Ferhat Encü: Kuru soğanın faydalarını anlatsak gelip müdahale edecekler

Erbil (Rûdaw) - HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü, demokratik hakları çerçevesinde yapmak istedikleri her şeyin keyfi olarak yasaklandığını dile getirerek “Kuru soğanın faydaları nelerdir diye bir basın açıklaması yapsak gelip o basın açıklamasına da müdahale edeceklerdir” ifadesini kullandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı'nın 15 Ocak 2023 tarihinde miting düzenleyeceğini açıklayan HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü, "Tek adam rejimi Türkiye toplumunun toplumsal barışını en derin şekilde zedelemekte, toplumsal barışa en derin bir hasar vermektedir" dedi.

Artı Gerçek’e konuşan Encü, HDP İstanbul İl Örgütü'nün çalışmalarını, ülkenin ekonomik, politik hâlini, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen hapis cezasını ve İBB seçimlerinde tercihini İmamoğlu'ndan yana kullanan Kürt Halkının desteğinin karşılığını görüp görmediği konularında açıklamalarda bulundu.

Encü’nün açıklamalarının bazı bölümleri şu şekilde:

“Türkiye’de tek adam rejimi söz konusu”

“Türkiye yönetilemiyor. Türkiye çok kötü bir şekilde yönetiliyor. Tek adam rejimi söz konusu. Bu tek adam rejimi Türkiye toplumunu yoksullaştırıyor, Türkiye toplumunun toplumsal barışını en derin şekilde zedelemekte, toplumsal barışı en derin bir şekilde hasar vermektedir.

“İnsanlar birikimlerini yemeye başladı”

En büyük acı, en büyük insanların yutkunduğu ekonomik krizdir. Pahalılık inanılmaz derecede toplumun cebine yansımış durumdadır. Artık insanlar biriktirdiklerini yemeye başladılar. Ev, araba almak, hastalık açısından bir kenara koyduğu birikimini artık kendi geçim kaynağı haline getirdiği bir ekonomik tablo söz konusu.

“AKP yenilecek”

Herkes dört gözle seçimi beklemektedir ve seçimde çok büyük bir sürprizin olacağı duygusu hakim kendi açımızdan. AKP çok kötü yenilecektir ve bu özellikle son 7-8 senedir ortaya koymuş olduğu politikaların hesabının sandıkta soracaklarını ifade ediyorlar.

“İktidar, farklı inançtan farklı aidiyette olan herkesi düşman ilan ediyor”

Kendisini düşmanlık siyaseti üzerine var eden bir iktidarla karşı karşıyayız. Alevileri bir yere, Kürtleri bir yere koyuyor, LGBTİ+ları düşman ilan ediyor. Bu toplumda kendisine muhalefet olan ulusalcısından tutun milliyetçisine kadar herkesi düşman olarak görüyor. Demokratından, sosyalistine, farklı inançtan farklı aidiyette olan herkesi düşman ilan ediyor.

“AKP, hukuku çiğnemeden iktidar olamayacağını benimsedi”

Bir savaş politikasının sonucunu görüyoruz. Çünkü 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra 1 Kasım seçimlerine girerken bir savaş, çatışma ortamına gidildi. O günden bugüne AKP şunu benimsedi. AKP'ye şunu kabul ettirmişler: Sen öldürmeden, tutuklama ya da gözaltına aldırmadan, hukuku çiğnemeden sen iktidarda olamazsın.

“Kuru soğanın faydalarını anlatsak gelip müdahale edecekler”

Yarın öbür gün kuru soğanın faydaları nelerdir diye bir basın açıklaması yapsak gelip o basın açıklamasına da müdahale edeceklerdir. Dolasıyla HDP'ye bakış açıları bir siyasal partinin ötesinde, HDP'yi bir düşman olarak girmesinden kaynaklanmaktadır. Bu düşmanlık üzerinden siyasetlerini geliştirmektedirler. Yukarıdaki kişi HDP'yi terör örgütü olarak gösteriyor, HDP'yi sürekli kriminalize ederek saldırıyorsa polisin biri gelecek bizim yapmak istediğimiz basın açıklamasını yasaklayacak ya da müdahale edecektir. Artık kapalı alanlarda bir halk ya da mahalle toplantımızda yüzlerce çevik kuvvet polisi salona geliyor ya da gençlik meclisimizin yapmak istediği bir konser keyfi şekilde yasaklanıyor. Dolasıyla bir yasaklama zihniyetiyle karşı karşıyayız. Bu da savaş politikasının getirmiş olduğu bir sonuçtur ve toplumsal barışı zedeleyen bir meseleye dönüşüyor.

