Diyarbakır’da ‘Lozan Antlaşması’nın Yüzüncü yılında Kürtler ve Kürdistan’ Konferansı
Diyarbakır (Rûdaw) - Diyarbakır’da “Lozan Antlaşması’nın Yüzüncü yılında Kürtler ve Kürdistan Konferansı" düzenlendi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Azadî Partisi ile İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA) Diyarbakır’da “Lozan Antlaşması’nın Yüzüncü yılında Kürtler ve Kürdistan” adıyla konferans düzenledi.
Demir Otel’de düzenlenen konferansın “Lozan Antlaşması’nda Kürtler ve Kürdistan” başlıklı ilk oturumuna araştırmacı yazarlar Kerem Serhatlı, Namık Kemal Dinç ve Faik Bulut konuşmacı olarak katıldı.
“Kürdistan’ın doğusunda Ruslara verilen topraklarda üç devlet kuruldu”
Moderatörlüğünü Serra Bucak’ın yaptığı oturumda ilk olarak söz alan Kerem Serhatlı, elindeki 732 sayfalık Lozan Anlaşması zabıtlarını göstererek, “İlk olarak Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Kürdistan iki parçaya bölündü. Kasr-ı Şirin Anlaşması 17 Mayıs 1639 yılında Osmanlı ve Safeviler arasında imzalandı. Bu antlaşma ile Kürdistan ikiye bölündü. Kürdistan’ın doğrusu İranlılara, batısı ise Osmanlılara verildi. 1804 ve 1813 yıllarında İran-Rusya arasında yaşanan savaşın ardından 1826’da İran yenildi, Rusya’ya verilen Kürdistan toprakları üzerinde üç devlet kuruldu. Bunlar Azarbeycan, Ermenistan ve Gürcistan’dır” dedi.
Sevr Antlaşması ile birlikte Antep’ten Urfa’ya kadarki toprakların İtalya’ya; Ceylanpınar’ın Fransa’ya; Musul, Duhok, Süleymaniye’nin ise İngiltere’ye verildiğini anlatan Serhatlı, Birecek’ten Batman’a kadarki bölümün ise altı şehiri kapsayan Vilayet-i Sitte'nin Kürtlere kaldığını, Serhat vilayetlerinin büyük kısmının ise Ermenistan’a verildiğini söyledi.
“Kürtler Lozan’dan sonra başkaldırdı”
Kürtlerin bu durumu kabul etmediğini, Mustafa Kemal’in Kürt aşiret reislerine 14 mektup gönderdiğini ve Kürdistan topraklarının Ermenistan’dan alınmasını önerdiğini belirten Serhatlı, “1919’daki Amasya Tamimi’nde de Kürdistan’ın muhtariyeti yer alıyor. 1921’deki anayasada yine Kürtlerin otonomisi tanınıyor. 24 Temmuz 1923’te Lozan’a gelindiğinde artık Kürdistan ortadan kaldırılıyor, dört parçaya bölünüyor” diye konuştu.
Kürtlerin Lozan’a karşı çıkarak başkaldırdığını dile getiren Kerem Serhatlı, Lozan Antlaşması’na on ülkenin katıldığını ve belgelerinin de 10 dille yazıldığını kaydetti.
Sehatlı, Lozan Antlaşması’nda gizli maddelerinin olmadığını belirterek, “36-37-38’inci maddelerinde okuma, yazmada Türklerin ne kadar hakkı varsa diğer halklarında hakkı vardır” denildiğini ifade eden Serhatlı, “Bu topraklarda bizler ortağız. Ortağın hakkı neyse onun verilmesi gerekiyor. Bu nedenle Lozan Antlaşması’nı kendi aramızda tartışmalıyız. 10 devlet imzaladıkları metni uygulasınlar. Haklarımızı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Buna ilişkin mücadelemizi yürüteceğiz” diye belirtti.
