Yenidoğan çetesi davası: ‘Örgütün varlığını reddediyorum, kimseden emir almıyoruz’
Haber Merkezi – İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, sanıkların dinlenilmesine devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince, adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada, Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanık Deniz Korkmaz, iddianamede yer alan para transferleri kayıtlarının sorulması üzerine, çalıştıkları hastanelerde aldıkları paralar az olduğu için hastanelerdeki bazı işletmelerin kendilerine para gönderdiğini söyledi.
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök ile olan telefon görüşmesinde, "Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir" sözünü söyleyip söylemediği sorulan Korkmaz, söylediği bu sözün Kurtlar Vadisi adlı dizide geçen bir replik olduğunu ifade etti.
Korkmaz, soruşturmada geçen CİMER şikayetini kendisinin yaptığını ancak yine kendisinin tutuklandığını kaydederek, "Asla pişman değilim, hiçbir sorumluluğum yoktur. Hiçbir hastanın canına kastetmedim. Zaten mahkemenin de buna yönelik suçlaması yoktur" dedi.
"Soruşturmayı başlatan şikayet benim CİMER şikayetim”
Sahibi olduğu GMZ Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sorulması üzerine Korkmaz, şirketi kendisinin kurmadığını, tutuklu sanık Fırat Sarı'nın bu şirketi kendisinin üzerine açtığını, bu kadar büyük ve sıkıntılı bir şey olduğunu bilmediğini öne sürdü.
Korkmaz, kendisine gönderilen paraların da örgüt faaliyeti için değil hastaneden alınan maaşlar az olduğu için yollandığını savundu.
Bu davayı kendisinin ortaya çıkardığını iddia eden Korkmaz, "Soruşturmayı başlatan şikayet benim CİMER şikayetim. Korkum olsa böyle bir şeyi yapmazdım" dedi.
Sanık Fırat Sarı'nın PKK’den ceza aldığını nereden öğrendiğinin sorulması üzerine Korkmaz, "Ben şikayet dikkati çeksin diye yaptım. Başarılı olduğumu da düşünüyorum" diye konuştu.
Bunun üzerine Sarı'nın avukatı, "Topluma Kazandırma Kanunu" kapsamında, bu bilgiyi yaydığı için Korkmaz'dan şikayetçi olunmasını talep etti.
"Örgütün varlığını reddediyorum”
Sanık Hüseyin Günerhan ise böyle bir örgütün var olduğuna inanmadığını iddia ederek, "Örgütün varlığını reddediyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Kimse kimseden emir almıyor. Burada bir örgüt yok" dedi.
Hemşire olduğunu söyleyen Günerhan, "Sağlık sisteminde mutlak monarşi vardır. Hiyerarşik sistem vardır. Burada örgüt yoktur. Bir hastanenin aklınıza gelebilecek bütün bölümlerinde çalıştım. İnsan hayatının başladığı ilk noktadan son noktaya kadar her yerde çalıştım. Reyap Hastanesi'nde çalıştığım dönemde Fırat Sarı'yla çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olduğu zaman sigortasız olarak gece nöbete gideriz, sabah paramızı alırız. İstanbul'da birçok hastanenin yenidoğan bölümünde çalıştım." ifadelerini kullandı.
Günerhan ayrıca burada kimseyi savunmak için konuşmayacağını, bunu da sözlerinin anlaşılması için söylediğini kaydetti.
Çapraz sorgusunda, tutuklu sanık İlker Gönen'le hastanelere baskın yapıldığına dair konuşmasının sorulması üzerine Günerhan, "Konuşmada, 'Çalıştığım kurumda dosyalar uyumludur, herhangi bir sıkıntı olmaz. İsteyen denetime gelebilir' cevabını veriyorum. Gayet açık değil midir?" dedi.
Günerhan, sanık Hakan Doğukan Taşçı'yla konuşmasında "Çocukları öldürüyorlar" demesiyle ilgili soruya karşılık da bilgisi olmadığını, muhtemelen iddianamede yer alan Kaya bebekle ilgili konuştuğunu savundu.
Örgüt üyesi olmadığını söyleyen Günerhan, "Burası da örgüt değil. Ben Silivri Cezaevi'nde 6 aya yakın cinayet koğuşunda yattım. Savcılık dosyamda 'İhmalden kaynaklı cinayet' dedi. Bana 'Pardon yanlış yazmışız' dedi. Ya bana bir şey olsaydı nasıl hesap verecektiler. Ben ailemden çok hasta gördüm, insan kurtardım. Cinayet koğuşunda yattım." dedi.
