HDP: Özerklik ilkesel bir tutum

Ankara (Rûdaw) - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Saruhan Oluç, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Moldova’da “özerkliği” açıklamasına ilişkin, “Keşke Türkiye’de de savunsa” dedi.

 

Saruhan Oluç, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin konuştu.

 

Erdoğan’ın dün Moldova'ya yaptığı ziyaretine ilişkin, Oluç, şunları söyledi:

 

"Erdoğan Moldova ziyaretinde Gagavuz Özerk Türk Bölgesi’ne yönelik önemli belirlemelerde bulundu. Özerklik statüsünün önemine ve bunun Türkiye-Moldova ilişkilerine olumlu etkisini anlattı. Bu kamera şakası değil. Gagavuz Türk Özerk Bölgesi üzerine bu kadar pozitif değerlendirmeler yapan Erdoğan, mesele Türkiye’deki idari yapı ve anadili meselesi gündeme geldiğinde tam tersi bir tutum içindedir. Keşke Türkiye’deki idari yapı tartışmalarında, ‘Bu demokratik bir modeldir, bunu tartışalım, çözüm üretelim’ diyenlere, Erdoğan ‘terörist, bölücü’ damgasını vurmasaydı.

 

Keşke özerklik konusunda toplantı yapanları, konuşanları, bunu dünyanın birçok yerinde uygulanan bir idari model olarak tartışan, Türkiye’nin Avrupa Özerklik Şartı’na yönelik çekinceyi kaldırılması gerektiğini söyleyen, bu şartın Türkiye’de yerel yönetimler açısından da değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenlerin karşısına 'bölücü ve terörist' yaftası ile çıkmasaydı. Özerklik tartışması ve modeli Türkiye açısından da, Irak açısından da, Suriye açısından önemli bir idari yapı tartışması ve modeldir.

 

Bunu tartıştığı için bugün cezaevinde olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, seçilmişler ve parti yöneticilerimiz vardır. Bu konuyu tartıştıkları için haklarında çeşitli davalar süren çok sayıda insan vardır. Keşke Türkiye’de de aynı siyasi aklı ve cesareti gösterebilselerdi de bugün cezaevindeki insanlar rehin tutulmasaydı.”

 

“Özerklik HDP için ilkesel bir tutum” diyen Oluç, sözlerine şunları ekledi:

 

"Biz bu konuda ilkesel ve politik bir tutuma sahibiz. Demokratik siyasetin bir gereği olduğunu düşünüyoruz Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nı ve özerkliği tartışmayı. Adem-i merkeziyetçi bir sistemdir ve bütün yetkilerini merkezde toplayan değil, yetkilerin bir kısmını yerele aktaran ve yereli güçlendiren ve demokratikleştiren bir anlayış ve modeldir. Haksız ve hukuksuz yere cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımızın bir an önce bu durumuna son verilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.

 

 

Her halk kendi toprağında kendisini yönetmelidir. Eğer çifte standartlara sahip değilseniz, eğer söyledikleriniz gerçekten kast ettikleriniz olduğunu düşünüyorsanız, o zaman Türkiye’de bu tartışmayı yapanların karşısında bu şekilde çıkmaya son vermeniz gerekiyor. Türkiye’deki tartışmalarda tutumun bu olmadığını görüyoruz. Türkiye’deki tutum nedir? 95 belediyemize atanan kayyumların ilk yaptıkları işler iki dilli tabelaları indirmek, Kürtçe isimleri kaldırmak, o belediyelerde o yerel yönetimlerde kadınların özgün ve özerk kurumlarına karşı tutum almak ve yasaklamak olmuştur."

 

 

Oluç, ifadelerini, şöyle sürdürdü:

 

“Gagavuzcanın serbest olması ve serbestçe konuşulması güzel de Kürtçenin kullanılması, özgür olması, eğitim yapılması niye suç oluyor? Gagavuz için hak olan Kürt için hak değildir anlayışıdır bu durum. Buna karşı demokratik mücadelemizi sürdüreceğimizi vurgulamak isteriz. İslam’ın bir ilkesi var, kendisi için istediğini kardeşi için istemeyen iman yönünden zayıftır. Kendisi için istediğini kardeşi için de isteyecek. İktidar açısından yaşanan tam olarak budur. Gagavuzca hakkında koalisyon ortağı MHP ne düşünüyor? Onlarda aynı lafları ediyorlar mı, ediyorsa söylediklerimiz onlar için de geçerlidir.

 

Huylu huyundan vazgeçmiyor. Fındık götürebilirdi, çay götürebilirdi, tarihsel hediye götürebilirdi. TOMA götürmesi manidar olmuş. Kendisi ülkesinde nasıl davranıyorsa Moldova’da da öyle davranılmasını istiyor. Keşke o TOMA’ları imal eden Ethem Sancak’ı ve İçişleri Bakanı Soylu’yu da hibe etseydi.

 

Bu Amerika’ya karşı, kendisini zor tutan zat (Süleyman Soylu) var ya, 259 muhtarı görevden aldı. 259 muhtarın görevinden alınması tamamen hukuksuzdur ve Anayasa’nın seçme ve seçilme hakkına aykırıdır. Bu muhtarların görevden alınması gerektiren bir durum yoktur. Bir davaları, duruşmaları, soruşturma yoktur. Nedir iddia, iltisak, mensubiyet, irtibat. Ortada olan iddialar, tamamen soyut iddialardır. Asıl mesele nedir? AKP rozeti takmayan, Saray’a biat etmeyen ve Sarayın davetlerine katılmayan, yerelde insanların toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik davranan insanlara tahammülsüzlüktür. Yerel seçim öncesi bir mesajdır.

 

Aslında Kürt kendisini yönetecek olanı seçmesin! Mantık budur. Yani ‘şu bölgede Kürt halkı olmasa ne güzel yönetirdik o Kürt illerini’ diyorlar. Halk orada kendisini yönetiyor, iradesine sahip çıkıyor. Halk bunları kendisi seçiyor. Oylarını veriyor, iradesini gösteriyor. Önce belediye eşbaşkanlarını görevden aldınız, belediye meclis üyelerini yargıladınız, şimdi de sıra muhtarlara geldi.”

  

“Yarın Diyarbakır’da bir yerel yönetim toplantımız olacak” diyen, Oluç, “Eşbaşkanlarımız ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk konuşma yapacak, , ardından MYK toplantımız gerçekleşecek. Toplantı sonuçlarını aktaracağız. Çok kararlıyız, sadece kayyum atanan belediyeleri değil, geçen dönem kazanamadığımız belediyeleri de kazanarak bu kayyumlara cevap vereceğiz" şeklinde konuştu.