“HDP ile 7-8 yıl sonra ilk defa hükümet düzeyinde görüşme oldu”

Yerel seçimlerde Binali Yıldırım Diyarbakır'da Kürdistan ifadesini kullandı. Toplumun hassasiyeti olan bir meseleyi, bir talebi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen kurnaz bir akılla karşı karşıyayız. HDP ile 7-8 yıl sonra ilk defa hükümet düzeyinde görüşme oldu. Ama bu görüşme HDP'yi meşru olarak gördüğü için yapılmıyor. Ya da HDP'nin fikrini, duygusunu, düşüncesini benimsediği için değil. Kendi kitlesinde muhafazakar Kürtlere 'bakın biz HDP ile görüşüyoruz' diyerek kopmaları engellemeye çalışıyor. Samimi ve içten değiller. Bir çelişkiden ziyade bir siyaset hâline getirmişler. Bugün kötü dediğini yarın iyi olarak ifade edebiliyorlar. Ama düşüncelerinin ardında biz bu seçimi nasıl kazanabiliriz, nasıl yeniden iktidar olabilirim. Böyle okunması gerekiyor.

“AKP ile anlaşmamız, AKP'ye destek vermemiz söz konusu bile olamaz”

HDP ve Kürtler olarak durduğumuz yer AKP -MHP faşizmini bu topraklardan silmek, göndermektir ve rejimi değiştirmektir. Şartsız koşulsuz biz durduğumuz yeri buradan görüyoruz. Yani bizim AKP ile anlaşmamız, AKP'ye destek vermemiz söz konusu bile olamaz.

Bakın 6-7 yıldır süresiz bir faşizm uygulanıyor ve bu faşizmin en büyük hedeflerinden biri HDP'dir, Kürt Halkıdır. Eski eş genel başkanlarımızdan tutun, yöneticilerimize kadar arkadaşlarımız cezaevinde. İmralı'da Sayın Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit söz konusudur. Zindanlarda her gün işkenceler yaşanıyor, hasta tutsaklar yaşamını yitiriyor.

“Biz kalenin en ön cephesiyiz”

Ekrem İmamoğlu'nun durumundan bağımsız olarak şunu söyleyeyim; HDP olarak kim olursa olsun halk tarafından seçilmiş ise düşüncesini, durduğu yeri ifade ettiği için bir kentin temsilcisi yargılanama, ceza verilemez. Durduğumuz yer burası. Ki bu kadar hukuksuzluğun olduğu bir ülkede tırnak içinde ahmak sözünü kullandı diye 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak cezasıyla çarptırılıyorsa bu ülkenin oturup düşünmesi gerekiyor.

Biz 7 yıl önce ifade ettik. Bizlere saldırı farklı tanımlamalar üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılıyor, biz kalenin en ön cephesiyiz. Bu ön cephe yıkılırsa gelir sizi bulur, diye defalarca ifade ettik. Bütün belediyelerimize kayyum atandı, belediye başkanlarımız hakkında soruşturmalar açıldı, cezalar verildi. Niçin? Bu halkın taleplerini ifade ettiği için. Şimdi bugün İstanbul'u, Türkiye'nin en büyük kentinin belediye başkanının iktidarın talimatlarıyla verilen cezayı konuşuyoruz. Daha nasıl izah edebiliriz.

“İmamoğlu mağduriyeti tek taraflı ele alınmaya çalışılıyor”

Bu mağduriyet dahi tek taraflı ele alınmaya çalışılıyor. Sanki bu ülkede HDP belediye başkanları tutuklanmadı, Ahmet Türk tutuklanmamış gibi sanki ilk defa yaşanan bir durummuş gibi ifade edilmeye çalışılıyor. Biz bu yaklaşım tarzını reddediyoruz.

