lidersizlik hissiyatı yaratabilir ama bu husus kanaatimce diğer eşbaşkanlar için o kadar belirgin değil. Yani Figen Yüksekdağ ya da Sabahat Tuncel Kürt toplumu nazarında bu anlamda lider değiller, tabiki değerlidirler ve seçilmiş olmaları hasebiyle temsiliyetleri gözardı edilemez.

 

Buna rağmen Kürt toplumunun sahip olduğu dinamizim nedeniyle lidersiz kalma ve bu anlamda bir boşluk oluşacağı kanaatinde değilim. Zira belirtmek isterim ki Kürt siyasal hareketleri içerisinde birden fazla Demirtaş gibi karizmatik “gençler” var, yeter ki siyasal hareketin alanı daraltılmasın.

 

Işık: Kollektif direnişin örgütlendiği dönemlerde mücadele her zaman kendi içinden yeni liderler çıkarmıştır. Selahattin Demirtaş da böyle bir dönemin ürünü olarak öne çıktı ve demokratik Kürt siyasetinin en iyi liderlerinden biri olmayı başardı.

 

Elbet bunda Demirtaş’ın kişisel meziyetlerinin de payı var. Şu an Kürt siyasi hareketinde bir lider arayışı yoktur. Bu nedenle mücadeleyi büyütme, direnişi örgütlemede yaşanan sorunlar dışında bir siyasi lider arama anlamında bir sorun olduğu inancında değilim.