İhsan Aktaş: Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin lehine

Erbil (Rûdaw) - GENAR Araştırma Başkanı İhsan Aktaş Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’nin lehine olduğunu söyledi. Aktaş, mevcut durumda Suriye’de federalizm ve özerklik konularının pek şansı bulunmadığını bir ulus devlete doğru bir gidişatın olduğunu savundu.

GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş, Rûdaw TV’de Hêvîdar Zana’nın sunduğu haber bültenine katılarak Suriye’deki son gelişmeleri ve Rojava’daki kürt halkının durumunu değerlendirdi. İşte Aktaş’ın öne çıkan açıklamaları:

"Esad rejimi meşruiyetini kaybetti"

Aktaş, Suriye’de son 10 yıldaki gelişmeleri değerlendirerek şu ifadeleri kullandı:

"10 yıl öncesine baktığınızda Esad rejimi, İran ve Rusya tarafından desteklenen meşru bir yapı gibi görülüyordu. Ancak bu aktörler, bölge halkına terör örgütü ya da işgalci gibi davranarak meşruiyetlerini kaybettiler. Türkiye ise bu süreçte farklı bir rol oynadı. Cenevre ve Astana süreçlerinin işletilmesi için çaba sarf etti ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savundu."

Aktaş, Türkiye’nin bölgesel istikrara verdiği önemi vurgulayarak, komşu ülkelerdeki herhangi bir istikrarın Türkiye’nin lehine olduğunu belirtti.

"Suriye Suriyelilerindir"

Cenevre sürecinin İran ve Rusya tarafından ötelendiğine dikkat çeken Aktaş, yeni bir paradigmanın ortaya çıktığını ifade etti:

"Bugün artık ‘Suriye Suriyelilerindir’ tezi gündemde. Bu yaklaşım, federalizm ya da bölgesel özerklik gibi modelleri zayıflatıyor. Suriye halkı yoruldu ve savaşın sona ermesini istiyor. Bugün, ne HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam), ne Özgür Suriye Ordusu, ne de başka bir grup kendi başına varlığını sürdürebilir. Suriye’de oluşan atmosfer artık bir ulus devlet yapılanmasını işaret ediyor."

"PKK’nın Meşruiyeti Yok"

Aktaş, Rojava’daki durumu değerlendirirken, PKK ve YPG’nin bölge halkı nezdinde destek görmediğine dikkat çekti:

"PKK, radikal ideolojisi nedeniyle bölge halkını dışlıyor ve destek bulamıyor. Akademisyen bir arkadaşımız, Kobani’deki görüşmelerinde PKK’nın kendi ideolojisine uymayan insanlara ne denli sert davrandığını anlattı. PKK’nın destek bulması, demokratik bir yapıya geçmeden mümkün değil."

ABD’nin PKK’yi İran’a karşı bir tehdit unsuru olarak kullandığını ancak bölge dinamikleri çerçevesinde bu stratejinin de çöktüğünü ifade eden Aktaş, şu yorumu yaptı:

"ABD bile PKK’yı bu atmosferde korumakta zorlanacak. Suriye’de hem Araplar hem de Kürtler PKK’nın meşru bir çatı olarak algılanmadığı bir noktaya geldi."

"Türkiye’nin Kürtlerle sorunu yok"

Aktaş, Türkiye’nin, Rojava’daki Kürt halkıyla bir sorununun olmadığını belirtti ve şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye’nin Kürtlerle sorunu yoktur. Ancak PKK gibi terör örgütlerinin varlığı, bölgedeki istikrarı tehdit ediyor. Batılı devletlerin SDG ya da PKK gibi yapıları desteklemesi de bölge halkının yararına değildir."

İhsan Aktaş, YPG’nin meşruiyet kazanarak Türkiye ve yeni Suriye rejimiyle diyalog kurabilmesi için şunları söyledi:

"YPG, terör örgütü vasfını terk edip silahlı mücadeleden vazgeçerek demokratik ortamın bir parçası olma kararı alırsa, Türkiye, Suriye ve diğer aktörlerle diyaloğa açık hale gelebilir. Ancak bir terör örgütü olarak bu şartları sağlamadan meşru bir muhatap olarak kabul edilmesi mümkün değil."

"HTŞ Halk tarafından destekleniyor"

Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) güncel durumu hakkında konuşan Aktaş, şu yorumu yaptı:

"HTŞ, dün terör örgütü olarak anılıyordu. Ancak bugün halkın çoğu HTŞ’nin varlığından memnun. Colani’nin liderliğindeki grup, bölgede yaşanan çatışma ortamını yatıştırmak ve çözüm bulmak için çalışıyor. Bu durum, halk nezdinde HTŞ’yi daha kabul edilebilir bir konuma getiriyor."

"Suriye’de bölünme yerini üniter devlet atmosferine bırakıyor"

Son olarak Suriye’de üçe dörde bölünme fikrinin zayıfladığını belirten Aktaş, şu yorumu yaptı:

"Görünen o ki, Suriye’de özerk yapıların mümkün olacağı fikri yerini, üniter bir devlet atmosferine bırakıyor. Yeni dönemde bölge halkını temsil eden, teröre bulaşmamış liderlerin rol oynaması gerektiğine inanıyorum."

Aktaş, bölgede yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin çıkarlarına uygun bir yönde ilerlediğini vurgulayarak, bölgedeki istikrarın sürekliliği için diplomasi ve diyaloğun önemine dikkat çekti.