“Bizim oylarımızla seçilmiş İmamoğlu’nun yanındayız”

İmamoğlu'na verilen cezanın herhangi bir hukuki dayanağı yoktur. Tamamen Saray’dan verilmiş bir talimatın sonucu olarak değerlendiriyoruz. Dolasıyla durduğumuz yer seçilmişlerin, halkın seçtiklerinin durduğu yerdir. Dolasıyla bizim oylarımızla seçilmiş Ekrem İmamoğlu'nun yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

“CHP'nin kara kaşına, kara gözüne, İmamoğlu'nun kişiliğine oy vermedik”

Biz maddi çıkar karşılığı İBB seçimlerini ele almadık. Biz açık söyleyeyim; CHP'nin kara kaşına, kara gözüne, İmamoğlu'nun kişiliğine oy vermedik. Bizim seçim stratejimiz HDP'nin seçilmiş belediye eş başkanlarını tutuklayan, belediyelerine kayyum atayan, Kürt şehirlerini yerle bir eden, insanları diri yakan bir anlayışa karşı kaybettirme üzerineydi. 'Biz AKP'ye metropollerinde kaybettireceğiz' dedik. Bunun yöntemini, biçimini belirleyip sandığa gittik. Dolasıyla bizim CHP ya da İmamoğlu ile bir müzakeremiz, tartışmamız olmadı.

“6 yaşındaki bir çocuk cinsel istismara maruz kalıyor ve herkes izliyor”

Bugün İstanbul'u AKP'nin yönettiğini düşünün. Faşizm daha fazla kurumsallaşacak, daha fazla baskılar olacaktı. AKP, İstanbul'u bir mali kaynak olarak ele alıyordu. Bugün rezaleti görüyoruz. 6 yaşındaki bir çocuk cinsel istismara maruz kalıyor ve herkes izliyor. Kendi kurumları açısından söylüyorum. Peki, bu kurumları besleyen, fon sağlayan kimdir? AKP iktidarıdır. Bunu belediye aracılığıyla yapıyordu. Dolasıyla en azından kısmı de olsa toplumun lehine sonuçlanmış bir meseleyi kendi lehimize, siyasetimizin lehine olarak görüyoruz.

“İBB Kürtçe için hizmet vermeli”

Kürtçenin bir halkın dili olduğu, Kürtçenin resmileşmesi, eğitim dili olması gerektiğini savunuyoruz ve bütün kurumların bunu hayata geçirmesi için çağrıda bulunuyoruz. 5 milyon Kürt nüfusunun olduğu İstanbul'da şüphesiz İstanbul Belediye'sinin bu açıdan hizmet vermesi gerekiyor. İSMEK gibi kurumlarda Kürtlerin anadilini öğrenmesi için bir zemin oluşturulması gerekiyor. Ama maalesef bu talebimiz karşılık bulmadı açıkçası. Bir kazanım açısından ele alınacaksa bizler açısından bir kazanıma dönüşmedi. Evet kısmı kurslar açıldı ama tedirgin ve korkakça yaklaşan bir anlayışları var maalesef.

“Kürt kimliklerinden ötürü terörist olarak ele alınıyorlar”

Diyoruz ki bakın bu iktidar artık hukuki bağlamadan çıkmıştır. Bu iktidarın size refere edeceği hiçbir şeyi kayda almamak gerektiğini söylüyoruz. Şimdi ne diyor: İBB bünyesinde şu kadar terörist var. Sen bunu ciddiye alırsan ifade özgürlüğünü kullandığınız için barış imzacısını işten çıkarırsın. Eğer sen bu anlayışı dikkate alırsan işte bugünde gelir sana 2 yıl 7 ay 15 günü dayatır. İBB de terörist yoktur. İBB'ye alınan kişiler güvenlik soruşturmasından geçmiş insanlar. Fakat Kürt kimliğini taşıdığı için terörist olarak ele alıyor."