"600 TL'ye aldığım ilacı bin TL'ye sattım"
Tutuklu sanık Hüseyin Gündüz de savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini söyledi.
Dava dosyasında adı geçenlerden bir tek Hakan Doğukan Taşçı'yı tanıdığını ileri süren Gündüz, "Ondan ilaç aldım. Bu ilaçları nasıl temin ettiğini bilmiyorum. Suç olduğunu bilsem almazdım. Hakan Doğukan'dan Curosurf diye bir ilaç aldım. 600 TL'ye aldığım ilacı bin TL'ye, sosyal medyadan tanıdığım Reşat isimli birine sattım" dedi.
Gündüz, bu ilaçlardan kazandığı paranın sorulması üzerine, kutu başı 400 lira eklediğini, 50-60 kutu sattığını, buna göre 24 bin lira kazanmış olması gerektiğini ancak tam olarak hatırlamadığını savundu.
Savcılık sorgusunda bu satışlardan 100 bin lira kazandığını söylediğinin ifade edilmesi üzerine Gündüz, "İlk defa savcının karşısına çıkıyordum. O anda kabataslak hesap söyledim." dedi.
Gündüz, sanık Taşçı'nın gıda takviyesi adı altında göz damlası üretip eczanelere sattığını, bundan dolayı da kendi satın aldığı ilaçların mümessilden geldiğini sandığını, Taşçı'ya ilaçların nereden geldiğini sormadığını öne sürdü.
Sanık Gündüz, bu satışlarla ilgili Taşçı'ya pay vermediğini de iddia etti.
Sanık avukatlarından biri, duruşmaların geç saatte bitmesi nedeniyle cezaevinde müvekkilleriyle görüşemediklerini belirterek, duruşmanın erken bitirilmesini talep etti.
Mahkeme başkanı, bunu değerlendireceklerini söyleyerek duruşmaya 15 dakika ara verdi.
Aranın ardından başkan, ilerleyen günlerde duruşmanın daha uzun saatler süreceğini, bugün avukatların müvekkilleriyle görüşmesi için bir sanığı daha dinleyip duruşmayı bitireceklerini söyledi.
"Örgütle alakam yok"
Savunması alınan tutuklu sanık Fehmi Alperen, 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 112 Acil Çağrı Merkezi'nde işçi statüsünde, ambulans şoförü olarak çalıştığını, bağlı bulunduğu yerde yenidoğan sevki yapılmadığını kaydetti.
Soruşturma kapsamında bahsi geçen hiçbir hastaneye sevk yapmadığını savunan Alperen, "Örgütle alakam yok. Örgütle ilgili hesap hareketim yok." dedi.
Alperen, ayrıca bir danışmanlık şirketi olduğunu, bu şirketin yurt dışından gelecek hastalarla ilgili çalıştığını belirterek, "Bu hastaların hastane arayışları oluyor. Tarafıma başvurduklarında önerilerde bulunuyorum. Kendi istekleriyle gidip tedavilerini oluyorlar." diye konuştu.
Anlaşmalı olduğu için hastaneden para aldığını ifade eden Alperen, hastalardan para almadığını söyledi.
Alperen, Kaya bebeğin sevk sürecinin sorulması üzerine, sanık ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'e, bebeğin 112'de yer olmadığı için 4 saat Esencan Hastanesi acilinde beklediğini söylediğini, Özdemir'in de Güney Hastanesi'nde yer olduğunu kendisine ifade ettiğini anlattı.
Aileye Güney Hastanesi'nde yer olduğunu söylediğini belirten Alperen, ailenin de sevki onayladığını ifade etti.
Tansiyonu yüksek olan ve 4 saat hastanede bekletilen bebekle vicdanen ilgilendiğini savunan Alperen, herhangi bir maddi kazancı olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti üyesi bir hakim, Alperen'e, hastane sahibi ve başhekimlerin usulsüzlüklerden haberdar olduğuna, zaman zaman ciro artışı için sanık Fırat Sarı'ya baskı yaptıklarına dair konuşmasını sordu.
Bunun üzerine sanık avukatı, bu sorunun sorulmamasını istedi.
Duruşma yarına ertelendi
Duruşma savcısı ise Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince heyetin sorusuna itiraz edilemeyeceğini dile getirdi.
Soruyu yanıtlayan Alperen, bu konu hakkında bilgisi olmadığını savundu.
Alperen savunmasında ayrıca "Burada bir örgüt olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Buradaki arkadaşlar hasta ile doktor arasında iletişimi sağlayan insanlar" dedi.
Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.