DEM Parti’den Gelecek Partisi’ne ziyaret
Haber Merkezi – DEM Parti heyeti, Ahmet Davutoğlu’nun lideri olduğu Gelecek Partisi’ni ziyaret etti.
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, son dönemlerde yaşanan tartışmalara ilişkin görüş alışverişinde bulunmak üzere muhalefet partileri ve STK'larla görüşme turu başlattı.
Bu kapsamda ilk görüşme bugün Gelecek Partisi ile gerçekleştirildi.
Bakırhan, Hatiomoğulları ile MYK Üyesi Canan Çalağan’dan oluşan heyet, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Milletvekilleri Kani Torun ve Mustafa Bilici ile Kadın Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Yeşim Karadağ’dan oluşan heyetle bir görüşme gerçekleştirdikten sonra açıklama yaptı.
Hatimoğulları, “Oldukça geniş değerlendirmelere fırsat sağlamış oldu bu görüşme. İki temel gündemimiz vardı. Biri kayyım meselesiydi, diğeri de 1 Ekim’den bu yana Türkiye’nin bütün gündemini belirleyen önemli gelişmelerdi. Bu konuları kendileriyle istişare ettik, görüş alışverişinde bulunduk. Kayyım meselesi bizlerin, Türkiye demokrasisinin oldukça muzdarip olduğu konulardan birisi ve oldukça önemli. Kayyım atamalarına dün olduğu gibi bugün de karşıyız” dedi.
“Gelin, çıkaracağımız bir yasa ile kayyım yasasını hep birlikte ortadan kaldıralım”
Hatimoğulları devamında “Gelin, hep birlikte parlamento çatısı altında kayyım yasasının ortadan kaldırılmasının mücadelesini verelim. Bununla ilgili bir kanun teklif verelim. Bu konuda yine iktidarın milletvekillerine, seçme ve seçilme hakkına saygı duyan milletvekillerine de çağrı yapmak istiyorum. Gelin, çıkaracağımız bir yasa ile kayyım yasasını hep birlikte ortadan kaldıralım” dedi.
Davutoğlu: Sayın Bahçeli'nin açıklamalarını ilk günden itibaren destekledim
Davutoğlu ise yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“1 Ekim’den bu yana beni çok mutlu eden gelişme şudur. Kimin ne söylediğinden bağımsız olarak, ilk kez kutupların uç noktalarında olduğunu düşünen insanlar, fikirler, partiler arasında bir diyalog zemini ortaya çıkıyor. Sayın Bahçeli'nin açıklamalarını ilk günden itibaren destekledim. Çok ciddi siyasi mücadeleler vermiş, bazen de ağır ithamlara maruz kalmış bir siyasetçi olarak Sayın Bahçeli ile hep temaslarımız oldu, arkasında durdum. Neden?
Çünkü tam da Ortadoğu yeni bir sömürgecilik dalgasıyla karşı karşıya. 1917’de kurulan Sykes-Picot düzenini dahi bozarak halkların birbirine düşman edilmek istendiği bir dönemde, Türkiye'de akil bir sesin -Necip Fazıl’ın “Durun kalabalıklar” demesi gibi- “Durun, bir düşünelim” demesine ihtiyaç var. Hele bunun, Kürt meselesi konusunda tutumlarıyla uç noktada olduğu düşünülen, devlet tecrübesine sahip bir siyasetçi tarafından dile getirilmiş olması çok kıymetli. Bu iklime de olumlu etki yaptı.
“Kürtlere mesajımız açık ve net olmalıdır”
Kürtçemiz de Türkçemiz kadar mukaddestir. Demokratikleşmenin bir gereği olarak da her zaman söylediğimiz gibi Kürtçenin kullanımı, Kürtçeye olan saygı her düzeyde korunmalı. Üçüncü ayağı ise sınır ötesindeki Kürt soydaşlarımızla, kardeşlerimizle, tarihdaşlarımızla ilişkiler. Partimizin çok açık bir politikası vardır. Türkiye’de bulunan her etnik ve mezhebi kimliğin sınır ötesindeki uzantıları bizim gönül kardeşlerimizdir, soydaşlarımızdır. Dolayısıyla Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt, bir Türkmen, bir Arap, Lazkiye’deki bir Nusayri, Halep'teki bir Sünni acı hissederse biz yüreğimizde hissederiz. Aynı şey Irak için de geçerlidir. Akil devlet olmak, tehdit odaklı düşünmeyi değil vizyon odaklı düşünmeyi gerektirir. Suriye’deki Kürtlere de Irak'taki Kürtlere de mesajımız açık ve net olmalı.
Sizler bizim kader birliği yaptığımız, asırlarca beraber yaşadığımız kardeşlerimsiniz. Aramıza hiçbir küresel gücün girmesine izin vermeyelim. Suriye'deki Amerikan varlığı değildir Suriye'deki Kürtleri koruyacak olan. Suriye’deki Kürtleri koruyacak olan küresel güçlerin himayesi değil Türkiye ile birlikte bölgeye getirilecek ortak barışın ana hatlarının tanımlanmasıdır. Bu Kuzey Irak’ta da geçerlidir. İnşallah, önümüzdeki hafta Kuzey Irak’ta, Duhok’ta bir konferansa katılacağım. Irak Cumhurbaşkanı ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile birlikte. Orada da bunları ifade edeceğim.
“Her türlü kayyım uygulamasına karşıyız”
Kayyım meselesine gelince, çok açık ve net ifade ediyorum. Partimiz 2019 yılında kurulurken, çok açık ifadelerle vurguladığımız hususlardan biri de her türlü kayyım uygulamasına karşı olduğumuzdur. Sayın Hatimoğulları çok doğru ifade ettiler. Sadece belediyelerde değil, şirketlerde ve üniversitelerde de kayyım denilen şey geçici bir hukuki tedbir olarak yer alıyor ama Türkiye’de ise kalıcı bir düzen haline dönüştü. Dolayısıyla kime uygulanırsa uygulansın karşıyız, siyasi görüşlerini benimsemediğimiz birine dahi uygulanmış olsa kayyıma karşıyız. Peki, kayyıma karşı olmak yeter mi? Yetmez.
Eğer karşıysak, bütün muhalefet partileri de bir araya gelmişse kayyımla ilgili bir düzenleme yapıp bir daha insanların emekleriyle oluşturdukları şirketlere, milyonlarca insanın oy verdiği belediyelere veya üniversitelere kayyım atamak yerine hukuki yöntemlerin doğru tanımlandığı şeyi uygulayalım. Şunu da ifade edeyim ki hiç kimse hukuktan azade değildir. Belediye başkanı suç işleyebilir. İşlediği zaman da hukuki süreç vardır. Başbakan da suç işlerse hukuki süreç işler.
Ben bakanların Yüce Divana gitmesini savunduğumda aynı şekilde davrandım, arkadaşlarımdır demedim. Herkes hesap verir hukuk önünde. Ama daha hukuk önünde hesap vermeden, daha suç teşekkül etmeden, 6 ay önce seçime belediye başkanı temiz kağıdıyla girmiş, alacaksınız onu ve belediye meclis üyelerini de belediyenin içine almayacaksınız. Buna demokrasi denmez. Kime yapılırsa yapılsın buna karşıyız. Gerçek anlamda ilkelere dayalı, demokratik hukuk devleti kurallarına uygun bir hukuki düzenlemenin Meclis’ten geçmesi için gerekiyorsa bütün arkadaşlarımız ve partilerle birlikte istişareler yapar, gerekli desteği veririz.”