“Lozan bir sonuç”
Daha sonra konuşan Namık Kemal Dinç de, Lozan’a giden süreci ele aldı ve Kürtler için ne anlama geldiğini anlattı.
Dinç, “Lozan bir sonuç. Öyle Türk resmi tarihinin anlattığı gibi büyük mücadelelerin yürütüldüğü bir kavga ortamı değil de üç aşağı beş yukarı tamamlanmış bir sürecin adının konması, onun müzakerelerinin yürütülmesi ve sonuca bağlanmasından başka bir şey değil” dedi.
Ekim 1918’teki Mondros Mütarekesi’nden Temmuz 1923’teki Lozan Antlaşmasına kadarki süreci Kürtlerin cephesinden ele alan Dinç, “Zira bu zaman aralığında yaşananlar Lozan sürecini belirlediği gibi, Kürtlerin bir yüz yılı kaybetmesinin temel şifrelerini barındırıyor” ifadelerini kullandı.
Kürtlerin ve Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinin Lozan’da değil, bu bahsettiği süreçte gerçekleştiğini anlatan Dinç, Lozan’ın bunun resmileştiği ve tescil edildiği bir belge olduğunu söyledi.
Kürt hareketinin 1908 İkinci Meşrutiyet’ten sonra geliştiğini belirten Dinç, Birinci Dünya Savaşı’na girmeden önce gelişen “Bitlis Hareketi” ve sonrasındaki hareketlerin önemine değindi.
Mondros’tan bir ay sonra İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurulduğunu hatırlatan Dinç, bu cemiyetin zaman içinde tartışmalara gittiğini ve oradaki yapıların Kürdistan ile bağının olmadığını dile getirdi.
Kürtlerin Suriye, İran ve Irak’taki durumlarına da değinen Dinç, “Lozan Kürtleri statüsüz, kimliksiz bırakan anlaşmadır. Asıl aktör İngiltere ve Türkiye’dir. Lozan Kürtler ve Ermeniler için tiyatrodan ibarettir” ifadelerini kullandı.
“Lozan’ın tam adı Yakın Doğu İlişkileri İle Lozan Antlaşması’dır”
Son olarak konuşan yazar Faik Bulut ise, Lozan’ın tam adının “Yakın Doğu İlişkileri İle Lozan Antlaşması” olduğunu söyledi.
Bulut, iki büyük devletin Sykes-Picot Anlaşması ile Kürdistan’ı paramparça ettiğini belirterek, “Arap ülkelerini cetvelle böldüler ama Kürdistan’ı da esas orada paramparça ettiler. Hatta Sykes-Picot’ta Musul dahil Güney Doğu dediğimiz bölge Fransızlara veriliyor, çok sonraları İngilizler baskı yaparak onlardan geri alıyor” dedi.
Lozan’ın antlaşmadan önce dizayn ettiğini anlatan Bulut, “Hepimizi ilgilendiren meselelerde nasıl sistem partileri ‘bu partiler üstü bir şeydir’ diyorsa Kürtlerin de bunu partiler üstü mesele olarak ele almaları gerekiyor. Lozan’a eleştirel yönle yeniden bakmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İlk oturumun ardından konferans, basına kapalı devam etti.
“Lozan'dan yüz yıl sonra Türkiye'de Kürd Meselesi” başlıklı ikinci oturumda yazar Dr. Mesut Yeğen, Dr. Yüksel Mutlu, Siyasetçi, yazar Erdoğan Aydın konuşmacı olarak katıldı.
“Kürtler için nasıl bir gelecek?” başlıklı üçüncü oturuma ise Azadî Partisi Genel Başkanı Ayetullah Aşîtî, DTK Eş Genel Başkanı Berdan Öztürk, KKP Sözcüsü Nusrettin Maçin, PSK Genel Başkanı Bayram Bozyel ve PİA Genel Başkanı Mehmet Kamaç konuşmacı olarak yer alacak.
Konferansın sonuç bildirgesi yarın saat 11.00’de Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde açıklanacak.